Dünyada ve Türkiye’de ekonomiler dayanıklılık testinden geçiyor. Emtia fiyatları artıyor, dolar çıkıyor, enflasyon tüm ulusların derdi ve finansal dalgalanmalar, gelecek tahminin zorlaştırıyor. Böylesi puslu havalarda geleceği tahminin en isabetli yolu, onu inşa etmekten geçer.
İş yapma kültürü, teknolojinin de etkisiyle köklü değişiklikler yaşıyor. Mülkiyet kavramı, müşteri ilişkileri, çalışan tanımı dâhil pek çok alanda yeni ve farklı oluşumlar yaşanırken işletmelerin birincil önceliği, verimliliği artırmak olmalıdır. Sürdürülebilirlik ancak böyle sağlanabilecektir.
İŞ, İLİŞKİ, İLETİŞİM, BİLGİ SÜREÇLERİ
Verimlilik, daha az kaynakla daha fazla çıktının genel tanımıdır. İşletme vardır, teknolojisi eskimiştir onu yeniler ve verimi artırır. İşletme vardır, iş süreçleri eskimiştir, onu yeniler verimini artırır. İşletme vardır, ilişki süreçleri eskimiştir, onu yeniler verimini artırır.
Ancak çağımızda iletişim süreçleri de yenilenme ihtiyacı içindedir. Çalışan, ortak, paydaş, kamu, müşteriler ile iletişimin dilini diri ve duru hale getirmek, verimlilik için hayati adım olacaktır. Bir de daha önce olmayan, bilgi süreçlerini gözden geçirmeli, yoksa var etmeli varsa geliştirmeli.
KABİLİYET HAVUZU PROBLEMİ
Burada benim hayati derecede önem verdiğim, işletmelerin elindeki insan kaynağı verimdir. Çoğu kişi bunun ücretle bağlantılı olduğunu savunur. Doğrudur ama tam olarak bu değildir. Zira işletmeler, giderek karmaşık hale gelen iş, iletişim, ilişki ve bilgi süreçleri içinde kabiliyetlere sahip olmalıdır.
Geleneksel insan kaynakları, CV siloları haline gelmiştir ve diploma yığınlarıyla doludur. Üstelik artık değersizleşen diplomalara, sertifikalar eklemekte ama çalışanının kabiliyetleriyle ilgilenmektedir. Oysa işletmenin gerçek zenginliği, sahip olduğu kabiliyet havuzunun hacmiyle ölçülmelidir.
İKİ SORU İKİ CEVAP
Kabiliyet envanteri nasıl çıkarılır?
Patronun birincil görevleri arasında doğru yöneticiyi bulmak olmalıdır. İK’nın başında yetkin biri varsa işletmeniz diploma biriktirmek yerine kabiliyet kâşifi gibi çalışır ve sizin işletmenin ihtiyaçlarından da öteye taşarak, kurumunuza yeni kaslar kazandırır, iş ve fırsat alanları açabilir.
Kabiliyeti nasıl elde tutabiliriz?
Bunun altın kuralı şudur; Çalışanını öylesine iyi yetiştir ki her yerde iş bulabilsin, her yere gidebilsin. Yine aynı çalışana öyle iyi davran ki seni bırakıp hiçbir yere gitmek istemesin.
NOT
YENİ MEZUN GİREMEZ
İşletmeler bir yandan değişen nesle hitap etmek istiyor fakat diğer yandan yeni nesle fırsat tanımakta iştahlı davranmıyor. Öyle İK’lar bilirim ki yeni mezundan 3-5 yıllık tecrübe isteyecek kadar alan körlüğü içindedirler.
Verimliliğin var olmakla yok olmak ayırtında hayati hale geldiği bu zor zamanlarda işletmeler, Z kuşağı olsun, genç kabiliyetler olsun, farklı ve yeni fikirlerle dolu insanlar olsun; tüm bu kabiliyetlere kucak açabilmelidir. Eskiden işletmelerde İK yoktu, personel şefliği adı altında, insan sarrafı babacan birileri veya halden anlayan hanımlar vardı. Onları yok ettik, İK birimi kurduk, iyi mi ettik diye sorgulamayı unuttuk.