Enerji dönüşümü hükümetlerden düzenleyicilere, akademiden sivil toplum kuruluşlarına ve özel sektöre kadar birçok paydaşın iş birliğini gerektiren bir ekosistem çabası gerektiriyor. Her ne kadar dünya fosilden tam anlamıyla uzaklaşmaya henüz hazır olmasa da, bu alanda geleceğe dair umut veren gelişmeler de var.
COP29 kapsamında Türkiye pavilyonunda düzenlenen Socar Türkiye Sürdürülebilirlik Paneli’nde, Socar Türkiye Strateji ve Sürdürülebilirlik Başkanı Ömür Önk’ten, şirketin düşük karbonlu geleceğe yönelik çalışmalarını dinledik.
Önk, Socar Türkiye’nin, sürdürülebilirliği kurumsal stratejisinin beş ana hedefinden biri olarak konumlandırdığını söylüyor. Bu yaklaşım, sürdürülebilirliğin artık sadece bir kurumsal hedef değil, aynı zamanda hissedarlar, paydaşlar ve toplum nezdinde bir zorunluluk haline geldiği anlayışına dayanıyor.
“Artan sürdürülebilirlik beklentilerini karşılamamak, finansman kaynaklarına erişimi zorlaştıracak, önemli ortaklıkların kurulmasını engelleyecek ve rekabet gücümüzü zayıflatacak. Bu nedenle, sürdürülebilirliği strateji ve iş modelimizin ayrılmaz bir parçası haline getirmek artık bir tercih değil, bir zorunluluk” diye ekliyor Önk.
2050’de net sıfır hedefliyor
Socar Türkiye, bu doğrultuda bir sürdürülebilirlik yol haritası oluşturmuş. Yol haritası; çevresel, sosyal ve yönetişim olmak üzere üç ana başlık altında şekilleniyor. Emisyon yoğun sektörlerde faaliyet göstermesi nedeniyle çevre konusuna özel bir önem veren Socar Global’in, Petrol ve Gaz Karbonsuzlaştırma Bildirgesi ile uyumlu olarak belirlediği hedefler şöyle:
2035 yılına kadar mutlak emisyonlarda yüzde 20 azalma, 2035 yılına kadar kurumsal emisyon yoğunluğunda yüzde 30 azalma ve 2050 yılına kadar net sıfır emisyona ulaşma. Socar Türkiye de, bu hedeflere katkı sağlamak için kısa vadede enerji verimliliği projelerine ağırlık verirken, uzun vadede sürdürülebilir havacılık yakıtı gibi stratejik projelere odaklanıyor.
Sosyal alanda, güvenli, kapsayıcı ve gelişime açık bir iş yeri yaratma hedefiyle çeşitli inisiyatifler hayata geçiren Socar Türkiye, özellikle kadın liderlerin ve operasyonel rollerdeki kadın çalışanların temsil oranını artırmayı hedefleyen programlar yürütüyor. İşe alım süreçlerinin iyileştirilmesi, mentorluk programları ve kapsayıcı politika geliştirme çalışmaları bu hedefin önemli adımları arasında yer alıyor. Şirketin yönetişim yapısı da, sürdürülebilirlik yol haritasının temelini oluşturuyor.
Stratejik ortaklıklar çok önemli
Socar Türkiye Strateji ve Sürdürülebilirlik Başkanı Ömür Önk’ün dikkat çektiği bir diğer önemli konu da sürdürülebilirlik hedeflerini ilerletmek ve düşük karbonlu çözümlere geçişi hızlandırmak için stratejik ortaklıklar.
Örneğin, sürdürülebilir havacılık yakıtı (SAF) projesi, şirketin öncelikli stratejik projelerinden biri. Kullanılmış yemeklik yağlar ve tarımsal atıklar gibi petrol dışı hammaddelerden üretilen SAF, hava taşımacılığı kaynaklı emisyonları önemli ölçüde azaltan bir alternatif yakıt.
Önk, “Hafif taşıma yakıtları gibi bazı sektörlerde sürdürülebilir alternatifler bulunsa da, petrokimyasallar gibi alanlarda teknolojik veya ekonomik olarak uygulanabilir çözümler henüz yok. Socar Türkiye, sürdürülebilir havacılık yakıtı üretimini artırarak ve geri dönüşüm projelerine öncelik vererek bu boşluğu doldurmayı hedefliyor” diyor.
Ancak bu tür projeler, düzenleyicilerden havayolu şirketlerine, rafinerilerden teknoloji sağlayıcılara ve hammadde üreticilerinden tedarikçilere kadar birçok paydaşın iş birliğini gerektiriyor.
Socar Türkiye bu kapsamda, havayolu şirketleri, yakıt üreticileri, teknoloji sağlayıcıları ve akademinin bir araya geldiği Türkiye Sürdürülebilir Havacılık Platformu’na katıldı. Bu platform, havacılık sektöründe karbon azaltımı için önemli bir araç olan sürdürülebilir havacılık yakıtı geliştirilmesi konusunda iş birliğini teşvik ediyor. Bu tür stratejik ortaklıklar sayesinde Socar Türkiye, karmaşık zorluklarla başa çıkmak için kolektif uzmanlıktan faydalanırken sistemsel değişimlere de katkıda bulunuyor.
"Düşük karbonlu gelecek için enerji dönüşümüne liderlik etmeye kararlıyız"
“Bugünün ihtiyaçlarını karşılarken, yarının düşük karbonlu geleceğini güvence altına almak için enerji dönüşümüne liderlik etmeye kararlıyız” yorumunu yapan Önk, şirketin bu alandaki çalışmalarını şu başlıklarla anlatıyor:
“BAZI SEKTÖRLERDE SÜRDÜRÜLEBİLİR ALTERNATİFLER MEVCUT”
Elektrikli araçların yükselişi, elektriğin benzin ve dizelin yerini alabileceğini kanıtlıyor. Ancak, deniz taşımacılığı, havacılık ve ağır taşıma gibi sektörlerde elektrikli alternatifler şu an için ekonomik ve teknik olarak uygulanabilir değil. SOCAR Türkiye, bu boşluğu kapatmak için sürdürülebilir yakıt seçeneklerini araştırmaya devam ediyor.
“DOĞAL GAZDA KARBON YAKALAMA TEKNOLOJİLERİ”
Doğal gaz, baz yük elektrik üretiminde rol oynamaya devam edecek önemli bir köprü yakıt olarak görülüyor. En temiz fosil yakıt olan doğal gaz, karbon yakalama teknolojileriyle daha da çevreci hale getirilebiliyor.
“ODAK GERİ DÖNÜŞÜM VE DÖNGÜSEL EKONOMİ GİRİŞİMLERİ”
Ulaşım yakıtlarının aksine, petrokimya sektörü inşaat, sağlık ve yenilenebilir enerji gibi birçok sektör için kritik olmaya devam ediyor. Örneğin, rüzgar türbini kanatları ve elektrikli araç bataryaları petrokimyasal ürünlere bağımlı. SOCAR Türkiye, bu materyallerin çevresel etkisini azaltmak için geri dönüşüm ve döngüsel ekonomi girişimlerine odaklanıyor.