Sezgin ERÖZBAĞ
Ekonomist, İç Denetçi
Su, gıda, enerji…
Her üçü de yaşamın vazgeçilmezleri. Elde etmek ve korumak için uğrunda mücadele verilen, günümüzde uluslararası ilişkilerin en önemli gündem başlıklarını teşkil eden, devletlerin stratejik kararlarına etki eden, dünya var oldukça her zaman ihtiyaç duyulacak temel ihtiyaçlar.
Varlıkları aynı zamanda gelişmişliğin ve gücün göstergesi olan bu üç temel madde arasında suyun ayrı bir önemi var.
Aralarında sıralama yapılsa kuşkusuz su en başta gelir. Çünkü alternatifi yok, arttırılması veya çoğaltılması mümkün değil.
Oysa aynı şeyi gıda ve enerji için söyleyemeyiz. Hem alternatifleri var hem de arttırmak, çoğaltmak mümkün. Üstelik gıda ve enerji üretimi de suya bağlı.
Dolayısıyla su olmadan olmuyor, en açık ve anlaşılır ifadeyle yaşamın en temel kaynağı.
Her geçen gün yaşantımızın ve küresel ekosistemin vazgeçilmez bir parçası olarak önemini giderek de artırmaktadır.
Ancak tatlı su kaynakları iklim değişimi, kirlenme ve nüfus artışı ile giderek kıt bir kaynak haline gelmektedir.
Biraz geçmişe gidecek olursak günümüzde belli bir nesil ayakları derelerde ıslanarak, çaylarda yüzerek yaşadı. Bunun için şehir merkezlerinden uzak yerlere gitmelerine de gerek yoktu.
Türkiye’nin Başkenti Ankara’dan örnek verecek olursak 1950’li yıllarda yaşayanlar şehrin ortasından akan üç büyük su kaynağını gördüler (Hatip Çayı, Çubuk Çayı, İncesu Deresi).
Bu su kaynaklarını besleyen dereleri gördüler. Kavaklıdere, Kirazlıdere, Cevizlidere, Hoşdere, Dikmenderesi, Bülbülderesi, Ayrancıderesi, Söğütözüderesi, Beytepederesi bunlardan bazıları.
Oysa şehrin merkezinden geçen, üzeri asfaltla kapatılmış olan ve sayısı yüzün üzerinde olduğu bilinen bu derelerden kaç kişinin haberi var acaba.
Maalesef bu dereler şimdi yok, kayıp. Üstelik bir zamanlar hem mesire yeri hem de diğer canlıların yaşam alanlarıydı.
Bu nedenle Türkiye’nin gelecek nesillerine sağlıklı ve yeterli su bırakabilmesi için en başta su kaynaklarının çok iyi korunması, daha sonra akıllıca kullanılması gerekmektedir.
Ülkenin su kaynaklarının sürdürülebilir şekilde yönetimini sağlamak bütün vatandaşları, sektörleri, kurum ve kuruluşları doğrudan alakadar eden milli bir meseledir.
Yapılacak olan aslında çok basit, çok da bilinen uygulamalar. Su kaynaklarını korunmak, suyu tasarruflu kullanmak.
Maalesef zaman zaman haber kanallarında dere yataklarını kirletenlerle ilgili haberlere rastlamaktayız. Bu durumun tahammül edilecek hiçbir tarafı yok. Su kaynaklarını kirletenlere verilecek cezalar kesinlikle caydırıcı olmalı.
Suyu korumak, israf etmemek insani ve vicdani vazifemiz, vatandaşlık şuuru da bunu gerektirir. Bu bilinci ve şuuru gelecek nesillere aktarabilme adına önce biz büyükler örnek olmalı, yaşam tarzımızla bunu göstermeliyiz.
Unutmayalım su tasarrufu suyu korumakla başlar.