Geçtiğimiz on yılda pazarlama ve bankacılık anlamında çoklu kanal veya yabancı dildeki adıyla “omnichannel” ifadesi oldukça yaygın şekilde karşımıza çıktı. Omnichannel bankacılıkta temel olarak Şube, Internet ve Mobil kanallarında bütün işlemlerin sunulabilmesi ve bir kanalda başlayan işlemin diğer kanaldan tamamlanabilmesi anlamına geliyor. Önümüzdeki on yıl ise “only channel” yani tek kanal ifadesini daha fazla duyacağız. Bunun nedeni özellikle Asya’dan yükselen ve bir mobil uygulamada birçok hizmeti bir araya getiren süper uygulamalar.
Süper uygulama (Super-app) tabiri ilk olarak 2010 yılında Blackberry’nin kurucusu tarafından ortaya atılıyor. Anlamı birden fazla uygulamayı barındıran ve bir hizmet ekosistemi sağlayan tek uygulama olarak belirtiliyor. Günümüzde ise mesajlaşma, sosyal medya, hizmet ve bankacılık fonksiyonlarını barındıran uygulamalar olarak anlam kazanıyor. Bu uygulamaların öncüleri WeChat ve Alipay. İki uygulama da çevrimiçi mesajlaşma, sosyal medya, çevrimiçi alışveriş, otel/sinema rezervasyonu ve para transferi gibi hizmetleri tek çatı altında sunabiliyor.
Bu akımın yeni temsilcileri ise yine Asya’dan geliyor. Bu sefer hedeflerinde bankacılık da var. Singapur merkezli Grab ve Endonezya merkezli Go-Jek, Uber gibi araç paylaşım sistemi üzerinden yolculuklarına başlayıp, yiyecek/ilaç paket servisi, elektronik ödeme ve transferler gibi diğer hizmetleri de sunar hale geldiler. Bu yolculukta farklı firmaları bünyelerine katarak bir hizmet ekosistemi oluşturduklarını görüyoruz. Örneğin Grab’in, 2018 yılında Uber’in yereldeki hizmetlerini satın alarak yiyecek paket servisi işine ve daha sonra Endonezya merkezli ödeme platformu OVO’yu alarak elektronik ödemeler işine adım attığını görüyoruz. Bu önemli adım Grab’in ödeme şirketi GrabPay’in kurulmasına zemin hazırlayarak, ödemelerin Grab’in ekosistemi içinde kolayca yapılabilmesini sağladı. Daha sonra sırasıyla, GrabPay e-cüzdan, mikro kredi hizmetleri, bütün sigorta şirketlerinin yer aldığı ve teklif alınabilen sigorta platformu, GrabBike bisiklet kiralama, GrabFresh ile meyve sebze paket servisi ve doktor randevu sistemi de Grab’in hizmetleri arasına katılıyor. Sonuç olarak Grab, Asya’da sekiz ülkede hizmet veren dev bir sistem haline gelmiş durumda.
Grab’in Endonezya’daki rakibi Go-jek de benzer bir hikayeye sahip. Firma 2011’de araç paylaşım sistemi olarak kurulduktan sonra hizmetlerini ilaç siparişi, etkinlik bileti alımı, yiyecek paket servis, fatura ödemeleri, sigorta, mesajlaşma platformu ve GrabPay’in muadili GoPay’i kurarak finansal hizmetlere genişletiyor. GoPay ile Endonezya’da 370 şehirde bankalara rakip olarak kredi ve ödemeler alanında hizmet veriyor. Ne tesadüftür ki bu iki şirket de, Singapur Para Otoritesi’ne dijital banka lisansı için başvurarak kurulacak beş dijital bankadan biri olma yarışında.
Tek çatı altında birçok hizmet/ürünü sunmak ve ürün/hizmet platformu oluşturmak bankacılıkta en önemli eğilim olarak karşımızda. Bunu müzik endüstrisindeki değişime bakarak anlamak mümkün. Şöyle ki, 1990’larda sanatçıların albüm satışları ön planda iken, ITunes ve Mp3’ün ortaya çıkması ile albümden tek veya birkaç şarkıyı seçerek dinlemeye doğru bir kayış başladı. Bu da albüm altında paketlenmiş ürünlerin, tek tek satılmasına (unbundling) yol açtı. Günümüzde ise Spotify ve Apple Music ile birlikte oluşturulan listeler üzerinden müşterinin beğeni ve tercihlerine uygun tekrar-paketleme (rebundling) söz konusu. Kullanıcılar istedikleri farklı tip hizmetleri tek bir uygulama ve banka üzerinden alabilirse, o uygulama müşterinin ana uygulaması olarak yer edinecek.
Bu bankacılık için ne anlama geliyor? Grab, Go-Jek gibi uygulamalar bir banka olma hedefinde değil ama bankacılık hizmetlerini hayatın içinde sunma ve böylece kullanıcılarının en önemli ve tek uygulaması olma amacındalar. Bu durum; sadece bankacılık hizmeti sunan ve sunmayı planlayan bankalar için sorun oluşturabilir. Uluslararası danışmanlık şirketi KPMG’nin “Süper Uygulama mı, yoksa süper yıkıcı değişim mi?” makalesinde bankaları bekleyen sorunlar üç temelde ifade edilmiş; birinci olarak bankaların müşterilerinden uzaklaşması, ikincisi bu uygulamalarda kullanıcıların bıraktığı büyük veri yığını sayesinde uygulamaların bankalardan daha çok müşteriyi tanımlayarak daha proaktif ve ihtiyaca yönelik ürünler sunabilmesi ve son olarak mevcutta bankalar altyapısı kullanılarak yapılan işlemlerin, uygulamalar arası yapılması ile bankaların aracılık işinden çekilmesi olarak nitelendirilmiş. Bu eninde sonunda bankalara müşteri ve gelir kaybı demek.
Fintekler ve büyük teknoloji firmaları derken süper uygulamalar ile bankalardan beklenti artıyor. Bankalar sadece bankacılık değil farklı işbirlikleri ve ekosistemler kurarak müşterilerinin hayatının merkezinde görünmez olarak varlığını sürdürmeli. Bunun için açık bankacılık ve büyük veri gibi gelişmelerden yararlanmaları önemli.