Dr. Önder EGE
UEFA’nın koyduğu “mali fair play” standartları göz önüne alınarak hazırlandığı ifade edilen ve 61 maddeden oluşan “Spor Kulüpleri ve Spor Federasyonları Kanun Teklifi” TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu’nda geçtiğimiz Mart ayında kabul edildi. Kanun teklifi incelendiğinde, önce sadece profesyonel futbol açısından düzenlendiği, sonrasında muhtevasının tüm spor dallarını kapsayacak şekilde genişletildiği anlaşılmaktadır. Bu teklifin sporun tüm süjeleri ile yeterince tartışılmadan hazırlandığı ise bilinen bir olgudur.
Kanun teklifinde yer alan mali kıstaslara yönelik düzenleme ve yaptırımlar açısından profesyonellik ile amatör spor arasında ayrım yapılmaması önemli bir eksikliktir. Şüphesiz ki, amatör spor ile profesyonel sporun dinamikleri farklı olduğu gibi, amaçları da farklıdır. İdeal amaç için faaliyet gösteren bir amatör spor kulübünün yönetimi ile gelir elde etmeyi hedefleyen profesyonel spor kulübü yönetiminin sorumluluk ve yaptırımlar açısından aynı hükümlere tabi olmaları en başta hakkaniyet açısından yerinde değildir. Ayrıca, spor kulüplerinin tescil işlemleri için, Dernekler Masası yerine Gençlik ve Spor Bakanlığına başvuracak olmaları, fiilen dernek statüsünden çıkacakları anlamına gelmez. Kaldı ki bu kanunun hüküm altına almadığı hususlarda genel kanun niteliğinde olan TMK ve Dernekler Kanunu hükümleri uygulanacaktır. Ayrıca, kanun teklifindeki hükümlerin büyük çoğunluğu, 3289 Sayılı Kanun ve Gençlik ve Spor Kulüpleri Yönetmeliği (GSKY) hükümleri ile benzer nitelikte olup, spor kulüpleri, spor anonim şirketleri, federasyon ve konfederasyonların kuruluşu ve denetimiyle ilgili bakanlığa verilen yetkilerin genişletildiği görülmektedir. Örneğin, özerklik açısından önemli olan spor federasyonlarının denetimin “bağımsız denetim şirketleri tarafından yapılması” doğrultusundaki bir düzenleme tercih edilmemiştir. Bunun yerine spor federasyonlarının her türlü (kuruluş kanunu bulunanlar hariç) harcamalarının Spor Bakanlığı tarafından denetlenmesi teklifin m. 42 hükmünde öngörülmüştür. Kanaatimizce kanun teklifinde yer alan m. 42 gibi hükümler siyasetin spor federasyonları, kulüpler ve futbol üzerindeki nüfuzunun artmasına imkân tanıyan ve vesayeti daha da güçlendiren bir anlayışı yansıtmaktadır. Oysa spor kamuoyu, çözüm odaklı, katılımcı ve vesayetin mümkün olan en düşük seviyede olduğu yenilikçi bir düzenleme beklentisi içindeydi.
Devlet sporu koruma ve geliştirme görevini öncelikle ANY m. 33 ve m. 59 hükümleri ve kanunların kendine tanıdığı sınırlar içinde yerine getirmelidir. Eğer bu teklif kanun niteliğini haiz olursa uygulamada federasyonlar üzerindeki siyasi kontrol daha da artacağını ve Spor Bakanı tarafından istenmeyen herhangi bir federasyonun görevde kalamayacağı görüşünü taşıyoruz. Profesyonel futbol açısından ise TFF yapısının değiştirildiği görülmektedir. Şekip Mosturoğlu’nun da dikkat çektiği üzere idarenin futbol alanına bu derece yoğun müdahalesini getiren düzenlemelerin FİFA ve UEFA tarafından kabul görmeyeceği düşünülmelidir. Ayrıca AİHM’nin hukuk kurulları ile ilgili vermiş olduğu ihlal kararları da unutulmamalıdır.
Kanun teklifi hazırlanırken gerek dernekler hukukundaki, gerek ise profesyonel spor dalları ve spor federasyonları ile ilgili değişiklikler için mukayeseli hukuktan da yararlanılabilirdi. Bu konuda İngiltere, Almanya ve İtalya gibi ülkelerdeki spor yönetiminin nasıl olduğu tartışılır ve Türkiye için uygun olup olmadığı değerlendirilebilirdi. Öte yandan kanun teklifi ile getirilen mali hükümlerin ise uygulanabilirliğinin olmadığı kanaatindeyiz. Ne yazık ki uygulanabilirlik açısından çözüm odaklı yaklaşımlar ortaya konulamamıştır
TBMM Genel Kurulu’nda, komisyondan geçen kanun teklifi ele alınacak. Umuyoruz ki, kamuoyundaki eleştiriler yasa koyucu tarafından dikkate alınır ve tartışmalı maddeler üzerinde bazı değişikliklere gidilmesi söz konusu olabilir.