Sıradan işlerle sıradışı olunmaz

Şeref OĞUZ
Şeref OĞUZ ÖNERİ - YORUM

Onaylanmış fikirler, biat ile kanıksanmış düşünceler, farklı değer üretemeyen rutinler içine sıkışıp kalmış ve sıradanlaşmış bir hayatta sıradışı işler beklenemez. Aynaya bak

İyi insanlar can sıkıcıdır. Normal bir yaşantıları, standart değerleri, sentetik hedefleri vardır. Bir bakıma, “başkaları için” yaşarlar. Rahat hayat için çalışırlar, pazartesi ayaklarının geri geri gittiği bir işleri, omuzuna yaslanıp sızlanacağı eşi ve dostları, neslini sürdüreceğini düşündüğü çocukları vardır.

Size yakın duran, yakın olmayı istediğiniz, benliğinizi okşayan, suya sabuna dokunmayan “iyi” insanlardan bahsediyorum.  Çoğu, “dostum” dediklerinizi size ne kadar zarar verdiğini görmüyor musunuz? “Arkadaşlar, içimizi gören ve gördüklerinden hoşnut olan kişilerdir” diyor Wilma Askinas.

 

Hayır diyememenin maliyeti

İyi de ancak benim sana gösterdiklerim kadar görebilirsin. Ya benim göstermediklerim ve daha da vahimi farkında olmadıklarım? İşte bu aşamada devreye “kötü” olarak tanımladığımız kişiler girer.  Birlikte vakit geçirmek istemediğimiz halde beraber vakit geçirme teklifine hayır diyemediklerimiz.

Hayatımızı zorlaştıran bu kişilerin faydaları ise saymakla bitmez. Öğrenmenin ve kendimizi geliştirmenin en önemli şartı olan “farkındalığımızı” sağlarlar. Kendimiz dışındakilere “tahammül” ve bizim dışımızdaki evrene karşı “duyarlılığımızı” tetiklerler. Hayal gücümüzü ateşlerler.

 

İKİ SORU İKİ CEVAP / Sıradışılığa dair…

Bu yüzden mi kötüler başrolde?

Hangimiz normal, iyi bir insanın “sıraiçi” hayatını seyretmek, dinlemek ve okumak isteriz? Çünkü o sıraiçilik, bizde de var. Her an yanında olanı özlemez ki insan. “Kötü” insanlarla birlikte olma şansınız yoksa, “sıkıldım” dediğiniz anda hayattan bir mola alın. “İhtiyaç için değil” sadece kendiniz için alın.

Kendi hayatının figüranı mısın?

Gerçekten istediğiniz hayatı mı yaşıyorsunuz, sevdiğiniz işi mi yapıyorsunuz, birlikte olmak istediğiniz kişiyle misiniz? Çünkü hayat “sıraiçi” olamayacak kadar sıradışı bir ödül. Ölürken adamın birine sormuşlar; “Hayat nasıl bir şeydi?” Adam cevaplamış; “Bilmem, ben hiçbir şey anlamadım.”

 

not/ Sıradan bir yazar olarak sıradışılığa dair bir kaç öğüt

Sıradışı bir yazar olsaydım size öğütlerim çoktu… Eşinizi, aşınızı, işinizi terk edin. Sizi sıradanlaştıran her şeye veda edin. Gidin, algınızı genişletmek için dünyayı dolaşın. Kendi “sınır”ladığınız yeteneklerinizi zorlayın. Yaptığınız her neyse, farklı bir şey deneyin.

Güftekârı meçhul, belki de lâedri (anonim) bir şarkı vardır. Sadık Emre’nin segah bestesinin sözleri; bir başka öneri olabilir; “Bakıp ahval-i perişânına âr eyle gönül / Terk-i yâr eyle veya terk-i diyâr eyle gönül / Beni dinlersen eğer durma firar eyle gönül / Terk-i yâr eyle veya terk-i diyâr eyle gönül.”

Görünen o ki kendi sıradanlığından firar etmeden, sıradışı olunamıyor. Aslında zihnimiz daha erken firar ediyor ama bedenimiz alışkanlıklarımızın esaretinde oluyor. Alışkanlıklarınıza meydan okuyun. Birlikte yapamadığınız hale gelmiş “vazgeçemedikleriniz”den vazgeçin.

Neticede; üzgünüm bunları size söyleyemem; benim sıradışılığım çok “sıraiçi.” Ya da o bile değilim. Belki de sıradışılığım dahi, “sıradan”dır.

Tüm yazılarını göster