Tuğçe Kaya Balaman
Beyond the AIM Consulting Kurucu, Danışman, Yönetici ve Takım Koçu
tugcebalaman@gmail.com
Günümüzde Üst Yönetim ve İnsan Kaynakları arasındaki iş birliğinin kurumların sürdürülebilir başarısı için en kritik unsurlardan biri olarak değerlendirilmesi, bu kapsamda İnsan Kaynakları süreçlerinin, şirket kurucuları, sahipleri ile üst düzey yöneticilerin gündemlerinde ağırlıklı bir yer tutması önemli bir ihtiyaç olarak görülmelidir.
Bu ihtiyacı karşılayacak, tüm paydaşların bir araya gelerek fikir alışverişinde bulunduğu ve yeni stratejiler geliştirdiği kapsamlı bir çalışma ise henüz yapılamamıştır. Böyle bir çalışma yapılması CEO'lar, Genel Müdürler ve İK yöneticilerinin aynı platformda buluşarak beklentilerini açıkça ifade etmeleri, deneyimlerini paylaşmaları ve iş birliğinin önemini daha iyi anlamaları açısından bizlere büyük bir fırsat sunacaktır. Bu sayede, sürdürülebilir bir gelecek için değerli veriler elde edilebilecek ve elde edilen bu veriler ışığında, hem sektördeki profesyoneller hem de yeni yetişen yöneticiler için yol gösterici niteliğinde bir rehber oluşturulabilecektir. Ortak bir vizyon çerçevesinde hareket edilerek, kurumların gelişimine de önemli katkılar sağlanabilecektir. Bu yazı belirttiğimiz vizyonun gerçekleşmesine kadar üst yönetim ve İK iş birliğinin ve koordinasyonunun önemine dikkat çekebilmek için genel bir çerçeve çizmek ve bir durum değerlendirmesi yapmak amacıyla kaleme alınmıştır.
Günümüz VUCA ve BANI dünyasında rekabet, hızla değişen teknolojiler ve küreselleşme gibi faktörler şirketlerin daha çevik ve adaptif olmasını gerektiriyor. Diğer taraftan birçok şirket, karlılıklarını artırmak için yeni pazarlara açılıyor, teknolojik yatırımlar yapıyor ve iş süreçlerini optimize ediyorlar. Tüm bu dönüşüm süreçlerinde şirketlerin en değerli varlığı olan insan sermayesi ise başarı için kritik bir role sahip. İşte tam bu noktada da İnsan Kaynakları (İK) fonksiyonları devreye giriyor ve çalışanların potansiyellerini en üst düzeye çıkarmalarını, motivasyon ve bağlılıklarını yüksletmeyi amaçlayarak şirketlerin bu zorlu rekabette öne çıkmasını sağlıyor. Yetkinlik gelişimi ve yetenek yönetimi ile şirketlerin rekabet avantajı elde etmesinde belirleyici rol oynuyor. Kurumlarda fark yaratan bu etkin fonksiyonun görevini yerine getirebilmesinin ise büyük ölçüde üst yönetimle olan iş birliğine bağlı olduğu açıkça görülüyor.
Şirketi bir Gemi gibi düşünelim. CEO'lar, Kurucular, üst düzey yöneticiler şirketlerin genel yönünü, vizyonunu gösteren pusula görevi görürken İnsan Kaynakları profesyonelleri bu geminin Kaptanları ve diğer gemi zabitleridirler. Vizyonu hayata geçiren, doğru rotayı çizerek geminin en doğru, en güvenli ve en yüksek performansla hedefe gitmesini sağlayan sistemlerin tasarımını yaparlar. Hangi İşe, Kim? Hangi yetkinlikle, hangi strateji? Gibi tasarımları da “çalışan deneyimini, esenliğini” ön plana alarak operasyonu yönlendirirler.
Bu takım arasındaki güçlü iş birliği, şirket kültürünü ve çalışan deneyimini iyileştirerek, işveren markasını güçlendirir ve kurumsal vizyonun hayata geçmesini sağlar. Ancak tüm bu bilgilere, deneyimlere rağmen birçok kurumda halen İnsan Kaynakları ile stratejik iş birliği eksikliği gözlemlenmektedir. Bu durumun temel sebepleri nelerdir?
Farklı Perspektifler ve Hizalanma Eksiklikleri: Üst yönetim ve İK, çoğu zaman farklı önceliklere sahip. Üst yönetim yoğun iş gündeminde İK’nın stratejik rolünü arka plana atabiliyor ve zamansal önceliklendirmede yapılması gereken kritik İK çalışmaları bu sebepten çalışanları mutsuz edecek sonuçlara sebep olabiliyor.
Üst Yönetim’in bazı durumlarda İK’yı “insan sermayesine yatırım merkezi” gibi değil de tamamen“masraf merkezi” olarak görebiliyor olması ile yapılması gereken kritik yatırımlar ve projeler iptal veya ertelenebiliyor.
Veri Kullanımı: İK’da zengin veri kaynakları bulunmasına rağmen, bu verilerin yeterince analiz edilip yönetime etkin bir şekilde sunul(a)maması iş birliğini kısıtlayabiliyor.
Bunlar ilk etapta değerlendirilebilecek sadece bir kaç başlık, elbette çok daha çoğaltılabilir, burada amaç aradaki işbirliğinin neler sağlayabileceğini özetlemek. Peki ne yapılsa bu ilişki katma değerli bir takım anlaşmasına dönüşür?
Açık İletişim: Düzenli olarak bir araya gelerek açık ve şeffaf iletişimle, beklentileri açıkça ifade etmek ve sorunları çözmek için birlikte çalışarak ortak bir dil oluşturmak “aynı gemideyiz” mesajı ile her anlamda kurumu çok rahatlatacak bir bakış açısı getirecektir.
Ortak Hedefler Üzerinde Çalışmak: Ortak hedefler üzerinde İK yöneticilerinin özellikle finansal metrikleri anlayarak İK yatırımlarının uzun vadeli getirilerini gösteren somut verilerle iş sonuçlarına nasıl katkı sağladıklarını yönetime grafik ve analizlerle sunmaları çok kıymetli bir adım olacaktır. Üst yönetimin ise insan kaynakları profesyonellerinin uzun vadeli projelerinin önemini kavrayarak yetkilendirme ve karar alma süreçlerinde İnsan Kaynaklarını stratejik ortak olarak yönetime dahil etmeleri ve süreci birlikte yönetmeyi talep etmeleri kurum için oldukça verimli bir çalışma ortamı yaratacaktır.
Veri Tabanlı Kararlar: Diğer bir önemli husus olarak büyük veri çağında Üst yönetimin tüm kritik diğer süreç verileri ile birlikte İK verilerini de kullanarak çalışan performansı, memnuniyet ve diğer önemli metrikleri takip etmesini ve bu verilere dayalı kararlar almasını sağlamak da günümüz koşullarında ortak bir zeminde buluşmak için harika bir araç olacaktır.
Özetle, rekabet dünyasında sürdürülebilir kurumsal başarı için Üst yönetim ve İK arasındaki ilişki her iki tarafın da birlikte çalışması gerektiği gerçeğini ve çalışan odaklı yaklaşımla çalışanların şirketin en değerli varlığı olduğunu kabul etmeyi zorunlu kılmaktadır. Aynı gemide bulunan bu takım içerisinde oluşabilecek krizler, anlaşmazlıklar ve çatışmalar etkili iletişim, ortak hedefler, veri yönetimi ve karşılıklı anlayış ile aşılarak şirketlerin uzun vadeli başarısını garantileyebilir.
Bu yazıda sözü edilen iş birliği için bazı kurumlar ve yönetimler sektörel anlamda veya kurum büyüklükleri bazındaki farklılıkları sebebiyle ayrı bir kategoride değerlendirilmeleri gerektiğini düşünebilirler. Ancak, tüm sektörlerde ve yapılarda çalışan memnuniyeti, şirketin başarısı için kritik öneme sahip. Tüm sektörler iş dünyasındaki hızlı değişimden etkileniyor, değişime ve uyuma odaklanıyor, ciddi bir yetenek açığı ve yetenek savaşları söz konusu, yetenekli çalışanları çekmek, geliştirmek ve elde tutmak, tüm sektörler için ortak bir hedef, bu başlıkları değerlendirince de sektörel veya kurum büyüklüğü açısından anlamlı bir fark olmadığı ise açıkça görülebiliyor.
Sizler de düşüncelerinizi paylaşarak bu önemli konuya katkı sağlayabilirsiniz. Kurumlarınızda İK ve üst yönetim arasındaki iş birliği nasıl işliyor? Hangi zorluklarla karşılaşıyorsunuz ve bu zorlukları nasıl aşıyorsunuz? Ya da aşabiliyor musunuz? Yorumlarınızı aşağıdaki mail adresine iletebilirsiniz.