“Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması” geçiş dönemi başlıyor…

Hilmi DEVELİ EKONOMİDE SATIR ARASI

Karbon ayak izi; bir kişi, kurum ya da topluluk faaliyetlerinin doğrudan veya dolaylı olarak atmosfere yaydığı sera gazlarını, karbondioksit (CO2) eşdeğeri cinsinden ölçer.

Genellikle yıllık süre baz alınarak ve ton cinsinden ölçülür.

Sera gazları, dünya atmosferinde en çok ısı tutma özelliğine sahip olan gazlardır.

Karbon ayak izi, Kyoto Protokolü tarafından belirlenmiş üretim, hizmet, işleme gibi faaliyetler sonucu oluşan sera gazlarının etkilerinin karbondioksit (CO2) cinsinden eşdeğerlerinin hesaplanması çalışmasıdır.

Kyoto Protokolü kapsamında ele alınan sera gazları; Karbondioksit (CO2), Metan (CH4), Azot oksitler (N2O), Hidroflorokarbonlar (HFC’ler), Perflorokarbonlar (PFC’ler) ve Kükürthekzaflorür (SF6)’dür.

Bir kısmı doğal yollarla, bir kısmı da insan faaliyetleri sonucu yayılan bu gazlar, yeryüzünden yansıyan güneş ışınlarını atmosferde tutarak dünyanın ısı kaybını önler.

Işınların bu gazlar tarafından tutulmasına sera etkisi denir.

Kurumsal ya da bireysel faaliyetlerin bir sonucu olarak atmosferde artan sera gazı miktarının karbondioksit cinsinden hesaplanmasına karbon ayak izi denir.

Karbon Ayak İzi hesaplanacak

3 aylık raporlama ile geçiş dönemi başlıyor; Karbon Ayak İzi hesaplanacak.

Avrupa Birliği (AB) Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM), 1 Ekim 2023’ten 31 Aralık 2025’e kadar bir geçiş dönemi uygulayacak ve 3 aylık raporlama yükümlülüğü olacak.

Mali yükümlülüklerin devreye girdiği 1 Ocak 2026 itibarıyla asıl uygulama dönemi başlayacak.

Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması Yönetmeliği ve AB Emisyon Ticaret Sistemi (AB ETS) 16 Mayıs 2023’te AB Resmî Gazetesi’nde yayınlandı ve izleyen gün yürürlüğe girdi.

1 Ocak 2026 itibarıyla asıl uygulama dönemi başlayacak

Mali yükümlülüklerin devreye girdiği 1 Ocak 2026 itibarıyla asıl uygulama dönemi başlayacak ve SKDM sertifikalarının satın alınması gerekli hale gelecek.

Yönetmelik uyarınca AB, SKDM için 1 Ekim 2023’ten 31 Aralık 2025’e kadar mali yükümlülük doğmayacak bir geçiş dönemi uygulayacak ve üç aylık raporlama yükümlülüğü olacak.

2025 sonuna kadar geçiş döneminde ithal edilen ürünlere gömülü emisyonlar (embedded emissions) için herhangi bir ücretlendirme yapılmayacak.

Yönetmelik, düzenleme kapsamına alınan ürünlerin üretimi esnasında ortaya çıkan gömülü emisyonların hesaplanmasına yönelik geçiş dönemi metodolojisini detaylandırıyor.

Komisyon tarafından kabul edilmeden önce kamuoyunun görüşüne sunulan Yönetmelik, AB üye devletlerinin temsilcilerinden oluşan SKDM Komitesi tarafından onaylandı.

Komisyon SKDM geçiş sürecinde ithalatçılara, ihracatçılara ve gümrük müşavirlerine destek olmak amacıyla; uygulamanın pratik yönlerine ilişkin bir Uygulama Kılavuzu da yayımladı.

SKDM uygulamasından en olumsuz etkilenecek ülkelerden biri de Türkiye...

Uzmanlara göre, 2026’da AB SKDM uygulamasından Çin ve Rusya’nın ardından en olumsuz etkilenecek ülke; Türkiye.

AB, SKDM ile üretim esnasında salınan karbon emisyonları için ithal ürünlere ilave ücret getiriyor, böylelikle diğer ülkelerde daha temiz üretim yapılmasını sağlamayı ve AB üreticilerinin rekabetçiliğini korumayı hedefliyor.

SKDM’nin kapsamında ilk aşamada, yüksek karbon kaçağı riski taşıyan 6 sektör bulunuyor; çimento, demir-çelik, alüminyum, gübre, hidrojen ve elektrik.

İlerleyen dönemlerde bu uygulama diğer sektörlere doğru genişletilecek.

İhracatının %42’sini Avrupa Birliği (AB) ülkelerine, %52’sini ise Avrupa’ya yapan Türkiye için Avrupa Yeşil Mutabakatı ve onun getirdiği yükümlülükler, kurallar, standartlar ve mekanizmalar ihracatçı veya ihracat yapmak isteyen tüm şirketler için hayati önemde.

AB Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM-Carbon Border Adjustment Mechanism-CBAM) ve karbon vergisi hayata geçirildiğinde Türkiye’deki ihracatçı şirketler ve ihracat yapmak isteyen şirketler karbon ayak izini ölçmek, hesaplamak ve raporlamak zorunda olacak.

Sınırda Karbon Vergisi

Sınırda karbon vergisi, ithalat ürünlerinin çevreye verdiği zararları hesaba katarak ithalat ürünlerine uygulanan bir vergidir.

Bu vergi, ithal edilen ürünlerin üretiminde kullanılan enerji kaynaklarının karbon ayak izini hesaba katarak ülke sınırlarına girişte uygulanır.

Bu uygulama, ithal edilen ürünlerin üretimindeki sera gazı emisyonlarının ülke dışına taşınmasını önlemeyi amaçlamaktadır.

Ayrıca, ithalatın çevreye verdiği zararları hesaba katarak ithalat ürünlerinin fiyatlarını arttırmak ve yerli üretimleri desteklemektir.

Bu sayede, ithal edilen ürünlerin çevreye verdiği zararlar azaltılacak ve yerli üretimlerin rekabet gücü arttırılacaktır.

Avrupa Birliği ülkeleri, İsviçre, Norveç, Birleşik Krallık, Kanada, Japonya ve Yeni Zelanda gibi ülkeler, iç piyasalarında karbon vergisi uygulamaktadırlar.

Sınırda Karbon Düzenlemesinde süreç nasıl işliyor?

İlk olarak Temmuz 2021'de açıklanan ve yeni CBAM ile ETS reformunu içeren AB'nin "Fit for 55" yasa paketi, Avrupa'nın emisyonları 2030 yılına kadar (1990 seviyelerinden) en az %55 oranında azaltmasına yardımcı olacak kilit bir unsur olarak görülüyor.

Avrupa İklim Yasasında belirlenen bu hedefler ise, 2050 yılına kadar karbon nötrlüğüne ulaşmaya yönelik daha geniş kapsamı olan Avrupa Yeşil Anlaşma stratejisinin bir parçası.

Avrupa Yeşil Mutabakatı çerçevesinde 2053 net sıfır emisyon taahhüdünde bulunan Türkiye; hızla yeşil ve dijital dönüşmek istiyor.

Uzmanlara göre; Türkiye, yeşil ve dijital dönüşümünü hızla başarabilirse riskleri fırsata çevirebilecek ve ‘Yeşil Üretim Üssü’ olabilecek.

Türkiye çalışmaları hızlandırıyor…

Bu konularda KobiEfor Dergisi’ne özel demeç veren Ticaret Bakanı Prof. Dr. Ömer Bolat

“Yeşil Mutabakat Eylem Planı (YMEP), AB’nin politika öncelikleri doğrultusunda, sınırda karbon düzenlemeleri, yeşil ve döngüsel bir ekonomi, yeşil finansman, temiz, ekonomik ve güvenli enerji arzı, sürdürülebilir tarım, sürdürülebilir akıllı ulaşım, iklim değişikliği ile mücadele, diplomasi, bilgilendirme ve bilinçlendirme faaliyetleri başlıkları altında belirlenen hedeflere ulaşılması amacıyla hayata geçirilecek 81 eyleme yer vermektedir.

Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması Uygulama geçiş döneminde emisyon raporlama yükümlülüğü ile başlayacak, karbon vergisi niteliği taşıyacak olan mali yükümlülükler ve verilerin doğrulanması uygulaması ise 2026 yılında devreye alınacaktır.

Bu itibarla, kısa vadedeki önceliklerimizden biri kapsamdaki sektörlerimizin uygulamaya hızlı adaptasyonunu sağlayacak faaliyetler yürütmektir.

Bu konuda ihracatçılarımızla yakından çalışmalarımızı sürdürüyoruz.” Anlatımıyla yapılan ve yapılacak çalışmaları sıralamakta…

hilmideveli@gmail.com

Tüm yazılarını göster