PSA ve FCA grupları, otomotivin evriminde birlikte mücadele etmek ve dünyanın 4. büyük otomotiv gücünü oluşturmak üzere Stellantis ismiyle artık tümüyle birleşti.
Chrysler de Peugeot da, geçtiğimiz dönemlerde sıfıra yaklaşmışlardı. Fakat, çok iyi yöneticilerle mücadele ederek, zorlu dönemlerini geride bırakmışlardı.
Şimdi, iki çok farklı grup, Abarth, Alfa Romeo, Chrysler, Citroen, Dodge, DS, Fiat, Fiat Professional, Jeep, Lancia, Maserati, Opel, Peugeot, RAM ve Vauxhall markaları tek bir global otomotiv gücü olarak mobilite kavramında bir dünya lideri yaratmak üzere bir araya geldiler. Ayrıca, bire bir ortaklığın içinde Mopar, Comau, Teksid, Faurecia, PCMA, VM Motori, Free2move ve Leasys de bulunuyor. Peugeot ailesinin yüzde 7.2 Bpifrance’ın yüzde 6.2 Dongfeng Motor Grubu’nun yüzde 5.6 ve Agnelli ailesine ait yatırım şirketi Exor NV’nin yüzde 14.4 olarak sahibi oldukları Stellantis’te Tiger Global’in yüzde 2.4, USB Securities’in yüzde 1.6 ve Vanguard Grubu’nun da yüzde 0.96 hisseleri de bulunuyor.
30’dan fazla ülkede üretimi olan ve 2019 yılında 130’dan fazla ülkede 8,1 milyon adet araç satan tüm bu markalar için 150 farklı milletten 400 binden fazla PSA ve FCA gruplarının çalışanı, 16 Ocak 2021 gününden itibaren artık resmen Stellantis bayrağının altında toplandılar.
“1. Gün” olarak adlandırdıkları 19 Ocak’ta düzenlenen ilk küresel basın toplantısında ise, Stellantis CEO'su Carlos Tavares “Grup markalarının şu ana kadar kârlı olmaz diye start alamamış projelerini ve zayıf kalan modellerini sinerjinin kalkanıyla koruyacağız ve artık kârlı ürünler olarak geleceğe taşıyacağız.” diyerek, yönetim kurulunun altında 9 ayrı idari komite ile güç birliğinin başlatıldığını duyurdu.
Bu birleşmenin yılda 5 milyar Euro tasarruf edilerek 2025’a kadar 25 milyar Euro değer katacağını, fakat bunun için kimsenin işten çıkartılmayacağını, hiç bir fabrikanın kapanmayacağını da belirten Tavares, “Maliyetleri kısmanın tek yolu istihdamı veya üretimi azaltmak değildir. O kısım, işin yüzde 10’udur… Tasarımdan Ar-Ge’ye, lojistikten tedariğe işimizin yüzde 90’ında tasarruf edilebilecek çok konu var.” da diyordu.
“Bu birleşme, bir risk değil, bir fırsat!” sözüyle yeni mobilite çağının fırsatlarını yakalamak için çevikliğe, yaratıcılığa ve verimliliğe sahip; toplumun hareket etme tarzını değiştirmesine yardımcı olacak yenilikçi çözümler sunan yeni bir şirket oluşturacaklarını, bilinen ikonik otomotiv devlerinin birlikteliği ve yenilikçi mobilite markalarının ortak çalışmasıyla FCA ve PSA’nın derin köklerinden gelen mirasın daha da zenginleşeceğini açıklıyordu.
Avrupa, Kuzey Amerika ve Latin Amerika'da köklü ticari konumla geniş ölçekli operasyonların 2021 yılının sonuna kadar 39 elektrikli araçla küresel pazarlarda rekabet edebilecek şekilde konumlanacağını da duyuruyordu.
İlk günden itibaren Avrupa borsaları ve New York’ta güçlü açılış bilançosuyla tüm paydaşlar için yüksek değer yaratmaya adanmış isimlerle yönetim yapısını da sağlamlaştıran Stellantis’te; bu evliliğin mimarlarından eski Citroen CEO'su Linda Jackson, Peugeot'un yönetimine geçti. Peugeot CEO'su Jean-Philippe Imparato ise, son yıllarda kârlılıkta stresler yaşayan Alfa Romeo'nun başına atanırken, son yıllarda sadece İtalya’da tek modelle yaşamaya çalışan ve artık kapatılır diye beklenen Lancia operasyonu da Fiat EMEA Başkanı Luca Napolitano’ya verildi. Bu kadar güçlü ve kalifiye iki isim ile, Alfa Romeo’nun eski parlak günlerine geri döneceğini ve Lancia’nın da belki premium bir elektrikli küresel marka olarak yeniden yükseleceğini tahmin edebiliyoruz.
FCA’nin markaları Chrysler Dodge Jeep RAM Maserati ve Fiat Latin Amerika ürünlerinin tasarım yönetimi yine Ralph Gilles’te bırakılırken; Citroen DS Opel Peugeot Vauxhall gibi PSA araçlarının tasarımlarının kontrolünü elinde tutan Jean-Pierre Ploue’ya çok ilginç olarak artık Abarth Alfa Romeo Lancia ve Fiat Avrupa tasarım kontrolü de bağlandı. Bu tayinlerle, gelecekte Stellantis’in Avrupa ve Amerika tasarımlarında ciddi bir ayrım görmeye başlayacağımız aklımıza geliyor.
Diğer yanda otomotivde ilk kez Chief Software Officier diye bir ünvanla karşılaşıyoruz. Bu CSO pozisyonuna DS otomobillerinin eski CEO’su Yves Bonnefont atanırken, Stellantis’in yakın gelecekte elektro-mobil kavramını ne derece ciddiyetle ele alacağının işaretini de görüyoruz.
Bugün, hızlı ve köklü bir değişim geçiren küresel otomotiv endüstrisinin yeni fırsatlarını yakalamak için; özgün, ulaşılabilir ve verimli ulaşım çözümlerle yeni sürdürülebilir mobilite çağına adım atan Stellantis NV'nin merkezi olarak da Hollanda belirlenmiş. Fransız Peugeot markasının Kuzey Amerika’ya, Opel’in Çin’e kadar ulaşacağı global planlamada, pasif ekonomisiyle eleştirilen Chrysler için de yeni pazar kapıları zorlanacakmış.
Güçlü geçmişi ve sağlam finansman kaynakları olan iki grubun birleşmesiyle, dünya çapında motorlu araçlar ve mobilite çözümleri tasarlayan, geliştiren, üreten ve satışını gerçekleştiren, yetenekli ve deneyimli kadrosuyla tam anlamıyla küresel bir şirket olan Stellantis’in 11 üyeli Yönetim Kurulunun Başkanı John Elkann, İcra Kurulu Başkanı Carlos Tavares, strateji ve performans yönetiminde Mike Manley, Silvia Vernetti, Emmanuel Delay ve Philippe de Rovira gibi PSA ve FCA’yi de son yıllarda kârlılığa taşımış çok önemli isimler var.
İlk günden itibaren şirket çapında performans ve strateji, planlama, bölgeler, üretim, marka ve stil alanları dahil olmak üzere verimli bir yönetim yapısı sunma hedefinde 9 Yönetim Komitesi içinde Maxime Picat’ın Avrupa’nın ve Mark Stewart’ın Kuzey Amerika’nın COO’su olacağı yönetim ekibinde Güney Amerika’dan Asya Pasifik’e her kıta için en başarılı ve tecrübeli yöneticiler seçilmiş. Markalara göre ise Jeep’in başında Christian Meunier, Chrysler ve Dodge’ta Timothy Kuniskis, RAM’de Mike Koval, Citroen’de Vincent Cobee, Fiat ve Abarth’ta Olivier François, Opel’de Michael Lohscheller, DS’te Beatrice Foucher, Maserati’de Davide Grasso masalarını değiştirmeden görevlerini devam ettirecekler.
Tofaş’ın gelecekte Stellantis içinde hangi görevleri üstleneceğine ise tüm grubun üretimini yönetecek olan Arnaud Deboeuf ile planlamadan sorumlu Olivier Bourges ve satın almayla tedarikten sorumla Michelle Wen karar verecek.
Stellantis Grubu’nun baş mühendisi Harald Wester’e ise, ürünleri ortak platformlara taşıma projesini yönetirken kendisine Patrice Lucas ve Nicolas Morel eşlik edecek.
Lüks, premium, Orta Sınıf otomobiller, performanslı pikaplar, SUV'lar, hafif ticari araçlar ve yeni nesil mobilite çözümlerine kadar tüm segmentlerdeki modelleriyle ve ayrıca bu markalara dair finansman, yedek parça ve servis hizmetleri de sunan Stellantis, Çin, Afrika, Orta Doğu, Okyanusya ve Hindistan gibi önemli pazarlardaki henüz tam olarak ortaya çıkarılmamış önemli potansiyellere konsantre olacak. Ve elbette Avrupa, Kuzey Amerika ve Latin Amerika olmak üzere üç bölgede köklü varlığını da güçlendirecek.
Ulaştığı büyüklüğü ve ölçek ekonomisini bir kaldıraç olarak kullanarak, çok tecrübeli Richard Schwarzwald ve Jean-Christophe Quemard gibi yöneticileriyle müşteri memnuniyetine de yatırım yapmayı sürdürürken; akıllı satın alma ve yatırım stratejilerinin uygulanması, güç aktarma organları ve platform kullanımının optimize edilmesi, modern Ar-Ge çalışmalarının yürütülmesi, üretim ve ekipman verimliliğine odaklanma da planlanıyor.
Stellantis'in portföyü elektrifikasyon, bağlanılabilirlik, otonom sürüş ve araç paylaşımı ile müşterilerinin gelişen ihtiyaçlarını karşılamak üzere farklı, sürdürülebilir mobilite çözümleri sunmaya uygun olarak hayata geçiyor. Büyümeye devam eden elektrikli araç pazarında mevcut 29 elektrikli modeliyle bugün oldukça iyi bir konumda yer alırken, bu yılın sonuna kadar bunlara 10 yeni araç daha ekleyecek. Bir yandan da tüm ürünleri, montaj fabrikaları ve tesislerinde uzun vadeli karbon nötr olma hedefine ulaşmak için çalışmaya devam edecek. Küresel büyüklüğü ve erişimi, en büyük rekabet avantajları olan çalışanlarının coğrafi ve kültürel çeşitliliği, çalışanlarının enerjisi, bilgi birikimi ve bağlılıkları ile Stellantis, yeni mobilite çağına göre şekillendirilmiş bir “Otomotiv 4.0” devi oluyor. Sürekli değişen ortam içinde endüstrisinde lider bir oyuncu olma kararlılığına sahip bir mobilite sağlayıcısı hedefinde Stellantis, tüm paydaşları ve faaliyet gösterdiği topluluklar için katma değer yaratırken, “en büyük değil en iyi” olmayı tercih edecekmiş.