Miralay Reşat Bey
Yıl 1922. Aylardan Ağustos. Büyük taarruzun ikinci günü. Türk ordusu Yunan Ordusu’nu önüne katmış denize doğru sürüyor. Ama Çiyiltepe’de direnç var. Ordunun ilerlemesi durmuş. Çiyiltepe’yi alma görevi 57. Tümen’e verilmiş. Tümenin kumandası da Miralay Reşat Bey’de. Saatler 11:00’i gösterirken Başkomutan Gazi Mustafa Kemal, Reşat Bey’i telefonla arıyor ve soruyor: “Reşat Bey, bu önemli tepeyi ne zaman alacaksınız?”. Miralay Reşat “ Komutanım, yarım saat sonra alacağız” diye cevap veriyor. Başkomutan sabırsız; saat 11:15’te Reşat Bey’i yine arıyor ve şöyle diyor “Düşmanın halen direndiğini görüyorum”. Saat 11:00’de çalan 27’inci Tümen telefonunda yine Başkomutan Mustafa Kemal vardır ve sorar: “Reşat Bey'i istiyorum.” Albay Reşat Bey’in emir subayı Bozkurt cevap verir: “Komutanım Reşat Bey tepeyi alamadığı için intihar etti”. Sonra şöyle devam eder: “Size bir not bırakmış. Okumamı ister misiniz?” . Gazi Mustafa Kemal “Okuyun” diyor. Miralay Reşat Bey, son notunda şöyle yazmıştır:‘Komutanım, yarım saat zarfında bu tepeyi almak için size söz verdiğim halde bu sözümü tutamamış olduğumdan dolayı artık yaşayamam”. Telefondaki ses yerini sessizliğe bırakır. Savaş sürmektedir. Başkomutan Mustafa Kemal’in telefonu saat 11:45’te çalar ve beklenen haber gelir. “Çiyiltepe alınmıştır komutanım. Yüzlerce ölüsünü bırakan düşman Sincanlı Ovası'na doğru kaçmaktadır, arz ederim.”
Mühendis Kishi Ryoichi
Yıl 2015. Aylardan mart. Yalova’nın Altınova İlçesinde bir sabah. İşi olanlar işlerine, öğrenciler de okullarına gitmek üzere yollara düşmüşler. Yolu mezarlık yanından geçen öğrenciler gördükleri manzara ile irkililer. Mezarlık girişinde kanlar içinde bir ceset yatmaktadır. Hemen polise haber verirler. İhbar üzerine mezarlığa gelen polisler gereken tedbirleri alır. Cesedin kimliğini tespit etmek güç olmaz. Ölen, Japon mühendis Kishi Ryoichi’dir. Maket bıçağı ile boğazını ve bileklerini keserek intihar etmiştir. Geride bıraktığı notta da şöyle demektedir: “Bu hata benim mesleki ve normal hayatıma son verir. Bu iş benim ve ülkemin gururuydu. Bu hatadan kimse sorumlu değil”
Ne işi vardı bu Japon mühendisin orada? Japon mühendis, Gebze-Orhangazi-izmir otoyol projesinde çalışıyordu. Bu projenin çok önemli bir parçasında, İzmit Körfezini geçen asma köprünün(Osmangazi Köprüsü) yapımında görevli idi. Yapım çalışmaları sırasında bir kaza yaşanmış ve “Kedi yolu”(Catwalk) denen halat kopmuştu. Bu olay büyük bir olasılıkla köprünün teslim tarihini geciktirecek ve çalıştığı üstlenci firma bundan dolayı bir tazminat ödeyecekti. Bunun üzüntüsüne vicdanı ve bu başarısızlığın utancına gururu dayanamamıştı.
Üstün görev anlayışı
Üstün görev anlayışı ile ilgili iki örnek verdim. Bunlardan 51 yaşındaki Japon mühendis Kishi Ryoichi, asma köprü konusundaki sayılı uzmanlardan birisi idi. Halatın kopmasının yaratacağı maliyeti biliyordu. Bunun bedelini, hayatı ile ödemişti.
Öte yandan 43 yaşındaki Miralay Reşat Bey de başarılı bir askerdi. Balkan ve Birinci Dünya Savaşı’nda bir çok cephede çarpışmıştır. En son, çarpıştığı Filistin cephesinde İngilizlere esir düşmüştür. Oradan kaçarak İstanbul’a gelmiş ve kendisine teklif edilen sıkıyönetim askeri mahkeme üyeliğini kabul etmemiş ve Anadolu’ya geçerek milli mücadeleye katılmıştır. Birinci ve İkinci İnönü savaşlarındaki başarılarından dolayı 57 Tümen komutanlığına getirilmiş ve kendisine Çiyiltepe’nin alınması görevi verilmişti. Tepeyi almanın gecikmesinin yaratacağı maliyeti biliyordu. Bunun omuzlarına yüklediği sorumluluğu ve verdiği asker sözünü tutamamanın utancı ile canına kıymıştı.
İşte sorumluluk duygusu ve vicdan böyle bir şeydir. Sorumluluk duygusu yüksek vicdanlı profesyoneller kendilerini yaptıkları işe adarlar. Yaptıkları işle gurur duyarlar. İşlerinde yüksek kalite standartları vardır. Başarısızlığı kabul etmezler. Çünkü yaptıkları işin başarısızlığının ortaya çıkaracağı kötü sonuçları tahmin ederler. Bu sonuçların açacağı yaraları yüreklerinde hissederler. Bunu kabul etmeyecek vicdanları ve bunun kendilerine getireceği utancı taşımayacak bir gururları vardır. Peki başarısız olunca ne yaparlar, nasıl tepki verirler? Yukardaki iki olay bu tepkinin aşırı ucudur. Başarmak zorunda olduklarını iliklerine kadar hissetmektedirler. Başarısız olunca sorumluluklarına sahip çıktıkları için kendilerini bu şekilde cezalandırmışlardır.
Sonuç
Büyük bir afet yaşadık, binlerce kişi öldü; varlıklar ziyan oldu. Bunun maliyetini yıllarca ödeyeceğiz. Eğer yetkili kişiler sorumluluklarına sahip çıkıp görevlerini hakkıyla yapmış olsalardı, kayıplarımız bu kadar olmayacaktı. Ama bakıyorsunuz yetki alırken ve kullanırken şahin kesilenler, sorumluluk almaya gelince ürkek tavşan gibi davranıyorlar. Bu yıkımdan, depreme hazırlıksız yakalanmaktan, müdahalede gecikmeden, yaşanan koordinasyonsuzluktan zerre kadar sorumluluk duymuyorlar.
Yok mudur sorumluluğunu kabul edecek delikanlı bir yetkili? Yukarda aktardığım örneklerde olduğu gibi intihar etmelerini beklemiyoruz. Ama istifa diye bir müessese vardır. En azından “Maalesef başarılı olamadık, özür dileriz” deyip istifa edebilirler. Koltuklarını o işin hakkından gelebilecek kişilere terk edebilirler.
Evet, başarısızlıkta intihar aşırı bir uçtur. Ama sakal uzatmak da yeterli bir tepki değildir.