Şu akaryakıt fiyatları meselesi

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ
  • "Akaryakıtta indirim yapılmasa iyi olurdu" diye yazdık, yıllarca haksız zamlara sesini çıkarmayanlar bu sefer adeta ayaklandı. Farkına varalım artık, çok olağanüstü bir dönem yaşıyoruz ve sıkıntı daha da büyüyecek.
  • Ayda iki depo benzinle 50'şerden 100 lira tasarruf etmek bu kadar önemli olmamalı. Ekonomide tüm Türkiye yangın yerine dönmek üzere...

Çoğu kez yazarken bilirsiniz nasıl tepki alacağınızı... Ne gibi eleştiriler yöneltileceğini... Hissedersiniz yazdıklarınızın yanlış yorumlanacağını, daha kötüsü anlaşılmak istenmediği için bu yanlış yorumların yapılacağını...

Bu köşede dün yer verdiğimiz akaryakıt fiyatlarıyla ilgili yazıyı kaleme alırken düşündüklerimiz de neredeyse aynen çıktı.

Dünkü yazımızda “Akaryakıt fiyatlarında indirim şart mıydı” diye sorduk.

Bu indirimin petrol fiyatlarının rekor bir düşüş göstermesinden kaynaklandığını bilmiyorduk(!) Eksik olmasınlar, bazı okurlarımız sayesinde(!) bunu öğrenmiş olduk.

Bu kriz çok başka

Türkiye, tarihinde hiç görmediği, yaşamadığı bir ekonomik krize sürükleniyor.

Şimdiye kadar kur şokları gördük; bankaların, şirketlerin iflasını gördük. Yurtdışı kaynaklı krizler yaşadık. Yanlış kararlar aldığımız için bir dizi sıkıntıya göğüs germek durumunda kaldık.

Farkına varalım artık; bu kez durum çok başka ve çok vahim.

Askeri darbe dönemlerinde akşamları belli bir saatten sonra sokağa çıkma yasağı yüzünden kapanan işyerleri olurdu. Şimdi sokağa çıkma yasağı yok, (belki şimdilik yok) ama fiilen sokağa çıkma yasağı varmış gibi işyerleri kapalı.

Dün de sorduk; buralarda çalışan insanlar ne olacak?

Buraların kiraları ne olacak, bu kiralar nasıl ödenecek?

“Efendim mal sahipleri bir süre kira almasın” demek kolay, ya o kişiler de buralardan elde ettikleri kirayla geçiniyorlarsa...

İşte dün dedik ki, kılcal damarlara kadar inen bu ekonomik sorunların üstesinden gelebilmek, en azından tümüyle değilse bile kısmen üstesinden gelebilmek ve sorunu hafifletebilmek için çok kapsamlı önlemlere ihtiyaç var. Ve yine dedik ki bu önlemler mutlaka ama mutlaka kaynak gerektirecek.

Bütçenin durumu malum. Merkez Bankası kaynakları sonuna kadar kullanıldığı halde bile düzen tutturulamıyor. Bütçenin iyi idare edilmediği, gereksiz harcamaların tüm hızıyla sürdüğü, gelir toplamada eksiklerimiz olduğu gerçeğini göz ardı ettiğimiz yok. Ama bu olumsuzlukları bir çırpıda düzeltme şansımız da yok.

Gün, kaynak yaratabilme günü. İşte bu gerçekten hareketle akaryakıt fiyatlarına işaret ettik.

Elbette petrol fiyatlarındaki düşüşten dolayı akaryakıt fiyatlarının indirilmesi normal ve gerekli. Ama bugün, normal bir gün değil ki... Bu dönemde akaryakıt fiyatları indirilmeyebilirdi.

“Ey vatandaş, petrol fiyatları düştü, bundan dolayı akaryakıt fiyatlarını aşağı çekmemiz gerekiyor. Ama koronavirüs yüzünden çok sayıda vatandaş işsiz kalacak, kiralar ödenemeyecek, işler aksayacak, o yüzden akaryakıtta indirim yapmayacak ve farkı bütçeye aktararak zor durumdaki vatandaşlarımıza destek sağlayacağız...”

Böyle denilseydi ne mi olurdu... İnanın vatandaşın en anlayışla karşıladığı ekonomik önlem bu olurdu.

Kaldı ki şimdiye kadar onca zamma sesini çıkarmayan vatandaş, bu kez indirim yapılmadı diye kazan mı kaldıracaktı yani.

Dün de yazdık; (hatta tutar dün geceki indirimle biraz daha artmıştır) eğer akaryakıtta indirim yapılmasaydı ve indirim tutarı vergiye eklenip bütçeye aktarılsaydı yıl sonuna kadar olan dönem için bütçe geliri yaklaşık 16 milyar lira artmış olacaktı.

Bütçeye kaynak yaratmak için adeta taklalar atarken 16 milyar lira az para mı...

İndirim yapıldı da ne oldu?

Benzinde de, mazotta da hatırı sayılır ölçüde indirim yapıldı. Peki, sonuç?

Taksi-dolmuş ücretleri mi ucuzladı, belediyeler toplu taşımacılıkta fiyatları aşağı mı çekti, yoksa havayolu, demiryolu ulaşımı daha ucuza yapılır hale mi geldi?

Şehirlerarası otobüsler mi indirim yaptı, yük taşımacılığında mı bir ucuzluk yaşanır oldu?

Yok, hiçbiri olmadı değil mi.

Yalnızca özel otomobiline benzin- mazot koyanlar biraz nefes aldı.

Ayda iki depo benzinle 50’şerden 100 liranın cebimizde kalması mı, yoksa topyekun seferberlik gerektiren şu ekonomik krizi olabildiğince hafif atlatmaya katkı yapacak adımlar mı?

Faiz düştü iyi güzel de ya tasarrufu olanların durumu

Merkez Bankası’nın politika faizi yüzde 10.75 düzeyindeyken bankaların vadeli mevduata verdiği faiz ortalama olarak yüzde 9.25 dolayında bulunuyordu. Bu faizin neti de yüzde 8’in altında kalıyordu.

Şimdi Merkez Bankası'nın faizi yüzde 9.75 ve bankalara faizi düşürmek için daha da alan açılmış oldu.

Koronavirüs yüzünden kapalı kalmak durumunda olan işyerleriyle ilgili olarak mal sahiplerinin kiradan bir süreliğine vazgeçmelerinin dile getirilebileceğini, ancak bunun çözüm olmadığını belirttik. Çünkü o kiraya muhtaç olanların varlığı da göz önünde bulundurulmak zorunda.

Benzer durum tasarrufu olanlar için de geçerli. Tamam faiz düşsün, ekonomi canlansın; iyi güzel de tasarruf edenler enflasyonun çok altında kalan faiz yüzünden bir anlamda cezalandırılmış olmuyor mu?

Bu yılın enflasyon tahmini Merkez Bankası’na göre yüzde 8.20, hükümete göre yüzde 8.50; üstelik bu düzeylerde kalınacağı da şüpheli. Tahmin edilen oranlar yakalanabilse bile faiz negatife çoktan inmiş durumda ve fark giderek açılıyor.

TL’nin getirisinden umudu kesenlerin adresi de belli.

Tüm yazılarını göster