Murat ÇİFTÇİOĞLU
Vergi Müfettişi
Akaryakıt fiyatlarının yükselmesiyle birlikte, işletmelerin (faaliyetine uygun olanlar) ulaşım ihtiyaçlarını karşılamak için binek otomobil yerine motosiklet tercih etmeleri son zamanlarda ciddi oran da artmış gözüküyor. TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) verilerine göre motosiklet satışları 2021 yılında yüzde 23’e yakın bir oranda artış göstererek yaklaşık 255 bin adet olarak gerçekleşmiş.
Peki, bu tercihin nedeni sadece akaryakıt fiyatlarının artmasından mı kaynaklanmaktadır? Yazımızda motosiklet satışlarındaki artışa, vergi kanunlarımızdaki düzenlemelerin etkisinin olup olmadığını beraber değerlendirip karar verelim.
İlk olarak binek otomobil ve motosikletlerin Türk Gümrük Tarife Cetvelindeki tarife pozisyonlarındaki durumlarına bir göz atalım; İlgili mevzuat hükümlerinin özeti olarak; binek otomobil Türk Gümrük Tarife Cetvelinin 87.03 numaralı istatistik pozisyonunda yer almakta iken, motosikletler 87.11 numaralı istatistik pozisyonunda bulunmaktadır.
Buna göre; kanunda motosiklet ve binek otomobilin ayrı ayrı tanımı yapılmış olup, işletmelerin aktifine kaydettikleri veya kiraladıkları motosikletleri faaliyetlerinde kullanmaları durumunda binek otomobillere göre ciddi oranda vergisel avantajlar sağladığı görülmektedir.
Bunlardan en önemlisi motosikletin alış vesikalarında gösterilen katma değer vergisinin indirim konusu yapılabilmesidir. Bilindiği üzere (faaliyetleri kısmen veya tamamen binek otomobillerinin kiralanması veya çeşitli şekillerde işletilmesi olanların bu amaçla kullandıkları hariç) işletmelere ait binek otomobillerinin alış vesikalarında gösterilen katma değer vergisinin indirim konusu yapılamayacağı hükme bağlanmıştır. Bu durumda motosikletlerin alışlarında ödenen katma değer vergisinin indirim konusu yapılması, otomobillere göre ciddi avantaj sağlamaktadır.
Diğer bir avantaj ise; motosikletlerin aktifleştirilirken, binek otomobillerin tabi olduğu tutar sınırlamasına tabi olmamasıdır. İşletmeler binek otomobilleri aktifleştirirken, 311 nolu GVK tebliği kapsamında tutar sınırlamalarına tabidirler. Ancak motosikletlerin aktifleştirilmesinde 311 nolu GVK tebliği kapsamındaki tutar sınırlamalarına tabi olmadığından alış vesikalarında gösterilen ÖTV tutarları işletmeler tarafından direkt gider yazılabileceği gibi motosikletlerin maliyetine dahil edilerek amortisman yoluyla da gider yazılabilir.
Ayrıca işletmelerin aktifine kayıtlı veya kiralama yoluyla edindikleri binek otomobillere 311 nolu GVK tebliği kapsamında gider kısıtlamasına tabi olup; otomobilin kiralanması durumunda kiralama giderleri, ,işletme aktifinde kayıtlı olmaları halinde ise yapılan bakım, onarım ve akaryakıt giderlerinin %30’unun KKEG (Kanunen kabul edilmeyen gider) olarak dikkate alınması zorunluluğu getirilmiştir. Ancak motosikletler getirilen bu yeni düzenleme kapsamında gider kısıtlamasına tabi değildir. İşletmenin faaliyetinde kullanılması şartıyla; motosikletin kiralanmış olması durumunda kira giderlerinin tamamı, işletme aktifine kayıtlı olması durumunda ise bakım, onarım ve akaryakıt giderlerinin tamamı gelire tabi kazancın tespitinde gider kısıtlaması olmaksızın indirim konusu yapılabilmektedir.
Yukarıda açıklanan avantajlar dışında işletmelerin motosiklet tercih etmelerine aşağıda belirtilen hususlar da ilave katkı sağlamaktadır;
Her yıl tahakkuk eden motorlu taşıtlar vergisinin motosikletlerde, binek otomobillere göre çok ciddi oranda düşük olması, (Nasıl olsa hem motosikletin hem de binek otomobilin MTV’si KKEG niteliğinde diyebilirsiniz, Ancak ne kadar düşük tutarda KKEG o kadar iyi değil midir!)
Satın alındıktan 3 yıl sonra, yaptırılması zorunlu (iki yılda bir) motosiklet muayene ücretlerinin binek otomobillere kıyasla yarı oranında olması,
Yaptırılacak olan zorunlu trafik sigortası ve kasko poliçelerinin binek otomobillere göre daha düşük tutarda gerçekleşmesi.
Teknolojik gelişmeler, pandemi süreci, hizmet sektörünün müşteri odaklı yaklaşımları gibi unsurlar birlikte değerlendirildiğinde; hazır paket servisleri, teslimat hizmetleri, kurye servis hizmetleri gibi hizmetlerde faaliyet gösteren şirketlerin gelişimi göze çarpmaktadır. Bu şirketlerin zamanla yarışmasındaki en önemli araç ise yine motosikletlerdir. Şirketlerin bünyesindeki motosiklet sayılarındaki artış, zamanlama ve düşük yakıt tüketimleri ile birlikte, vergisel avantajlarının da göz önüne alınması sonucunda motosikletlere olan tercihi günden güne arttırmaktadır.
Yazımızı okurken aklınızda bazı soru işaretleri belirmiş olabilir. Bunlardan bazılarına ilişkin açıklama yapmanın faydalı olacağını düşünüyorum.
Motosiklet denince aklımıza ilk başta düşük hacimli ve uygun fiyatlı motosikletler gelebilir!! Ancak bazı motosiklet fiyatlarının binek otomobillerle yarışır durumda olduğunu düşündüğümüzde işletmelerin binek otomobil yerine motosiklet tercih etmeleri durumunda ciddi boyutta vergisel avantaj elde edebileceğini unutmayalım.
Yeni teknolojik gelişmeler, akaryakıt fiyatlarının yükselmesi vb. nedenlerle birlikte mükelleflerin elektrikli-hybrid otomobillere tercihinin hız kazandığı gözlenmektedir, Akıllara elektrikli araçlara şarj üniteleri aracılığıyla yapılan elektrik dolumlarına ilişkin gider belgelerinin de akaryakıt gider kısıtlaması kapsamında olup olmadığı sorusu gelebilir!!
Ancak 24 Mart 2021 tarihinde yayımlanan 527 sıra nolu VUK genel tebliği ile perakende olarak satılacak olan elektriğin akaryakıt kapsamında olduğu belirtilmiş olup, Bu düzenleme ile birlikte “elektrik” ‘in vergi kanunu düzenlemelerinde ilk defa akaryakıt olarak kabul edildiğini hatırlatmak isterim. Bu kapsamda elektrikli otomobillerin elektrik giderlerinin gider kısıtlamasına tabi olacağı açıktır.
Nihayetinde akaryakıt fiyatlarındaki artışlar ve motosikletlerin binek otomobillere kıyasla çok daha düşük yakıt tüketimine sahip olmasının yanında;
Etkenlerin hepsi birlikte göz önüne alındığında, motosikletlerin binek otomobillere kıyasla ciddi şekilde vergisel avantaj sağladığı anlaşılmaktadır. Özetle işletmelerin son zamanlarda motosikletlere olan tutkusunu vergi kanunlarımızda yer alan avantajların ciddi bir şekilde etkilediğini söylemek yanlış olmayacaktır.