Söz vatandaşta, söz işletme sahiplerinde...

Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ
  • Koronanın yol açtığı ekonomik krizden etkilenmeyen neredeyse yok. Ama en önemli sorun işsizlik ve refah kaybı olacak.
  • Kapanan işyerleri yüzünden bugüne kadar hep işveren konumunda olan yüzbinler de işsiz tanımına girecek. Dikkat ediniz, işsizliğin tanımı değişiyor artık.
  • İnsanlar işlerini, işyerlerini ve daha kötüsü umutlarını yitirmek üzere. Hasta ölmek üzereyse yan etkilere bakmadan her önlem alınır.

Sağlık boyutu bir yana koronavirüsün ekonomide yol açtığı ve giderek daha fazla açacağı tahribat çok büyük. Günlerdir bu soruna dikkat çekmeye, neler olduğunu ve gelecekte neler olabileceğini irdelemeye çalışıyoruz.

Sorundan yalnızca bir kesim etkileniyor değil. Sorun, domino taşlarının yıkılması gibi hemen herkesi etkiliyor. İşte bu gerçekten hareketle 23 Mart Pazartesi günkü yazımızda, köşemizi bir gün sorunun taraflarına açacağımızı belirttik.

Bugün bize iletilen görüşleri özetlemeye çalışacağız. Bu arada okurlarımızdan gelen görüşlerin hiçbirinde isim kullanılabileceği özellikle belirtilmediği için biz isimleri saklı tutmayı uygun bulduk.

"İşyerimiz kapalı, kirayı ödeyemeyiz ki..."

Ankara'dan yazan bir okurum yeni bir işyeri açmanın heyecanını nasıl bir anda yitirdiklerini anlatıyor:

"Kardeşim ve ben iki ortağımızla birlikte Kızılay'da ocak ayında bir kafe açtık. Çikolata ağırlıklı tatlılar satacağımız bir kafe. Dekorasyona çok para harcadık, bu bölgede kiralar da zaten çok yüksek, ama umutla işe giriştik. Kendi kendimize yeter durama gelmek üzereyken korona krizi patlak verdi ve üniversiteler tatil edilince işler aksamaya başladı. Tam 'Hiç yoktan iyidir' diyorduk ki bu sefer benzer tüm yerler gibi bizim işyerimiz de kapatıldı. 15 bin liranın üstünde kiramız var. Stopaj falan derken kira giderimiz 20 bin lirayı buluyor. Dokuz elemanımız vardı, hepsini mecburen evlerine gönderdik. Onlara şimdilik maaşlarının bir kısmını ödeyebiliyoruz ama bunu uzun süre devam ettirmemiz mümkün değil. Şimdi işyeri sahibimizle oturup konuşacağız, ne yapabiliriz, diye. Kira ödeyecek paramız yok. Ödeyemeyince ne olacak, bilmiyoruz. Karşı tarafı da düşünüyoruz. İşyeri üç kişinin ortak mülkü. İkisinin kira dışında geliri var, birinin bildiğimiz kadarıyla yok. Biz kira ödeyemezsek o kişi ne yapacak inanın onu bile düşünüyoruz. Kapalı işyerleri için üç ay kira ödenmemesi tahliye gerekçesi olmayacak ama bu kiranın karşılanması değil ki, yalnızca öteleme. Virüs tehlikesi geçse ve üç ay sonra işyerimizi açsak bile ne kadar zamanda toparlanabiliriz, şimdi ödeyemediğimiz kirayı o zaman ödeyecek güce ulaşabilir miyiz, bilmiyoruz. Devlet, bu kira konusunda bir şey yapmak zorunda."

Yıllardır Ankara'da yaşayan biri olarak Kızılay civarını çok iyi biliyorum. On beş yıl çalıştığım Anka Ajansı da Kızılay'daydı. Kızılay civarında müşterisi ağırlıkla üniversite öğrencisi belki yüzlerce pub, kafeterya, lokanta ve benzer işyeri vardır. Dolayısıyla bu kapatma kararından sonra yalnızca Kızılay'da en az birkaç bin kişinin işsiz kaldığını söylemek yanlış olmaz.

Ya kira ile geçinenlerin durumu?

Konu yine işyeri kirası... Bu okurumuz masanın karşı tarafında oturuyor:

"1 Mart-1 Haziran 2020 tarihleri arasında kapalı olan işyerlerinin kiraları ödenemeyince tahliye davası açılması yasaklanmış. Yani operasyon tamam, artık bu karardan yüz bulmuş hangi kiracı önümüzdeki üç ayda kira öder acaba? Bu durumda, bu kiracıların ödediği kira ile geçimini sağlayan, kredi kartını ödeyen, vergisini ödeyen, ödemezse cezası çatır çatır tahsil edilen işyeri sahipleri ne yapacak? Demokrasi istiyoruz; kiracılara verilen borç ödememe hakkından biz de faydalanmak istiyoruz; eşitlik ve adalet olursa seviniriz. Kiracısı kira ödemeyen, yani geliri kesilen mülk sahiplerine ne gibi haklar verilecek acaba, bir açıklama duyabilirsek çok memnun oluruz."

Belli ki kira gelirinden yoksun kalan okurumuz fazlasıyla öfkeli. Tümüyle haksız diyebilir miyiz?

Çekinin arkası yazılacak diye karalar bağlayan var

Bir okurum açıklanan ekonomik paketten hiçbir şey çıkmadığını dile getiriyor ve yaşadığı hayal kırıklığını ifade ederek yazıyor:

"Benim biri AVM içinde, biri cadde üstünde iki halı mağazam var. Ben aylık 200 bin lira çek ödemek durumundayım. Mağazalara giren çıkan yok. Ben bu çekleri nasıl ödeyeceğim? Benim 21 yıldır bir tane dahi çekimin arkası yazılmadı. Cumhurbaşkanı'nın açıklamasını dört gözle bekledik, ama bir şey çıkmadı."

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 18 Mart'ta Çankaya'da açıkladığı önlemler paketiyle ilgili olarak "Gözümüzü televizyona dikip ne çıkacak diye bekledik ama hayal kırıklığına uğradık" diyen yalnızca halı mağazası sahibi okurum değil. Diğer mektuplarda da bu hayal kırıklığının izlerini görmek mümkün.

"Şu iş bitsin, bir süre iş almayacağım"

Bir yakınımın evi bulunan eski bir apartmana asansör yapılıyor. Asansörü yapan firmanın sahibiyle tanıştım. İnsan kendini ister istemez bir korona sohbeti içinde buluyor. Geçenlerde telefonda konuştuk, işlerinin durumunu sordum, herkes gibi o da dertliydi:

"Şu işi bir tamamlayayım, muhtemelen bir binaya daha asansör yapacağım, sonrasını bilemiyorum. Önümüzü görme şansımız yok, muhtemelen bir süre hiç yeni işe girişmeyeceğim. Asansör için bazı parçaları ithal etmek zorundayız. Ama şu koşullarda nasıl ithalat yaparız ki. En iyisi önümüzdeki sis dağılana kadar beklemek."

Sisli ortam ve önünü görememek... İş aleminin en sevmediği durum...

İş yapsanız paranızı alabilecek misiniz, yapmasanız şirketin devamlılığını sağlayabilecek misiniz...

Kira ve ücret; ödeyen için de dert, ödenen için de...

Birkaç gün önce arabama bindim ve Ankara'da dolaştım. Başkentin o hep kalabalık caddeleri bilimkurgu filmlerdeki gibi boş, çoğu işyeri kapalı. 

Bazı işyerleri kapısına zorunlu olarak kilit vurdu. Bazıları ise hem çalışanlar açısından kaygı duyulduğu için, hem de zaten müşteri gelmediği için artık açık kalmaya gerek duymuyor. Onlar da kendiliklerinden kapalı kalmayı tercih ediyor. 

Korona yüzünden ortaya çıkan ekonomik kriz giderek büyüyecek. Krizin en yakıcı tarafı da işsizlik ve refah kaybı olacak. 

4.5 milyon dolayındaki işsiz sayısı birkaç milyon kişi artarsa şaşırmayalım. 

O yüzden ne yapılacaksa şimdi yapılmak zorunda. Geçenlerde "Para basmak mı, şimdi değilse ne zaman" diye yazdık. Hasta ölmek üzereyse her önlem denenir. Bizim ekonomimiz de ölmek üzere. Ne yapacaksak, olabilecek yan etkileri düşünmeden şimdi yapmak zorundayız.

Sorunun yalnızca çalışanların sorunu olmadığını da görmemiz gerekiyor. İşyerlerini de ayakta tutabilmeliyiz ki sorun geride kaldığında çalışılacak yerler olsun.

Tüm yazılarını göster