Türkiye’de 30’u büyükşehir, 51’i il ve 1003’ü ilçe belediyesi olmak üzere tam 1084 BELEDİYE var. Belde belediyeleri bu rakamın dışında. Onlarca ilçenin nüfusu 100 binlerin üzerinde.
1084 DEV SOSYO-EKONOMİK GÜÇ MERKEZİ; burada insan yetişiyor, burada ürün ve hizmetler yetişiyor. İşkollarıyla, sahip oldukları kültürel miraslarla, kıyılarıyla, gölleriyle -dereleriyle, tarlalarında, bahçelerinde yetişen ürünlerle, fikir ve kabiliyet sahibi insanlarıyla MUAZZAM BİR GÜÇ.
Peki bu güç ne zaman ülkenin kalkınmasında gereken rolü üstlenecek, gereken adımı atacak? Dünya şehirleri bu rolü hakkınca yerine getirirken bizim şehirlerimiz ne zaman bu güçlerini hakkınca kullanmaya başlayacak? Neyi bekliyoruz?
Yetmedi mi logo-sloganlara harcadığımız paralar? Yetmedi mi düzenlenen çalıştaylar? Yetmedi mi tozlu raflarda bekleyen stratejik planlar?
“Biz bu logo-sloganla şu kadar ziyaretçi kazandık, şu kadar yatırımcı cezbettik, şu kadar ürünümüzü döviz ile sattık” diyen bir belediye var mı?
Artık harekete geçmenin, sözden eyleme, hayalden gerçeğe adım atmanın vakti; GÜN BUGÜN!
Bu köşede her hafta bu muazzam sosyo-ekonomik gücü nasıl harekete geçirebiliriz, bunu inceleyeceğiz. Her hafta dünya şehirlerinden başarı örneklerini irdeleyeceğiz; ders çıkarmaya çalışacağız.
Bir şeyin altını oldukça kalın çizelim: BU İŞİN SAHİBİ DE SORUMLUSU DA BELEDİYE BAŞKANIDIR. “Şehr-i Emin” odur; yani şehrin emanet edildiği kişidir. Şehrin zenginliği onun başarısı, fukaralığı ise ayıbı olacaktır. Bu nedenle şehrin ziyaretçi ile yatırımcı cezbetmesi, beyin göçü vermemesi hatta tersine fikir ve kabiliyet sahibi insanları şehre cezbetmesi, şehirde üretilen ürün ve hizmetlerin değer kazanması bir belediye başkanın asli görevi olmalıdır.
Elbette şehrin yollarını, köprülerini yapacak, içme suyunu sağlayacaktır. Ancak tüm bunlar bir şehrin ilerlemesi, gelişmesi için yeterli olmayacaktır. Bir belediye başkanından yeni ve yenilikçi iş alanlarının yaratılması ya da şehre çekilmesi, ürün ve hizmetlerin değerli hale getirilip döviz kazandırılması özetle şehrin refah ve itibarı için yoğun çaba harcaması beklenecektir.
(Gün Bugün: 'içinde bulunduğun günü iyi değerlendir, bugün ne yapabilirsen kazancın odur' (TDK))
Haftanın Örnek Şehri; VALENCIA, İspanya
800 bin nüfusu ile İspanya’nın 3. büyük şehri olan Valencia 1957 yılında yatağından taşan Turia Nehri’nin sel suları altında kaldı ve 60’dan fazla kişi yaşamını yitirdi.
Tarihte daha önceleri de rastlanan bu taşkınların en fazla zarar vereni bu oldu ve Valencia nehrin yatağını değiştirme kararı aldı. Proje 1969 yılında tamamlandı ve nehir yatağı şehrin dışına alındı. Eski nehir yatağı oldukça geniş olup – yer yer 200 metre - önce buradan bir otoyol geçirilmesi planlandı ancak şehir sakinleri bu plana itiraz ettiler “Turia’nın yatağı bizim ve biz yeşil olmasını istiyoruz!” dediler. Bu tepki üzerine şehir yönetimi 1982 yılında yeni bir plan yaptı. Plana göre içerisinde bisiklet yolları, etkinlik alanları olan yaklaşık 2,000 dönümlük bir park yapıldı. Ünlü İspanyol mimar ve çevre düzenlemeciler tarafından bu alan her yıl biraz daha zenginleştirildi. Bugün Avrupa’nın en büyük deniz müzesi ile bilim ve sanat merkezine de ev sahipliği yapan delidolu Turia’nın yatağı şehir için bir cazibe merkezi oldu.
Valencia 2 milyonu aşkın ziyaretçisi ve 5 milyona yaklaşan geceleme sayısı ile İspanya’nın gözde destinasyonlarından biri durumundadır. Bir kentsel dönüşüm şehrin geleceğini ancak böyle başarıya dönüştürebilir.