Türkiye ve dünya uzun süredir genişleyici politikalarla göze alınmış enflasyonun yarattığı sorunlarla boğuşuyor. Geldiğimiz noktada “enflasyonla mücadele” dünya ekonomisinin bir numaralı gündem maddelerinden biri olmuş durumda. Enflasyonun ancak kapsamlı politikalarla düşürülebileceği, bunun için durgunluğa ve hane halklarının sıkıntılarına katlanılması gerektiği artık daha net şekilde dile getiriliyor. Enflasyonu göze alarak itfaiyeciliğe soyunanlar şimdi, durgunluğu göze alarak enflasyonla mücadele etmeye çalışıyorlar. Benzer bir durumu bugün Türkiye’de de yaşamamıza rağmen enflasyonla bütüncül mücadele henüz öncelik sıralamasında öne çıkmış değil. Türkiye’deki siyasi dinamik ve dengelerin büyük bir değişim içinde gireceği cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçimlere bir yıldan az süre kala iktidarın bütüncül politikalara yönelmesi beklenmiyor.
Dünya paraya boğuldu
Batı dünyasının dev finans kuruluşlarının birer birer devrildiği 2008 küresel krizinin ardından gelişmiş ülke merkez bankaları dünyayı paraya boğdu. Başta Amerikan Merkez Bankası FED ve Avrupa Merkez Bankası olmak üzere merkez bankaları para basarken yapılan enflasyon uyarılarına hep “şimdi yangını söndürme zamanı” yanıtı veriyorlardı. Küresel likidite bolluğu 10 yıl sürdü ve faiz artışlarıyla bu likiditenin nasıl emileceği hep tartışıldı. Batı dünyasından sürekli dış kaynak bulma ihtiyacı içindeki Türkiye bu süreçten oldukça yararlandı. Tam küresel likiditenin azaltılmasına yönelik adımların atılmasının planlandığı dönemde başlayan ve etkisi hala süren küresel salgın, zorunlu olarak para bolluğunun azaltılması yerine tam aksine yeni bir dalgayla artırılmasına neden oldu. Yapılan enflasyon tehlikesi uyarılarına verilen yanıt hep aynıydı; “şimdi yangını söndürmek zorundayız” Yılbaşından itibaren para bolluğunu azaltma söylemi yerini iyice eyleme bıraktı.
FED Başkanı “parti bitti” diyor
Öncelikler sıralamasında enflasyonla topyekûn mücadeleyi nereye koyduğu hep merak edilen FED’den artık daha net mesajlar geliyor. FED Başkanı Powell’ın enflasyon tehlikesinin tarihteki izlerine dikkati çeken Cuma günkü konuşması şahince bulunuyor ve Eylül ayında daha güçlü faiz artışı olasılığını güçlendiriyor. Powell’ın şu sözlerinden bizim de ülkemiz için dersler çıkarmamız gerekiyor: “Enflasyonu düşürebilmek için trendin altında büyüme kaydedilecek bir dönem gerekiyor. Dahası istihdam piyasasındaki koşullarında muhtemelen bir zayıflama olacak. Faizler artarken büyümenin yavaşlaması, istihdam piyasası koşullarının yumuşaması enflasyonu düşürecek, ancak hane halkları ve şirketler bu süreçte biraz acı da çekecek.”
Türkiye’de sıkıntıların kaynağı enflasyon
Güncel ekonomik sorunlarımızın önemli bölümü artık altında ezildiğimiz yüksek enflasyondan kaynaklanıyor. Ancak, ekonomiyi canlı tutmak, her ne pahasına olursa olsun büyümek hep birinci öncelik. Enerji, ulaştırma, sürekli güncellenme ihtiyacında kalan emek ücreti başta olmak üzere girdi maliyetlerindeki hızlı artış bütün sektörlerde üretimi tehdit ediyor. Her geçen gün durgunluk içinde enflasyona (stagflasyon) biraz daha yaklaşıyoruz. 20.yüzyılda enflasyonla büyümeyi deneyen ülkelerin yaşadığı hüsran ve çöküntünün izleri hala net bir şekilde takip ediliyor. Enflasyonla kapsamlı mücadelede geciktikçe katlanacağımız maliyet artıyor.
Eczacılar eyleme hazırlanıyor
Sağlık sektöründe hastaların ilaca tek erişim kanalı eczanelerin sıkıntısı büyük. Geçen hafta gazetecilerle sohbetine katıldığımız Türk Eczacıları Birliği (TEB) Başkanı Arman Üney, çarpıcı bilgiler paylaştı. Üney’in verdiği bilgiye göre Türkiye’de sayıları 28 bin 700 dolayında bulunan eczanelerin yüzde 54’ü kapanmalarına yol açabilecek ekonomik sıkıntılarla boğuşuyor. Türkiye’de eczaneler, sektör tarihinde görülmemiş bir krizden geçiyor ve eczacılık mesleği, benzeri yaşanmamış bir ekonomik tehdit altında. 45 bini aşkın eczacı ve 80 binden fazla eczane çalışanına aileleri dahil edildiğinde sektörün durumu yaklaşık 500 bin kişiyi etkiliyor. Üney, “Sektörün yaşadığı ekonomik sıkıntılar nedeniyle ilaç yoklukları son dönemde daha da belirginleşti. Başta onkolojik ilaçlar, bazı antibiyotikler, diyabet, tansiyon, kalp hastalıkları gibi kronik hastalıklara ait ilaçlara erişimde ciddi zorluklar yaşanıyor. İlaç bulamayan hastalar, eczanelerde bu konuda hiçbir sorumluluğu bulunmayan eczacılarla karşı karşıya geliyor.” diyor. Bizlerin de rahatlıkla gözlediğimiz gibi hastalara fiyat farkı çıkarmayan ilaç neredeyse kalmamış durumda. Bazı ilaçlarda, SGK’nın karşıladığı tutarın daha fazlasını hastalar cebinden ödüyor.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca başta olmak üzere olmak üzere sorunlarını her düzeyde ilettiklerini vurgulayan Üney, eczacıların sonbaharda “kapatma” dahil bir dizi eyleme geçme kararında olduğunu söyledi.
Eczacılar, 25 Eylül Dünya Eczacılar Günü’ne kadar her platformda mesajlarını dile getirecekler ve Ekim ayı ortalarında güçlü bir mitingle seslerini duyurup eyleme geçecekler.
ABD hazinesinden Türkiye’ye tehdit kokan mektup
Geçen hafta Türkiye’nin ilk olarak Wall Street Journal (WSJ)gazetesindeki haberden öğrendiği daha sonra TÜSİAD açıklamasıyla gündeme oturan ABD Hazinesi’nin tehdit kokan Rusya yaptırımları mektubu iş dünyasını sarstı.
WSJ, haberi “ABD Hazine Bakanlığı Moskova ile güçlü bağı olan bir NATO müttefikine baskı uygulamaya devam ediyor” şeklinde veriyordu.
ABD Hazine Bakan Yardımcısı Wally Adeyemo tarafından TÜSİAD ‘a gönderilen mektupta, Türk şirketlerinin yaptırım altındaki Ruslarla iş yapmaları halinde ABD yaptırımları ile karşı karşıya kalma riskleri olduğu vurgulanıyordu.
TÜSİAD’ın bu uyarı mektubunu Hazine-Maliye, Dışişleri ve Ticaret Bakanlıkları ile paylaşmasıyla konu bu kez Ankara gündemine başka bir boyutta oturdu. Bu mektuba hangi bakan yanıt verecekti? Ankara’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da katıldığı Türk Müteahhitler Birliği’nin (TMB) ödül törenine ismi geçen üç bakan da katılıyordu. Nureddin Nebati, Mehmet Muş ve Mevlüt Çavuşoğlu bu konuda yöneltilen sorulara yanıt vermediler. Cuma gününe kadar yanıtın hangi bakandan geleceğini bekledik. Haftanın son günü Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin sosyal medya hesabından yaptığı dengeli açıklamayla hem ABD’ye hem iş dünyasına “tedirginliğe gerek yok” mesajı verildi.