Yeşilköy’deki fuar merkezinde 28 Kasım’a kadar süren CNR Food’un İstanbul’un açılış günü, “Gıdada Sürdürülebilirlik” başlıklı bir konuşma yaptım. Dünyamız, ki o 4.5 milyar yıldır varlığını sürdürdüğüne göre aslında gelecek kuşaklar için çok önemli bir konunun altını çizmeye çalıştım. Bugün Odak’ta o konuşmamdan satır başlarına yer vermek istiyorum. Orada sonda söylediğimi, burada en başta yazayım:
Doğa, dünyamızın bu uzun geçmişinde her koşulda varlığını sürdürebildi, bu nedenle esas tehlikede olan insanlık. Biz ne yaparsak yapalım doğa, milyonlarca yıldır olduğu gibi var olacak, çünkü kendi sınırlarını kendisi çiziyor. Ekosistem, insanlar tarafından oluşturulamadığından, aksine zarar verdiğimizden geleceğimiz, pamuk ipliğine bağlı. Doğayı korumamız, ekosisteme müdahale etmememiz gerekiyor. Bu da sürdürülebilir bir yaşamı hayatımıza entegre etmekle sağlanabilecek.
Sonuç olarak gelecek kuşakların sağlıklı ve refah içinde yaşaması için sürdürülebilir gıda konusu öncelikli olarak hayatımızda olmalı. Yaşadığımız dünya bugün bize ait değil; gelecek kuşaklara aktarmak için muhafaza etmemiz gereken bir miras. Bunu da ancak, kaynakları düzgün kullanarak, planlı hareket ederek sağlayabiliriz…
Dünya nüfusunun 30 yıl sonra yüzde 34 artacağı, yani 9.1 milyara ulaşacağı tahmin ediliyor. Daha şehirli olacağı düşünülen bu insanların beslenmesi için gıda üretiminin yüzde 70 artırılması gerekiyor…
Bu nedenle “sürdürülebilirlik”, takip edilmesi gereken en önemli, hatta tek yol olarak karşımıza çıkıyor. Tabii ki toplumlar da devletler de bu konuya duyarlılar; “sürdürülebilirlik” sözcüğü, “sürdürülebilir yaşam”, “sürdürülebilir gezegen”, “sürdürülebilir şehirler”, “sürdürülebilir gelecek” gibi tanımlamalarla sık sık önümüze geliyor.
“Peki nedir sürdürülebilirlik? Sözlükte bir şeyin sürdürülebilir olması, onun durumunu devam ettirebiliyor ya da kendini yenileyebiliyor olması anlamına geliyor. Sözcük bu anlamıyla ilk kez, Birleşmiş Milletler’in 1983 yılında yayınladığı “Ortak Geleceğimiz” adlı raporda karşımıza çıkıyor. Raporda sürdürülebilirliğin, doğanın ve gelecek kuşakların kendi gereksinimlerine cevap verme yeteneklerini tehlikeye atmadan, günlük ihtiyaçlarımızı temin etmek ve kalkınmak olduğu vurgulanıyor.
Ancak, artan dünya nüfusu nedeniyle çoğalan kaynak gereksinimleri, sera gazlarının neden olduğu iklim değişikliği; şirketlerin aşırı kâr amacıyla doğayı kirleten işlemleri bu sonuca ulaşmayı zorlaştırıyor. Yapmamız gereken öncelikle gıda üretiminin çevresel etkilerini en aza indirmek, bu nedenle de gerekirse yüzyıllardır kullandığımız kimi üretim yöntemlerini değiştirmek. Çünkü rakamlar, o yöntemlerin, gelecek kuşaklara zarar verecek iklim değişikliği, kuraklık, biyolojik çeşitliliğin azalması gibi kimi sonuçlara yol açtığını gösteriyor.
Tarım ve hayvancılık, tatlı su kaynaklarının yüzde 70’ini kullanıyor. Yani şehirlerde mutfaklarımızdaki, banyolarımızdaki musluklardan akan su, harcamanın epey düşük bir bölümü. Ne kadar tasarruf edersek edelim, ihtiyaca yönelik bir çözüme bizim bireysel tasarruflarımızla ulaşmak neredeyse olanaksız. Tarım ve hayvancılıkta su tüketimine çözüm getirmek zorunlu. Suyun hızlı ve düzensiz kentleşme dolayısıyla istemsiz bir şekilde yok olması da bu konuda konuşulacak diğer bir başlık. Yeraltı suları bilinçsiz ve aşırı şekilde çekiliyor. Bu da o bölgelerde kuraklığa sebep oluyor. Bunun örneklerinden birisi, neredeyse kaybolmakta olan Burdur Gölü…
Önemli bir problem de gıda atıkları… Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü'nün (FAO) verilerinde dünyada üretilen 4.5 milyar ton gıdanın yaklaşık 1.3 milyar tonu atık ve kayıp olarak ziyan ediliyor. Bu kaybın yaklaşık 1 trilyon doları bulduğu ve 3.3 milyar ton karbondioksit (CO2) salınımına neden olduğu bildiriliyor. Türkiye’de oluşan çöplerin yarısından fazlası yaş sebze ve meyve atıkları…
Ülkemizde israfından yakınılan ürünlerin başında ekmek geliyor. Günde 120 milyon adet ekmek üretiliyor, bunun yüzde 10'u yani 12 milyonu israf ediliyor. Her yıl bu israftan dolayı 1,5 milyar dolar çöpe gidiyor.
Sürdürülebilir ambalaj da yine dikkat edilmesi gereken unsurlardan birisi.
Buradaki kısıtlı yerim nedeniyle ancak bazılarını anlatabildiğim sıkıntıları çözüme kavuşturmak için konu, yazımın başında da vurguladığım gibi daima gündemimizde kalmalı. Sağlıklı ve sürdürülebilir gıdaya ulaşmak için bireysel gayretlerimizin de çok önemli olduğunu da asla unutmamalı.