Ekonomist dumanlı havayı sever (mi?).
Herkes adına konuşamam ama hareketli gündemi takip etmekten yana benim bir şikâyetim yok. Bu havalar insanı dinç tutuyor. Gazeteden haberleri makasla kesip ilgililerin masasına bıraktığımız günler çok gerilerde kaldı. Bugün artık Trump öksürse, akıllı cihazlarımızdaki veri platformlarından uyarı geliyor.
Dedim ya, seviyorum ben bu tempoyu. Uykunun arasında su içmeye uyansam, mutlaka ekranı kontrol ederim. Asya piyasalarından eksik kalmayalım, değil mi?
Bugünlerde yine haber akışı kaynaklı belirsizliğin yüksek olduğu bir dönemden geçiyoruz. Trump’ın görevi devralacak olması, Almanya başta olmak üzere Avrupa’daki siyasi belirsizlik, Kanada, Çin…
Belirsizliğin derecesini ABD Merkez Bankası Fed, son para politikası toplantı notları içinde pek güzel anlattı bence: “Aralık’ta tahmin yaparken şartların görece stabil olacağını varsaymıştık. Ancak pek çok değişkenle ilgili olarak hem ‘ölçek’ hem de ‘zamanlama’ konusunda belirsizlik arttı.”
Fed hangi alanlarda belirsizliğin arttığını da söylüyor: ticaret, göç politikaları, maliye politikaları, düzenlemeler (“Eeee saymadığın ne kaldı?” sorularınız için doğru kişi ben değilim muhteremler, Powell’ın e-posta adresini mi bulsak?)
Belirsizlikle ilk kez çalışıyor değiliz. Planlamaların olmazsa olmazları iyi-baz ve kötü senaryolar tam da bu sebeple varlar. Peki, o halde bu senenin farkı ne? Fark -maalesef-, belirsizliğin sadece seviye ile değil yön ile de ilgili olması.
Pandemi döneminden bir örnekle açıklayayım: Piyasada enflasyonun yüksek olacağı uzlaşısı vardı. Belirsiz kalan kısım, ne kadar yüksek olacağıydı. Oysa bugün, küresel enflasyonun seviyesini geçtim, yönü konusunda bile uzlaşamıyoruz. Aynı şey ABD faizleri için de geçerli. Fed’den faiz indirimi bekleyen de var, artırımı da!
ABD’de hem bütçe açığı hem de korumacılık kaynaklı olarak enflasyon ve ona eşlik eden faiz platosu beklentileri yükseliyor. Avrupa’da ise Merkez Bankası’nın iki kuvvetli ismi De Guindos ile Knot, Trump’ın tarifelerinden kaçmak isteyen Çin’in, ürünlerini ucuzlatarak ABD dışına yönlendirebileceğini ve böylece deflasyonist etkiyi ihraç edebileceğini gündeme taşıyor. Büyüme üzerindeki aşağı yönlü riskle birleşince, Avrupa’da enflasyon ve faiz platosu tahminleri ABD’ye ters hareket ediyor.
Peki, alt toplam? Küresel ekonomi için ne bekleyeceğiz? Tarifeler enflasyonu yükseltecek mi düşürecek mi? Avrupa’nın resmi mi geneli temsil edecek ABD’ninki mi? ABD Doları şu an kuvvetli ama yılın ikinci yarısında Avrupa’da siyasi düzlem toparlanırsa denge değişir mi? Yoksa olası bir, Çin’in kendi para birimine değer kaybettirme politikası doları daha da güçlendirir mi? Dedim ya, seviyeyi geçtim, yönde bile uzlaşamıyoruz.
Aslında bir önceki yazımda tam da bu nedenle “2025’te trend olmayacak.” demiştim. Bu yüzden de, merkez bankalarının ya da politika yapıcıların yönlendirmelerini hep ‘şimdilik’ kaydı ile dinlemenizi öneririm. Tabi biz ekonomistlerin tahminlerini de…
‘Şimdilik yılı’nda, şirketinizin ve iş planlarınızın başarısını statik makro tahminlere bağlarsanız, hem epey yanılırsınız hem de uyum gücünüze haksızlık etmiş olursunuz. Yıl içerisinde ‘yüksek frekanslı veri takibi’ ile tahminlerde sadece seviyenin değil yönün de değişebileceği bir dünya ekonomisi bizi bekliyor. İş planlarınız, ekonomistinizin esnekliği kadar kuvvetli. Yok, bu cümle eksik oldu. İş planlarınız, ekonomistinizin esnekliği ve iş birimlerinizin uyum sağlama temposu kadar kuvvetli. Buyursunlar ‘şimdilik yılı’ 2025’e!