Cumhuriyet döneminin her kuşağında farklı yönetim tarzları geçerliydi. Sanayileşme sürecinin ve dünyadaki değişimin etkisi ile şirketlerin yapısal örgütlenmeleri ve yönetim tarzları zamanla değişti. Son 100 yıl içinde şirketlerde ve kurumlarda egemen olan yönetim tarzlarının başlıca özellikleri şunlar oldu:
1923-1955: “İdare” döneminde emir demiri keserdi
Bu dönemde kamu iktisadi teşebbüslerini (KİT) yönetenlerin bir bölümü, Fransa ve Almanya’da öğretim gördükleri için, bu ülkelerdeki yönetim tarzlarından, özellikle Fransız mühendis Henry Fayol’un idarecilik hakkındaki eserlerinden etkilenmişlerdi. Bu dönemdeki yönetim tarzının başlıca özellikleri şunlardı:
- İdarecilik sıkı bir disiplin ve katı bir hiyerarşi ile yürütülürdü.
- Girişimcilik kültürünün henüz gelişmemiş olması nedeniyle idarecilikte bürokratik kurallar ağır basardı.
- Birçok temel ürünün ithal edildiği bu dönemde bir ürünü, her ne pahasına olursa olsun üretebilmek önemliydi. Gümrük vergileri ve tarife dışı önlemlerle korunan yerli sermayenin üretiminde kalite dünya standartlarına göre düşük düzeydeydi.
- Maliyet muhasebesi teknikleri henüz bilinmediği ve rekabet de olmadığı için maliyetler çok yüksekti.
- Üst yönetimin yetki ve otoritesi mutlaktı. Yönetim işlevleri arasında "kontrol" gözdeydi.
- Sanayileşmenin başlangıç yıllarında makine ve makineleşmeye insandan daha fazla önem verilirdi.
- İşçilerin sorunları ile ilgilenen bir birim yoktu. Muhasebedeki bir memur puantörden alınan bilgilere göre bordroları düzenlerdi.
1955-1975: "Sevk ve idare” yıllarında yöntem arayışı
Özel sektör sanayi şirketlerinin kurulmaya başladığı 1955’ten sonra Türkiye’de ABD ve İngiliz yönetim tarzları etkili olmaya başladı, Fabrikalarda o yıllarda “havai hat” denen yürüyen bant sistemi ile üretimin yaygınlaşması, işin örgütlenmesini de değiştirmişti. Dönemin başlıca özelliklerini şöyle sıralanıyordu:
- ABD’li Frederick W. Taylor’un “bilimsel yönetim” adını verdiği yöntem gereği olarak düzenlenen “zaman ve hareket etütleri" ve benzeri teknikler, işçilerin dayanma gücünü son sınırına kadar zorlayarak şirket kazancını yükseltmeyi amaçlıyordu,
- Çalışanlar "personel" olarak görülür ve yeni kurulan personel servislerinde yalnız bordro işlemleri yapılırdı. Toplu sözleşme düzenine 1963’te geçildikten sonra bu servisler personel dairelerine dönüştürülmüştü.
- Profesyonel yönetici istihdamı bu dönemde başlamış olsa da o yıllarda girişimcinin bilgisi ve sezgisi, işin itici gücü olarak kabul edilirdi. Yönetim kurulları, iş sahibinin isteklerini hayata geçirmekle yükümlüydü.
- Hiyerarşik yönetim tarzına rağmen motivasyon yöntemleri ilk kez bu yıllarda uygulanmaya başlandı. Ancak işletmelerin çoğunluğunda otoriter bir yönetim tarzı geçerliydi. Bazı işyerlerinde girişimciler disiplini sağlamaları için müessese müdürlüklerine emekli subayları veya emekli polis komiserlerini getirirlerdi.
- İşçilerin sendikalaşması iş sahiplerinin mülkiyet ve yönetim haklarına bir müdahale olarak görülürdü.
- Ürünlerin istenen niteliklerde olması için ihtimaller hesabına dayanan kalite kontrolü teknikleri geliştirilmişti.
1975-2000: “Yönetim” döneminde verimlilik ön plana çıktı
Küreselleşme trendinin güç kazandığı bu dönemde malların ülkeler arasında serbest dolaşımı ilkesi uygulandığı için tüm işletmelerin dış rekabete karşı koymak için yeniden yapılandırılmaları bir zorunluluk olmuştu. Dönemin başlıca özelliklerini şöyle özetlemek mümkündü:
- O yıllarda iyi bir bilançoya ve yüksek bir kazanca ulaşmak için her şey mubah görülür, örneğin işletmenin çevreyi kirletmesini engelleyecek önlemler bazı işletmelerde ihmal edilirdi.
- Yönetim yetkilerinin önemli bir bölümünü profesyonel yöneticilere devredilmesi süreci bu dönemde başlamıştı.
- Yöneticilerden şirketi iç pazarın dışına taşırması ve Ortadoğu ile Balkanların en büyüğü
- Bu dönemde kalite kontrolü yerini "toplam kalite yönetimi" uygulamasına bıraktı.
- Tüm üretim faktörlerinin verimliliğinin yükseltilmesi için bilimsel esaslara dayalı “yalın yönetim, Kaizen v benzeri yeni yönetim teknikleri denendi. Dönemin moda kavramı ise strateji oldu.
- Çalışanların sorunlarını çözüm bulunması ve yapılan işe daha fazla katkı sağlamaları için, personel daireleri ”insan kaynakları” bölümlerine dönüştürüldü.
2000 sonrası: Yönetişim amacı yaşam kalitesini yükseltmek oldu
21. yüzyılda ekonomilerin ağırlık merkezi, gökdelenlerin üst katlarındaki genel müdür odalarından sokağa ve pazara doğru kaymaya başladı. Pazar, yaş grubu cinsiyet, gelir düzeyi, eğitim ve dünya görüşüne göre çok sayıda segmente bölündü. Bu ortamda şirket yönetimleri, sınırsız yetkilerinin bir bölümünü gözden çıkarmak zorunda kaldı ve netim yerine “yönetişim” kavramını geliştirdi.
Yönetişim günümüzde "birlikte yönetim" anlamında kullanılıyor. Yönetişimin katılımcılık, şeffaflık, hesap verilebilirlik ve öngörülebilir olma ilkeleri şirketlerde ve kurumlarda şu uygulamalarla hayata geçiriliyor:
- Yönetişim döneminde, ürün kalitesi ile birlikte "yaşam kalitesi" kavramına da önem veriliyor. Girişimcilerden ve yöneticilerden, doğayı ve çevreyi korumaları, işçilerin, tüketicilerin, tesis çevresinde yaşayanların ve tüm toplumun yaşam kalitesini gözetmesi bekleniyor.
- Katılım ve birlikte yönetim ilkesi şirketin, çevredeki sivil toplum kuruluşları, merkezi ve yerel yönetim ile işbirliği yapmasını zorunlu kılıyor.
- Yeni dönemde işin ağırlık merkezinde tüketici ve talep yer alıyor. Bilgi çağı üretici ve
tüketici olarak insanının odak noktasına konmasını gerektiriyor.
- Yönetişim döneminde yönetim kurulları, orta vade için strateji tespiti ve iş ahlakının gözetimi konularında daha fazla sorumluluk üstleniyor.