Küreselleşme kavramı daha çok 1990’lı yıllardan sonra çok kullanılır oldu ise de kurumsal anlamda küreselleşme sanayi devrimi ile birlikte başladı. Küreselleşme sermaye birikiminin bir eseri. Çünkü bir ülkede sermaye birikiminin artması ihracını da gündeme getirmekte. Bu ihraç eğer doğrudan para ya da para benzerleri ile olursa portföy yatırımı, bir fiil reel ekonomiye yönelirse doğrudan yatırım olarak ifade edilir. Sanayi devrimi sürecinde Avrupa’da artan sermaye birikimi şirketlerin hızla büyümesine neden oldu. Bu doğal olarak üretime, istihdama nihayetinde GSYH’ya da yansıdı. Bundan dolayı da ülkelerin GSYH’larına MS 1’den 2000’li yıllara değin baktığımız da kişi başına GSYH eğrisinin adeta bir hokey sopasına benzediğini görürüz. Hokey sopasının sopa görünümü alması sanayi devrimi sonrası başladı. Sanayi devriminin başat ülkeleri ve bu gelişime uyum gösteren ülkeler hızla zenginleşti. Bu zenginleşme diğer ülkelere de yansıdı. Ancak doğal olarak bal tutan parmağını yaladı.
Sanayi devriminden bugüne kadar ülkeler iktisadi çıkarlarını korumak için yaptıkları antlaşmalarda aynı zaman da şirketlerini de korudular. Petrol ve doğal gazın bulunması ile bu koruma şemsiyesi genişledi. Çünkü enerji, sanayi içinde birincil kaynaktı. Bazı yıllarda ülkeler enerji için çatıştı. Bu çatışmaları besleyenlerin başında da çatışma sonrası petrol ya da doğalgazdan pay almak isteyen şirketler geldi.
Fransa erken öten horoz
2020 yılında enerji çatışmasında yer alan ülkelerden birisi de Türkiye. Doğu Akdeniz ve Ege’de devam eden kavgada Türkiye en haklı taraf. Hükümet, ülkenin siyasi, iktisadi ve askeri çıkarlarının gereğini yapmaya çalışıyor. Türkiye ile horoz dövüşüne giren ülkelerden Fransa ise, Doğu Akdeniz de yer almamasına rağmen sürekli erken öten horoz havasında boy gösteriyor.
Kaynak: https://rb.gy/cln3a7 Erişim Tarihi: 16 Eylül 2020
Mevcut durumda Fransa’nın ne güvenliği ne de toprak bütünlüğü tehlikede değil. Fransa Cumhurbaşkanı neden yaralı horoz havası ile etraf da dolaşıyor, AB’den yardım istiyor? Fransız Hükümetinin derdi ülke değil şirketlerin menfaatini kollamak. Çünkü Doğu Akdeniz de çıkacak petrol ve doğalgaz için GKRK ile antlaşma yapan firmalardan birisi de dünya da bu alanda altıncı sıra da olan Fransız şirketi (total). Uzaklardan Trump’ın sesinin yükseltmesinin nedeni de yine beşinci sıradaki ABD şirketini (exxon) kollamak. Bu çatışmadan ekmek yiyecek olan silah şirketleri de Macron ve Trump’a gaz vermekte.
ABD ve Fransa şirket-devlet evliliğinde öne çıkan ülkeler. ABD bunu daha çok II. Dünya Savaşı sonrası öğrendi. Fransa bu konuda daha tecrübeli. Örnekleyelim.
Midilli Adası’nı ilk Fransa işgal etti
Midilli adası (Lésvos, ilk defa iki kadının adada evlenmesinden dolayı bu ad kullanılıyor) 1462 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından fetih edildi. 1913 yılında Balkan Savaşında tek bir kurşun atılmadan ada Yunanistan tarafından işgal edildi. Daha sonra da Londra Antlaşması (1913) ile Yunanistan topraklarına katıldı.
Yunanistan’ın 1913 gaspından önce Midilli Adası Fransa tarafından 1901 yılında işgal edildi. İşgalin nedeni Osmanlı devletinin Lorando ve Tubini adlı iki Fransız banker şirketinden 1870’li yıllarda aldığı borcu ödememesi. Borcunu ödemeyen Osmanlı Devleti İstanbul da mahkemeye verildi, 1882’de mahkeme borcun faizi ile birlikte geri ödenmesine karar verdi.
Buna rağmen 500 bin-700 bin altın lira dolayındaki borcun ödenmesi savsaklanınca Amiral Leonce Caillard komutasındaki Fransız donanmasına ait yedi gemi 7 Kasım 1902’de adaya çıkarma yaptı ve işgal etti. Osmanlı Devleti (Padişah Abdülhamid) bunun üzerine Fransa’nın tüm koşullarını kabul etti ve borçları 1903 yılına kadar taksitler halinde ödemeyi taahhüt etti. Bu garanti alınınca Fransızlar adadan çekildi. (Bu konuda ayrıntılı bilgiyi Toplumsal Tarih Dergisinin Temmuz 2013 sayısında bulabilirsiniz).
Buna benzer eylemleri daha sonra diğer ülkeler de çaplarına göre yaptılar/yapmaktalar. Çünkü şirket devlet evliliği devam ediyor.
Sonuçta politik güç ve silah olmaksızın ne sermaye birikir ne kapitalizm gelişir. Bu da sistemin vahşi yüzü.