“Simulasyon” Latince’de “simulara” sözcüğünden türemiştir; bir şeyin benzeri, taklidi ya da sahtesi anlamında kullanılır. Günümüz dünyasında daha çok “teknik anlamı” öne çıkıyor. Teknik olarak anlamı ise “deneyim kazanma ve deney yapma” bileşenlerini içeriyor. Ottowa Üniversitesi’nde Prof. Dr. Tuncay Ören simulasyon sözcüğünün Türkçe karşıtı olan “benzetim” sözcüğünü kullanıyor. Ören’in tanımlamasıyla deneyim kazandırmak için “deney amaçlı bağımsız benzetim” karar verme ve iletişim yeteneklerini geliştirir; buna ‘yapıcı benzetim”, fiziksel yetenekleri geliştirmek için benzetimlere de “öğrenim benzeticisi” denir. Deney yapma amaçlı benzetimlerde ise karar tasarımı, sanal prototip, sistem denetimi, eniyleme (optimizasyon), duyarlılık çözümlemesi, planlama, kavram kanıtlaması ve tedarik; eğitim, anlama ve eğlence ile benzetim tabanlı artırılmış gerçeklik ve çevrimiçi tanı gibi bir kazanım sağlanır.
DOF Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Mertcan, “eğlence simülasyonu” ile ilgili bir girişimci. Simülasyonun eğlence endüstrisindeki uygulamalarını şöyle açıklıyor: “Simülasyon teknolojisi; kişinin daha önce deneyimlediği bir olguya farklı bir pencere açmasını sağlarken, bir yandan, daha önce yaşamadığı farkındalıklara doğru giden yolu açıyor. Tırmanmanın mümkün olmadığı dağların soğuk ve karlı zirvelerine ulaştıran, yağmurlu ve fırtınalı havalarda dünyanın en yüksek binalarından bir diğerine atlamayı mümkün kılan bir yol… Dünya ile eş zamanlı, bütün duyuları harekete geçiren bu teknolojinin elbette tek işlevi eğlendirmek değil. Gerçek dünya; yaşamak için üretmek, üretmek için ise zaman ve emek harcanan dünya. İnsanlığın devamı, bu zamanın en verimli emeğin ise en etkili kullanılmasına bağlı. Simülasyon teknolojisi; zamanın en azında, insan emeğinin karşılayamayacağı etkinlikte kombinasyonu üretimin hizmetine sunuyor. İnsan zihnini ve emeğini dinlendiriyor. Çarkları hızlandırıyor, katma değeri artırıyor ve topyekûn kalkındırıyor.
“Unicorn olacağım”
Mustafa Mertcan’a, Yeşilköy’deki İstanbul İhtisas Serbest Bölgesi’nde taşınmakta olduğu yeni iş yerinde soruyoruz: Simulasyon tekniğinde gelecek 5 yıllık hedefin ne?
“Unicorn olacağım!” diyor… Doğru yöntemin seçilmesi, doğru kaynakların kullanılması, doğru teknolojilerin seçilmesi ve doğru pazarlara yönelmesi durumunda bir unicorn olmanın önünde hiçbir engel bulunmadığını belirtiyor.
Simulasyon(benzetim) alanındaki yatırımların gelişmesi için nasıl bir “ekosistem” oluşturmak gerektiğini soruyorum Mertcan’a. Diyor ki, “İnsan ihtiyaçlarına odaklanmak ilk adım olmalı. Gelişmeler yakından izlenmeli. Biz tam da bu amaç için 67 kişi ülkemizde, 40 kişi de ABD’de istihdam ediyoruz. Eğlence sektöründe 10 milyar dolara yaklaşan cirodan pay alma hedefine kitlenmeliyiz…”
Sonra benzetim sektöründe gelişmek için diğer etkenlere dikkat çekiyor: “İhracat için gerekli destekler var. Serbest bölgelerde bütünsel bir uygulama, gelişmeyi daha da hızlandırır. Üretimin yüzde 85’i ihraç ediliyor, ithal ikamesi ve net döviz katma değeri yüksek alan. Ülkemizdeki mühendislik ve uyum yeteneği, konuya uygun özelliklere sahip. Yazılım ve otomasyon konusunda açığımız var; hızla kapatılmalı. Ara elaman sıkıntısı ivedilikle ve bir seferberlik anlayışıyla çözüme kavuşturulmalı. Pazarlama ve tanıtım faaliyetleri için üretim ve Ar-Ge’den sonra en yüksek bütçe kaleminin ayrılması önemli. Yanı sıra; pazarlama faaliyetlerinin firmanın bütün kılcal damarlarına nüfuz etmesi, hedef pazarlar özelinde yürütülen çalışmaların ekibin tamamı tarafından hazmedilip dünyanın her noktasına yekvücut halinde adım atması ve nihayet ailenin her bir ferdinin uluslararası iletişim pratiği kazanması, başarının sürdürülebilir olması noktasında hayati önem taşıyor.”
Sektörle ilgili “iddialı hedeflere” ulaşmak için kendisi “tam yetkili olsa” hangi önlemleri alacağını soruyoruz Mercan’a. Diyor ki, “Yazılım ve donanım konusu bir bütün, ayırmamak gerek… İnsan gücü altyapısı, teknoloji için eğitim güçlendirilmeli; insanlar erken yaşta uygulamalı olarak işin içine katılmalı. Aileler mutlaka olayın içine çekilmeli, çocuklarına küçük yaşta bu alanları telkin etmeli. İnsanın kavrayışı olmazsa bu işlerde hedeflere ulaşmak zorlaşır”.
Damdan düşerek deneyim kazanma
Mustafa Mertcan, damdan düşerek, işler kurup batırarak sonra yeniden ayağa kalkarak deneyim kazandığını açık yürekle anlatıyor... Zamanı doğru kullanmayı, hatadan ders çıkarmayı damdan düşünce öğrendiğini söylüyor. Doğru insanlarla iş birliği yapmanın önemini anlatıyor. Kaynaklara erişilebilirliği iyi planlamak gerektiğini, insanların ihtiyaçlarını tanımlamanın en önemli etken olduğunu yaşayarak öğrenmiş.
Simens, Adams ve Ansys gibi konunun önde gelen firmaları, modelleme ve benzetim konusunda sürükleyici rol oynuyor.
Faaliyetlerinin odak noktasını vurguluyor Mertcan: “Teknoloji, işimizin kendisi. Simülasyon başlı başına bir teknolojiye karşılık geliyor. DOF Robotics simülatörleri, yoğun Ar-Ge faaliyetleri sonucunda geliştirilen gömülü yazılım ile birer demir yığını olmaktan çıkıp yüksek teknoloji ürünleri haline geliyor. Bugün, Türkiye’nin makine ihracatının kg başına birim fiyatı 5,7 ABD doları iken, bizim makinelerimizde 50 ABD doları seviyelerinde. Bu ürünlerin yüksek katma değerini, geliştirdiğimiz teknolojiye borçluyuz. Ortaya çıkan ‘ürünün’ günün sonunda yüksek katma değerli bir ihracat kalemi haline gelmesi ise ‘doğru altyapı’, ‘doğru insan gücü’ ve ‘iyi homologasyon’ ile mümkün hale geliyor. Bu sacayaklarını doğru kurduğunuzda, dünyada ürün ve teknolojilerinin yüzde 95 gibi önemli bir kısmını 80’den fazla ülkeye ihraç eden ve pazarının yüzde 60’ı ABD ve Çin olan bir marka haline gelmeniz mümkün, elbette doğru bir planlama ile!” diyor.
Sloganların peşine takılmamalı
İş insanlarıyla yapılan söyleşileri, “dedim-dedi odaklı anlatımlardan, cıvık övgülerden ve ciddi fikirlerin yerine sloganları koyan” tuzaklardan uzak tutmalıyız. Yaratılan olumlulukları abartırken, hataları saklayan, sorunlarla yüzleşme özgüveni göstermeyen vasatlıkların tuzaklarına yakalanmamalıyız. O nedenle, bütün simülasyon çeşitlerinin maddi ve kültürel zenginlik üretimindeki etkilerini toplumumuza iyi anlatmalıyız. İnsanlarımızın farkındalık düzeyini yükseltmeli, genç insanlarımızın bu alanlara yönelişlerini güçlendirmeliyiz.
En önemlisi iddialı hedefler koyan iş insanlarımızı tek yönlü değil, eleştirel aklın gerektirdiği sınırlar içinde desteklemeliyiz. Başarılı yönlerini öne çıkardığımız kadar, başarısızlıklarıyla da yüzleştirerek, yüzleşmenin yaratıcı yönünden de yararlanmalıyız.