Şu reel faiz meselesi (2)

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ

Mevlana’nın çok meşhur sözüdür: “Sen ne söylersen söyle (ya da yaz) söylediğin karşındakinin anladığı kadardır.”        

Bu köşede iki gün önce (25 Mart) yazdığım reel faizin nasıl hesaplanması gerektiğine ilişkin yazımla ilgili geri dönüşler bu sözü hatırlattı ve yaşattı. O yazımda özet olarak şunu söyledim: 

■ Reel faiz, açıklanmış, yani geride kalmış dönemin enflasyonu dikkate alınarak hesaplanmaz. Bu, teknik olarak tartışmasız yanlış bir yöntemdir.

■ Reel faiz, o faizin verileceği dönem için tahmin edilen enflasyon dikkate alınarak hesaplanır. Ama sonra da ekledim:

■ Reel faiz hesabında “geçmiş dönem enflasyonu-gelecek dönem faizi” kıyaslaması yanlıştır, yanlıştır ama gelecek dönemin enflasyon tahminleri genellikle tutmadığı için bu tahminler pek dikkate alınmaz ve pratikte, “teoride yanlış olan” hesaplama tercih edilir. Yani bugün gelecek bir yıl için vaat edilen faiz, bugün açıklanmış olan ve geride kalan dönemi kapsayan enflasyonla kıyaslanır.

■ Bu şekilde yapılan kıyaslama teoride kesinlikle doğru değildir; ne var ki enflasyon tahminlerine güvenilmemesi yüzünden bu yöntemin kullanılması kaçınılmaz olmaktadır.       

 Yazdığım bundan ibaret...     

Aman ne itiraz, ne itiraz!      

Sanki ben yazımda “Bakın faiz çok yükseldi, tahmin edilen enflasyon da düşük, artık reel faiz oluşacağı kesin, koşun bankaya mevduat hesabı açtırın” demişim; sanki böyle bir öneride bulunurmuşum gibi...           

■ Tahmin edilen enflasyona göre hesap yapılabilir mi, bu tahminler ne zaman tuttu ki?

■ Siz hala TÜİK’in oranlarına nasıl güveniyorsunuz? Hem Merkez Bankası da ikide bir tahmin değiştiriyor.

■ Bankalar yazılan faizi vermiyor ki, ancak yüksek tutar için o oranları veriyor.       

Ama doğrusu şu itiraz müthişti:      

“Sene sonu tahmini tutmazsa zararı siz karşılayın dersem kabul eder misiniz?” Gel de Mevlana’yı anma!        

“Sen ne söylersen söyle, söylediğin karşındakinin anladığı kadardır, anladığıyla sınırlıdır.”       

Malzeme eksikse...    

Önce şunu söylüyorum.       

“Bu yemek şöyle yapılır, şu malzemeler kullanılırsa çok lezzetli olur.”         

Sonra da “Ama o yemeği öyle yapmak için elinde şu malzeme yoksa yerine şunu kullanmak zorunda kalabilirsin, kalıyorsun da zaten” diye ekliyorum.         

“Faizin verileceği dönem için tahmin edilen enflasyonun tutmayacağını düşünüyorsan, bu konuda kuşkun varsa, geçmişteki gerçekleşmeler zaten seni haklı çıkarmışsa geride kalan enflasyona göre hesap yapılabilir” diye vurguluyorum.      

“Ama doğru hesaplama aynı dönemleri kıyaslamakla yapılabilir” diye de hatırlatıyorum.    

Bu yazdıklarımda anlaşılmayacak bir yön yok da, anlaşılmayacak yön bulup çıkarabilenleri de hayretle izliyorum. 

Adres yatırım danışmanları... 

Reel faizin nasıl hesaplanması gerektiğini yazınca beni yatırım danışmanı gibi düşünen ya da öyle görmek isteyenler oluyor.     

Bu konularda ben yanlış adresim. İşi yatırım danışmanlığı olan kurumlar var, buralarda yetkin isimler var. Eğer illa birilerinin görüşüne başvurulacaksa doğru adres oralardır.      

Bu demek değil ki tasarruf araçlarının yönü hakkında hiçbir fikre sahip değilim. Elbette bir düşüncem var. Ancak bunları başkalarıyla paylaşmam, hele hele bu köşede ya da sosyal medyada tavsiye niteliğinde paylaşmam hiç mi hiç söz konusu olamaz.         

Yatırım tavsiyesinde bulunmak büyük bir sorumluluktur çünkü. Para kazanıldığı sürece sorun yoktur da, bir kayba uğranıldı mı, tüm oklar o tavsiyede bulunana çevrilir.        

Dolayısıyla profesyonel kurumlardan da destek alınsa, tavsiye alınsa, herkes sonuçta kendi kararını kendisi verir. Zaten en doğrusu da bir kişinin söylediklerine göre karar vermek değildir.      

Ben “araç bazında” yatırım tavsiyesinde bulunmam ama en azından çok sayıda görüş ve öneriyi bir süzgeçten geçirip insanın kendi kararını vermesinin en doğrusu olduğunu söyleyebilirim.

Tüm yazılarını göster