Şurada bir tuş kalmış basmadığımız; BRICS

Şeref OĞUZ ÖNERİ - YORUM

Yönünü bulamayan kaptan, her yönü denermiş. Kimi hedefine yaklaştırsa da çoğu varacağı limanın taşrasına vardıran bu yolculuk, gemi batmamış olsa da zaman, insan, fırsat ziyanıdır. Pusulasız geminin limanda kalması daha hayırlıdır diyebiliriz. Tıpkı son BRICS üyelik başvuru söylemimiz gibi…

Yazar Barçın Yınanç’ın ifadesiyle “Her masada oturmalıyım diyerek her türlü sabitesini yitirmiş dış politika” ile hangi limana varacağımızı bilemiyoruz. Nitekim Montaigne’in; “Hangi limana varacağını bilmeyen gemiye, hiçbir rüzgardan fayda yoktur” dediği gibi. Sahi, bu BRICS üyeliği nereden çıktı?

DOLARI TAHTINDAN EDELİM DERKEN…

Bundan 10 yıl önce yine gündemdeydi BRICS… Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin ile yola çıkmış daha sonra Güney Afrika ile genişlemiş bu girişimin amacı, dolara alternatif bir rezerv para oluşturmak…  Ortak paranın Ruble mi Yuan mı olmasından ziyade petro-dolar hegemonyasından kurtulmak amaç.

Denilebilir ki bu üyelik başvurusu, dolarla başı dertte olan ülkemiz için hayırlı olabilir. Doğrudur. Ama sorun şu ki bu başvuru, amaçsız gemi kaptanı gibi, denize açılalım da iç politikada gündem değişsin, dostlar alışverişte görsün niyetiyle yapılmış. Ancak düşmanlar da bu almayış verişi görüyor.

İKİ SORU İKİ CEVAP / BRICS’e dair…

Ne yaptığımızı biliyor muyuz?

Umulur ki biliyoruzdur. Ancak sanmıyorum. Hazırlıksız, hiçbir hedef gözetmeyen, sürekli blöfler yapan, eli zayıflayınca da blöfün dozunu arttıran bir dış politika anlayışı… Attığımız böylesi kritik adımların hangi sorunları davet edeceği, hangi riskleri üstleneceğimizi bilmek zorundayız oysa…

Olası fayda veya zararı nedir?

İhracatımızın yarısı AB ülkelerine… Yabancı yatırımlar içinde AB, Japonya, Kore gibi kurumsal Batı’ya ait ülkelerin payı da %90 civarında. Finansmanın, teknolojin, bağlantıların, BRICS üyeliği için nasıl bir etkiye yol açacağını bilmeden… İç politika için BRICS üfürüyorsunuz ama bunun bir maliyeti olacaktır.

not/BRICS’E PİRİNCE GİDERKEN EVDEKİ BULGURDAN OLMAK

Ömer Hayyam’ı biz aşkın ve şarabın şairi olarak biliriz. Ancak Batı dünyası onu, tarihin en seçkin 10 matematikçisi diye anar. Onun rubailerinden biri, matematik optimizasyona işaret eder; “Bir arabayı alın, 4 tarafına at koşun, akşama dek kamçılayın, araba kıpraşır ama asla hiçbir yere varamaz…”

Öneriyi de eksik etmez rubainin ikinci mısraında; “Bir yere varmak istiyorsan, atları arabanın tek yönüne koşmaya bak. Elbette nereye varacağını bilerek…” Bu rubaiden bizim BRICS üyelik başvurusuna düşen öğüt şu olabilir; “Amacımız yoksa neden her yönde at koşturuyoruz?”

Bundan çeyrek asır önce, ABD'nin başı çektiği, “Çok Taraflı Yatırım Anlaşması” (MAI) girişimini hatırlıyorum. MAI (Multilateral Agreement of Investment) sayesinde Batı, yatırım yaptığı ülkenin toprağını kendisinin sayacak, doğacak zarardan ise yerel hükümetleri sorumlu tutacaktı.

Ama Fransa’nın direnişi ile bu oluşumun dışında kalabildik. Şimdi Uzak Doğu’da tarihin en büyük ekonomik işbirliği girişimi olan RCEP var ve buna dair entelektüel birikim üretemedik. Hangi fırsat veya tehditleri barındırdığını çalışmadık. Ona üyelik için strateji belgesi, vizyon oluşturamadık.

Yapabildiğimiz, klavyede her tuşa basmak oldu ve BRICS tuşunu da denemek oldu. Oysa bastığın her tuşun ülke ekranına neler getireceğini hesap etmezsen Türkiye’nin yarını “mavi ekran” verebilir.

Tüm yazılarını göster