Atillâ Dorsay: Hayattan da, sinemadan da kopmamaya kararlıyım. Bu konuda sanırım iki olay da birbirine destek çıktı ve çıkacak: Hayata olan bağlılığım, film görme merakımı besliyor; sinemaya ve günümüzün filmlerine olan o bitmeyen açlığım ve iştahım, beni gerçek hayata bağlıyor.
“Konuşmayı şehvetle seven insanlar” demişti Nâzım Hikmet bir dizesinde. Atillâ Dorsay ise “yazı yazmayı şehvetle seviyor.” TÜYAP Kitap Fuarı Onur Yazarı olduğu 2014 yılında kendisi için hazırladığım kitabın “Giriş” yazısının başlığı “Yazmayı şehvetle seven usta” idi.
İlk yazısı 1966 tarihini taşıyordu; bugün, o tarihten 55 yıl sonra kitaplarının sayı 55’e ulaştı.
Yeni kitabı, son beş yılın dünya sineması filmlerini anlattığı “Hayatımızı Değiştiren Filmler.” Dorsay’ın ‘Hayatımızı Değiştiren Filmler’ serisinin bir önceki kitabı, 2005-2015 arasını arasını kapsıyordu ve Onur Yazarı seçildiği yıl yayınlanmıştı. Söyleşilerimizden birinde bana şöyle demişti:
“Her yeni kitap insanı heyecanlandırıyor. Hani ‘gördük geçirdik artık, bu işin suyu çıktı, yeni kitap olsa ne olur olmasa ne olur?!’ diyenlerden değilim. Yazılarımı hep çok severek yazarım. Defalarca okurum, elimden geldiğince iyileştirir, düzeltir, ekler çıkarırım. Beş-altı kere okumadan yazıyı yollamam. Onlar benim minik çocuklarım, onlardan bir grubu yeni bir kitapta toplamak büyük keyif.”
Düşünün, yarım asrı çoktan geçen bir süredir her hafta en az bir ya da birkaç yazı kaleme alıyor. Düzenli yazılmış bu kritiklerin sayısı üç bini buluyor. Böylesine bir dağarcık, ancak yazmayı şehvetle sevmekle açıklanabilir.
Ben, Atillâ Dorsay’ı 70’li yılların sonlarında tanıdım. O senelerde halen de çalıştığım Dünya Gazetesi’nde sanat sayfasını hazırlayan Selim İleri’ye yardım ediyordum. Demek ki dostluğumuz yarım asra yaklaşıyor.
Mimarlık eğitimi almasına rağmen yazarlığı kendisine meslek seçen, sinemanın yanı sıra yemek kültürü, şehircilik, müzik ve yaşam kültürü üzerine de yazılar kaleme alan; rehberlik yapan, yayınladığı kitaplar, yaptığı televizyon-radyo programları ve yer aldığı uluslararası-ulusal yarışma jürileriyle kültürümüze katkıda bulunan Atillâ Dorsay, 55. kitabı için “Beş yıllık bir dönemin bu kadar çok iyi film sunması ve aralarında bana göre başyapıt (eski adıyla şaheser’) sayılabilecek bu denli çok yapımın bulunması kolay görülen bir şey değil” diyor…
Dorsay, kitabındaki Haziran 2020 tarihli Sunuş 1’de şöyle devam ediyor:
“Öncelikle türler zengindi. Savaş filminden western’e, korku filminden psikolojik gerilime, aşk filmlerinden biyografilere, bilimkurgulardan güldürülere, klasik tiyatro ve roman uyarlamalarından deneysel çabalara… Benim naçizane gözde türüm olan ‘film noir-kara film’de de hayli başyapıt üretildi.”
Bu sunuşun ardından, Ekim 2020 tarihli olanı geliyor; çünkü, geçtiğimiz yılı ağustos ayında Mudanya’da bir kalp krizi geçiriyor, ardından altı damarı değiştiriliyor. Mudanya’ya gitmeden yayınevine gönderdiği bu ve bir önceki kitabının (Dünyaya Açılan Sinemamız ve Yeni Bir Kuşak / Türk Sineması 2010 – 2020) ekleri, düzeltmeleri ve gözden geçirmeleri sağlığına kavuştuktan sonra olabiliyor.
“Sinemanın ağır işçisi” Atillâ Dorsay kitaplarından söz ederken “hep söylüyorum hayattan da, sinemadan da kopmamaya kararlıyım. Bu konuda sanırım iki olay da birbirine destek çıktı ve çıkacak: Hayata olan bağlılığım, film görme merakımı besliyor. Öte yandan, sinemaya ve günümüzün filmlerine olan o bitmeyen açlığım ve iştahım, beni gerçek hayata bağlıyor. İşte böyle karmaşık ve tuhaf bir ikilem” diyor…
Onun için “Sinemanın ağır işçisi” sözcüklerini, 2011 yılında kendisi için hazırladığım “sinema peşinde geçen bir ömre saygı duruşu” olan “Ustalara Saygı” etkinliğinde kullanmıştım. 2019’daki Etiler Festivali kapsamında (EtilerFest), alanında başarılı olarak topluma katkı sağlamış ve ayrıca Levent /Etiler semtleriyle bütünleşmiş isimlere verilen Emek ve Şükran Ödülü’nün Dorsay’a takdim edileceği etkinliği de hazırlayıp sunmanın mutluluğunu yaşamıştım.
Renkli-sinemaskop bir yaşamı, kültür-sanat dünyasının her alanından dostları; yazacak, yapacak çok sayıda projesi var Atillâ Dorsay’ın, yeni kitaplarını dört gözle bekliyorum…