Türkiye’de hangi inanca, ideolojiye, siyasi partiye, meslek ve gelir grubuna ya da cinsiyete mensup olursa olsun hemen herkesin gözünün, bir anda medya fenomeni haline gelen bir kişinin videolarına kilitlendiği bir ortamda, “Şimdi gözler ABD ekonomisinde” başlığını taşıyan bir yazının okunma şansının çok düşük olduğunu biliyorum. Tek şansım, 6. videonun şu ya da bu nedenle yarına kadar gelmemesi halinde, yapacak başka şey bulamayan birkaç meraklının bu yazıyı okuması olabilir.
Hemen ekleyeyim, günümüzün dünyasında medya fenomeni olmak ve her gün manşetlerde yer almak için çok farklı özelliklere sahip olmak gerekiyor. Örneğin şu Elon Musk’ı ele alalım. Akla gelebilecek her alanda, dünyada yankı yapacak bir eyleme imza atarak ilgi çekmeyi ve piyasaları etkilemeyi başarıyor. Son olarak kriptoparaların yaygın ilgi çektiği ortamda, hangi kriptoparaya yatırım yaptığını dünyaya ilan ederek muazzam bir spekülasyona yol açtı. Birkaç gün sonra fikir değiştirdiğini açıklayarak aynı parayı “süprüntü” diye niteledi ve bu kez de çakılmasını sağladı. Elon Musk ile ilgili olarak en hoşuma giden yorumu ise Etiler’deki All Sports Bakery’de çalışan ve kriptoparaya ilgi duyan genç arkadaş yaptı, “Elon’un maskarası olduk” dedi geçenlerde.
ABD’de iç talep patlıyor
Ekonomi yorumculuğunu ilgi çekici hale getirmek için farklı atraksyonlara başvuranların sayısının da giderek arttığı bugünün ortamında, ABD ekonomisinde olan biteni anlayabilmek için şarlatanlığı bırakıp ekonominin alfabesine dönmek, yani arz-talep dengesine bakmak gerekiyor.
Önce talep cephesindeki gelişmeleri kısaca hatırlayalım. ABD’de başkanlık seçimini zorbela kazanan Joe Biden, bir yandan etkili bir aşılama seferberliğiyle pandemiden çıkışın koşullarını hazırlarken diğer yandan Trump’a oy vermiş olan seçmenleri de etkileyecek 1,9 trilyon dolarlık muazzam bir ekonomiyi canlandırma paketini uygulamaya koydu. ABD Merkez Bankası Fed de genişlemeci para politikasını sürdüreceğini ve faizleri uzun süre yükseltmeyeceğini ilan etti. Pandemi nedeniyle yaşanan kapanma döneminde harcamalarını kısıtlamak zorunda kalan ABD halkının 2 trilyon doların üzerinde bir tasarruf birikimine sahip olduğu ve bunu harcamak istediği de biliniyor. Ayrıca Trump’ın başkanlığı döneminde devreye giren cömert desteklerden yanarlanarak yükselişini sürdüren borsalar sayesinde daha da zenginleşen kesimin de talepteki patlamaya önemli bir katkı yapacağı aşikar. Bu çok yönlü talep patlamasının ergeç enflasyonu körükleyeceğini ileri süren ekonomistlerin sayısı da giderek artıyor.
Arz cephesinde sorun var
ABD ekonomisinin arz cephesinde ise ciddi sorunlar yaşanıyor. Kapanma sürecinde büyük miktarda işçi çıkartan, farklılaşan ve birçok sektörde düşen talebe göre üretimini yeniden düzenlemek zorunda kalan firmaların pandemi sonrasındaki talep patlamasına kısa sürede ayak uydurmasının hiç de kolay olmadığı görülüyor. Başta otomotiv sanayii olmak üzere mikroçiplere bağımlı olan sanayi dallarında, küresel arz zincirlerinde yaşanan sorunlar nedeniyle üretim aksayabiliyor. Sağlanan mali destekler sayesinde geliri artan işçi kesiminde ise eski işine aynı koşullarda dönmek istemeyenlerin hayli fazla olması işverenlerin eleman bulmasını zorlaştırdığı gibi istihdama katılanların sayısının beklenenin altında kalmasına da yol açıyor.
Öte yandan pandemiden çıkış sürecinde dünya ticaretinin canlanmaya başlamasının örneğin Çin ile ABD arasındaki navlun ücretlerinin üçe katlanmasına yol açtığı, petrol de dahil olmak üzere emtia fiyatlarında gözlenen hızlı yükselişin pek çok sektörde maliyetleri hızla yükselttiği görülüyor.
Enflasyon ve kırılma noktası
ABD ekonomisinin arz ve talep cephesindeki bu gelişmelerin geçtiğimiz Nisan ayında ABD tüketici fiyatları endeksinin 2008’den beri ilk kez %4,2’ye yükselmesine yol açması enflasyon tehdidini önemseyenlerin haklı olabileceğini düşündürmeye başladı. Enfasyondaki yükselme eğiliminin sürmesi halinde Fed’in öngördüğü tarihten çok daha önce faizleri yükseltmek zorunda kalacağını savunanlar da var. Bu olasılığın borsalardaki yükselişin önünü kesip yeni bir süreci başlatacağını bilenler ise hayli kaygılı.
Bütün bu olasılıklar hesaba katılırken ABD ekonomisinde yaşanmakta olan hızlı canlanmanın seyri konusunda da farklı tahminler yapılıyor. Financial Times gazetesi yazarı Robert Armstrong, önceki günkü yazısında, Goldman Sachs’ın bu konudaki son tahminine yer verdi. Bu tahmine göre ABD ekonomisindeki büyüme hızı, içinde bulunduğumuz ikinci çeyrekte zirve yaptıktan sonra inişe geçmeye başlayacak ve bu iniş 2002 sonuna kadar aşamalı olarak devam edecek. Bu öngörünün doğru çıkması halinde şu anda kimi kesimlerde yaşanmakta olan “kalıcı enflasyon geliyor” telaşının yersiz olduğunu düşünenlerin rahat bir nefes alması mümkün olabilir.