Kutlu Karavelioğlu
Makine İhracatçıları Birliği Başkanı
Uyduruk bulduğumuz, geçersiz, gayri ciddi olduğunu düşündüğümüz mazeretler için deriz “sudan sebepler” diye. Suya paha biçmediğimizi, ona değer vermediğimizi de bir şekilde belli etmiş oluruz. Benzer ifadeler başka dillerde de var. Suyu azizlik mertebesine oturtan onca kültürden, doğumdan ölüme suyla arınan onca inanmışlıktan böyle deyimler çıkması ne de garip bir durum. Bereket dünyada yaşamın tehdit altında olduğu algısı beklenilenden hızlı yaygınlaşıyor da, dillerimizden başlayarak, suya hak ettiği muameleyi göstermeye nihayet mecbur kalıyoruz. Artık “sudan ucuz” diyenimiz pek yok; bu gidişle her şeyin sudan ucuz olacağını görüyoruz. Suya dair her konunun da artık yaşamsal olduğunu.
Oysa homo-sapiens'in doğasındaki su arayışı, tüm medeniyetlerin gelişiminde öncü rol oynamış. Bir mevsimden ötekine, bir su kaynağından diğerine göçen insan tarımı akıl etmesiyle birlikte yerleşip toplumsallaşmış. Coğrafyayı kadere dönüştüren unsurların en başta geleni su, varlığıyla veya yokluğuyla kimi toplumlar için bolluk ve bereket anlamına gelirken kimine yoksulluk ve acı getirmiş. Yaşamı boyunca doğayı dönüştürmeye uğraşan insanlığın teknoloji geliştirmekteki ilk ve ana güdülerinden biri de elbette suyu yönetmek olmuş.
Pompa ve vanalar makine ailesinin en eski ve yaygın üyeleri. Bunların bugün sadece yüzde 40 kadarı aşina olduğumuz tarım, isale, arıtma ve şebekelerle, yani su işleri ile ilgili. Yüzde 40 kadarı enerji, petro-kimya ve rafinasyon, yüzde 20 kadarı ise içinde makine imalatının da yer aldığı endüstriyel alanda işlev görüyorlar. Dünya, mevcut bütün pompaj sistemlerini işletebilmek için, toplam elektrik üretiminin yüzde 20’sinden fazlasını harcıyor. İçinde pompa ve vana kullanılmamış bir makine veya tesis hemen hiç yok. Bir başka deyişle, altyapı, endüstri ve üretim nerede gelişmiş ise, makine nerede yapılıyor ise o ülkeler en büyük pompa ve vana kullanıcıları olmuşlar ve tabiatıyla bunları en hızlı geliştirmişler. Küresel talebin yüzde 31’i bu sebeple Avrupa’da, yüzde 17’si ABD’de ve yüzde 10’u Japonya’dadır. Makine sektöründe 3 trilyon doları bulan küresel pazarın 250 milyar doları pompa ve vanalarındır; ki bu Türkiye’nin toplam ihracatına yakın bir büyüklüktür.
Çoğu 24 saat hizmet veren bu makineler, hijyenik etkileri ve devasa enerji ihtiyaçları nedeniyle 17 Sürdürülebilir Kalkınma Amacının birçoğu ile doğrudan ilişkilidir. Kalite ve performansı en ayrıntılı biçimde tanımlanan, en hassas biçimde ölçülen ürünlerdir. Su meselesi, velev ki su bolluğu içinde yaşıyor olsak, en hafifinden bir enerji meselesidir ve mevcut haliyle karbon salınımının ciddi bir bileşenidir.
İhmal ettiğimiz birçok yatırımın hayata geçmesini sağlayacak dijital ve yeşil dönüşüm sürecinde pompa ve vanaların makine imalatı içindeki payının hızlı artacağını görmek hiç zor değil. Makine alırken nasıl daha verimli yani enerji sarfiyatı az, daha hassas yani firesi az, daha güvenilir yani işletme bakım maliyeti düşük olanını tercih edecek isek, pompa vana alırken de, pompa istasyonu tasarlarken de toplam enerji ihtiyacının Ömür Boyu Maliyetin yüzde 97’sine ulaştığını bilecek; işini doğru yapan imalatçıyı tercih edeceğiz. Sızdırmayan vanalar, depremde dahi göçmeyen isale hatları, kaçırmayan şebekeler öncelik kazanacak. Yani tam da “sudan sebeplerle” Türkiye’de bu sektörün daha hızlı gelişmesine, kahir ekseriyeti genel maksatlı olarak ve seri biçimde üretilen bu ürünlerde ölçek rekabetçiliği yakalanmasına mutlak destek vermek durumunda olacağız.