Soçi bilançosu

Zeynep GÜRCANLI Yedi Düvel

Erdoğan Rusya’dan istediğini alamadı. Putin, yeni bir Türk askeri operasyonuna yeşil ışık yakmaktansa, Esad yönetimi ile diyaloğu adres gösterdi. Ak Parti hükümeti Erdoğan’ın bir ay içinde Putin’le yaptığı ikinci yüz yüze görüşmeden de umduğunu pek bulamamış görünüyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son Soçi ziyaretinde öne çıkan unsur iki ülke arasındaki ekonomik ilişkiler oldu.

AK Parti hükümeti, Ukrayna savaşı nedeniyle beklenmeyecek sertlik ve netlikte Batı yaptırımları ile karşı karşıya kalan Putin’in Türkiye üzerinden dünyaya açılma fikrine bayılacağını hesaplıyordu. Bu açıdan Rusya ile ekonomi alanında girilecek işbirliğinin, Türkiye’de de ekonomik krizin dağıtılması, hiç olmazsa ötelenmesi için zemin hazırlayacağını umuyordu; Pek olmadı.

Erdoğan-Putin görüşmesinden çıka çıka sadece Türk bankalarının bazılarının Rus turist ya da işadamlarının Türkiye’deki para alışverişlerini kolaylaştıracak MİR sistemine uyum sağlaması ve Rusya’yla doğalgaz alışverişinin bir kısmının ruble ile yapılması çıktı.

Neden basın toplantısı yapılmadı?

Soçi sonrasındaki en dikkat çekici unsur, ortak basın toplantısının yapılmaması oldu. Dolayısıyla, 4 saatlik görüşmede nelerin görüşüldüğünün detaylarını, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ülkeye dönüşünde seçilmiş bir grup gazeteciyle yaptığı sohbetten çıkarmak pek mümkün olmadı. Putin hiç açıklama yapmazken, hükümet kontrollü Rus basınında çıkan görüşmeye ilişkin haberlerde de pek ayrıntı yer almadı.

Eğer basın toplantısı yapılsaydı, belli ki Suriye konusunda da, Akkuyu’da yaşananlar üzerinde de, hatta Karabağ’da bile anlaşmazlıklar daha görünür olacak, özellikle AK Parti hükümetinin Soçi ziyaretinden çıkarmayı umut ettiği “kazanım” algısı zarar görecekti. Bunun önüne geçildi.

Bu kontrollü bilgi aktarımı ortamında Soçi zirvesinden beklentiler ve alınan sonuçları şöyle özetlemek mümkün;

● Suriye’ye olası Türk askeri operasyonu;

Erdoğan Rusya’dan istediğini alamadı. Putin, yeni bir Türk askeri operasyonuna yeşil ışık yakmaktansa, Esad yönetimi ile diyaloğu adres gösterdi. İşin ilginci, Erdoğan da Türkiye dönüşünde kullandığı “istihbarat birimlerimiz Esad yönetimi ile görüşüyor” ifadesiyle, bu diyalog sürecinin daha da gelişebilmesinin önünü açtı.

● Akkuyu’da Türk inşaat şirketinin devre dışı kalması; Erdoğan’ın açıklamaları, Putin’in bu konuya tavizsiz yaklaştığını gösterdi. Erdoğan, yakında bizzat Akkuyu’ya giderek, orayı inceleyeceği yönündeki sözleri ile, daha çok şikayet eden tarafın Putin olduğunun işaretini verdi. Belli ki Akkuyu’nun, inşaat dahil tamamıyla Rus kontrolüne geçmesinin Türk kamuoyunda yarattığı rahatsızlığa rağmen, AK Parti hükümeti Moskova’nın şikayetlerini düzeltme yolunu öncelemiş.

● Ruble ve TL ile alışveriş; Batı’nın Ukrayna yaptırımlarına kızan Putin, doğalgaz kartını açıp, yaptırım uygulayan ülkeleri cezalandırmak üzere “ruble ile ödeme” şartı getirmişti. Bu durum, rublenin diğer para birimlerine göre değerini arttırdı. Dolayısıyla Türkiye’nin doğalgaz dahil, Rusya ile alışverişleri ruble ile yapma durumu Ankara’nın “kazanç” hanesine değil, daha çok “kayıp” hanesine yazılmaya aday. Ankara “ulusal para birimleri ile ticaret” konusunu, doğalgaz ödemeleri için uzun vadeli hazine tahvillerini kullanmak için de istiyordu. Ancak Putin’den buna yeşil ışık gelmemiş olacak ki, AK Parti hükümeti yanlısı basında bu yönde bir “başarı” haberi yer almadı.

● Tahıl uzlaşmasının, Ukrayna’da barış görüşmelerine yansıması;

Erdoğan Soçi’ye, Rusya ile Ukrayna’nın o çok beklenen tahıl uzlaşmasını “kolaylaştırmış” lider olarak gitti. Amaç, bu uzlaşmanın Ukrayna’da olası bir ateşkesin temelini oluşturacak yeni bir diyalog kanalı açmaktı. Erdoğan bu amaçla Putin’e, Ukrayna lideri Zelensky ile Türkiye’nin kolaylaştırıcılığında bir görüşme yapılmasını da önerdi. Ancak Rus Lider’in bu öneriyi pek dikkate almadığı, yine Erdoğan’ın gezi sonrası açıklamalarından ortaya çıktı.

● Karabağ meselesi;

Karabağ’da Azerbaycan ile Ermenistan arasında son dönemdeki söz düelloları, küçük çatışmalar ve saldırılar, sorunun yine ısınmaya başladığını gösteriyor. Nitekim Erdoğan da, Soçi’ye gitmeden önce Azeri Lider Aliyev ile bir ön görüşme yaptığını, bu görüşme çerçevesinde Putin ile masaya oturduğunu bizzat kendisi açıkladı. Ancak belli ki, Putin Türkiye’yi Karabağ meselesine sokmaya yanaşmıyor. 2020 yılındaki ateşkes anlaşması ile Türkiye dahil, tüm Batı ülkelerini devre dışı bırakıp, “Kafk asya Rusya’nın arka bahçesidir” mesajı veren Putin, bu tavrını sürdürüyor.

Kısacası, Ak Parti hükümeti Erdoğan’ın bir ay içinde Putin’le yaptığı ikinci yüz yüze görüşmeden de umduğunu pek bulamamış görünüyor.

Aksine;

Erdoğan’ın bir önceki Rusya ziyaretinde, Kremlin’de Putin görüşmesi öncesinde heyetiyle birlikte kapıda bekletildiği süreç Rus devlet televizyonu tarafından haber yapılıp, Moskova’nın Ankara’ya “diplomatik meydan okuması” olarak kayıtlara geçmişti.

Soçi’deki görüşmede ise Rus “diplomatik meydan okuması”, heyet üzerinden geldi;

Çeçen direnişinin bastırılmasındaki rolü nedeniyle Türkiye tarafından hiç hazzedilmeyen Kadirov Soçi’de “Rus heyeti üyesi” yapılıp, Ak Parti hükümet yetkililerinin karşısına oturtuldu.

Oysa aynı Kadirov, geçen yıl Kocaeli’nin AK Partili Körfez Belediyesi tarafından açılan ve Çeçen direnişinin sembolü Dudayev’in ismi verilen park nedeniyle bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef alan açıklamalar yapmış, hatta tehditler savurmuştu.

Ekonomik krizin yarattığı dış politika savrulması da bu olsa gerek…

Tüm yazılarını göster