Türkiye’de Instagram’ın kapanıp-açıldığı günlerde, dünyada da sosyal medyayla ilgili önemli olaylar ve tartışmalar oluyor. Sosyal medyada ifade özgürlüğünün sınırı nedir? Bu sınırı devletler mi, yoksa sosyal medya şirketleri mi çizecek? Sorumlu kim? Türkiye’de kendi kendimize çoğu zaman “sağırlar diyalogu” şeklinde sorduğumuz bu soruları aslında tüm dünya soruyor. Gelin, bu ay bu soruları tekrar sormamıza neden olan olaylara beraber bakalım.
İlk kahramanımız, tabii ki, Elon Musk. Temmuz ayında İngiltere’de Müslüman göçmenlere yönelik saldırılar içeren gösteriler başlayınca, emniyet güçleri de saldırganları teşvik eden sosyal medya içeriklerini takibe aldı. Bazı tvit sahiplerinin gözaltına alındığı haberleri gelmeye başlayınca Elon Musk, “İngiltere Sovyet Rusya’ya döndü” deyiverdi. Sonra yine dilini tutamayıp, Twitter’ı “X” yaptıktan sonra getirdiği “mutlak ifade hürriyeti” tezini savunan ve İngiliz yöneticilerle dalga geçen onlarca tvit attı. Cevap ilginç bir şekilde İngiltere’den değil, Avrupa Birliği Komisyonu üyesi Thiery Breton’dan geldi. Breton -yine Twitter’a koyduğu- resmi yazısında Elon Musk’a “Böyle devam edersen, Dijital Hizmetler Kanunu kapsamında Twitter’ı kapatabiliriz,” diye göz dağı verdi. İki isim atışmaya devam ediyor.
İkinci bomba açıklama, Facebook’un sahibi Mark Zuckerberg’den geldi. Zuck, ABD Temsilciler Meclisi Yargı İşleri Komitesi’ne verdiği ifadede, Başkan Biden yönetimi tarafından COVID19 pandemisi döneminde aşı ve kapanmalara karşı bazı sosyal medya paylaşımlarının kaldırılması için gayrıresmî talimat aldıklarını söyledi. Ayrıca, 2020 seçimleri öncesi Biden’ın oğlunun bilgisayarından çıkan porno ve uyuşturucu içeriklerine dair haberleri kaldırdığı için de pişman olduğunu söyledi. Elon Musk da rahat duramayıp Zuck’a sosyal medya desteği sağladı. Malum, Twitter ve Facebook, geçen aylarda Trump’ın kazanma şansı artınca, Trump’ın 2021 seçimleri sonrası Senato baskını nedeniyle kapatılan hesaplarını yeniden açmışlardı. Bakalım Trump seçilemezse ne yapacaklar?
Üçüncü ve en büyük bomba haber ise 25 Ağustos günü Paris’ten geldi. Telegram’ın sahibi Pavel Durov, Bakü’den özel jetiyle geldiği Paris’te tutuklandı. Önce Durov’u biraz tanıyalım. Durov daha önce Rusya’nın Facebook’u olarak bilinen VKontakt’ı kurmuştu. Rusya’da hem kültürel nedenlerle hem de alfabe farklı olduğu için global devlere alternatif sosyal ağlar iyi iş yapıyor. VKontakt hızla büyüdü. Öyle ki, 2020’de Türkiye’de sosyal medya ile ilgili kanun değiştirildiğinde, VKontakt’ın burada bile 1 milyondan fazla kullanıcısı olduğu ortaya çıkmıştı (Bu kullanıcılarından ne kadarı Rus ne kadarı Türk ve o Türk’ler orada ne yapıyor, bilemiyoruz!). Putin, 2014 yılında VKontakt’a çökünce Durov da Dubai’ye taşınıp Telegram’ı kurdu. Şu an Birleşik Arap Emirlikleri ve Fransa vatandaşı.
VKontakt Rusya’nın Facebook’uysa, Telegram’da yeraltı dünyasının Whatsapp’ı. Benzer bir mesajlaşma uygulaması. Nedense çoğu kişi Telegram mesajlarının şifreli ve gizli olduğunu sanıyor. Ama işin aslı, eğer özel olarak zahmet edip gizli görüşme açmıyorsanız, Telegram mesajlarınız şifreli değil ve merkezi sunucularda yedekleniyor. Buna mukabil mesela Whatsapp ve Signal mesajları uçtan uca şifreli. Şifreleme özelliği zayıf olduğu için Telegram teknik olarak büyük gruplar kurmaya ve buralardan yayın yapmaya, bazen de alışveriş yapmaya uygun. Tabii, mesajların kayıtları Telegram’da duruyor.
Fransız hükümeti diyor ki, “Telegram’da büyük çocuk pornosu örgütleri var. Bunların faaliyetlerine dair delil teşkil eden grup konuşmaları Telegram sunucularında arşivde duruyor ama Pavel Durov bize bu delilleri vermiyor. Biz de Durov’u tutuklarız.” Durov’un geçen hafta Putin ile aynı anda Bakü’ye gidip, Rus lider ile anlaşmaya çalıştığı, beceremeyince de Fransızlar tarafından korumaya alınmak için “tutuklanmak” istediğini iddia edenler de var. Ama işin aslını bilmek zor. Yine de mahkemenin Durov’u haftada bir karakola imza vermek şartıyla serbest bıraktığını not edelim.
Eğer Fransa’nın iddiaları ciddiyse, ifade hürriyetinin sınırlarıyla ilgili önemli bir ikilemle karşı karşıyayız. Suça zemin hazırlayan veya suç teşkil eden görüşmeler, adli işlemler için ilgili devletlere verilecekse burada sınırın nerede çizileceğine dair bir muğlaklık var. Zira, her devletin suç olarak gördüğü şeyler farklı. Fransa’da çocuk pornosu suç, öte yandan Hindistan’ın 28 eyaletinden 20’sinde de sığır kesimi yasak. Şimdi, bu devletlerin her istediği delile erişim sağlanacak mı? Eğer Telegram, devletler arasında bir seçim yapacaksa bunu nasıl yapacak? Ulus devletlerin hepsi eşit değil mi?
Gördüğünüz gibi bu soruların net bir cevabı yok. Ulus devletlerle teknoloji devleri arasındaki mücadele nereye evrilecek izleyip göreceğiz. Türkiye de bu çatışmanın cephelerinden biri olmaya devam edecek.