Silvio Berlusconi (1936-2023)

Ussal ŞAHBAZ Global İşler

Dünyanın en büyük sekizinci ekonomisi İtalya’nın, demokrasiye geçtiğinden beri en uzun süre iktidarda kalan başbakanı ve en zengin insanı Silvio Berlusconi bu hafta öldü. Birçok kişi Berlusconi’yi skandalları ile hatırlayacak. Hakkında vergi kaçırma, telefon dinletme ve çocuklarla para karşılığı cinsel ilişki nedeniyle açılan 106 davada 2.500’den fazla kez mahkemeye çıksa da bir gece bile hapis yatmamıştı. Gelin bakalım Berlusconi, İtalya’da ve dünyada demokrasiyi nasıl dönüştürmüş.

Berlusconi’nin iş ve siyasi hayatından birkaç anekdot: Berlusconi’nin ilk işi -tabii ki-inşaattı. Milano’da “sessiz bir cennet” olarak pazarladığı ilk projesi yakındaki havaalanının gürültüsü yüzünden satılmayınca, projeye hemen bir hastane ilave edip “hastalar rahatsız oluyor” diye uçuş rotalarını değiştirtmişti. Kaderin cilvesinde bakın ki, hayata bu hastanede gözlerini yumdu. Sonra İtalya’nın ilk özel televizyonunu kurduğu zaman ulusal TV kanallarında devlet tekeli vardı. Berlusconi birkaç yerel kanalı satın alıp, hepsinde aynı programları oynatıp “aslında ulusal değil yerel TV işletiyorum” demişti. Sonra o zamanki solcu hükümet –biraz da rüşvetle—kanunu değiştirip özel TV’lere izin verdi.

2001’de ikinci kez başbakan seçilmek üzereyken, seçimden bir hafta önce, the Economist dergisi kapağında “Berlusconi İtalya’yı yönetecek nitelikte değil” diye yazdı. Berlusconi ise buna, “emperyalist, solcu, müesses nizamı koruyan dış mihraklar önümü kesmeye çalışıyor” şeklinde cevap verdi. İtalyan halkı Berlusconi’ye teveccüh gösterdi. On sene sonra 2011’de üçüncü kez başbakanken, Standard&Poors, Avro kriziyle ifl asın eşiğine gelen İtalya’nın kredi notunu düşürdü. O ise “küresel kredi derecelendirme kuruluşları bizi bağlamaz” dedi. Aynı gün Standard&Poors ofislerini vergi müfettişleri bastı.

Berlusconi 1936’da orta halli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldiğinde İtalya’da ne TV ne de demokrasi vardı. Tüm büyük girişimci ve politikacılar gibi Berlusconi de dünyada ve ülkesindeki trendleri çok iyi okuyup bunlara göre hareket etti. Medyanın gücünü ve Soğuk Savaş sonrası TV’de devlet tekelinin sürdürülemeyeceğini önceden gördü. Tabii ki, kanun ve kurallara bağlı kalmak gibi bir derdi yoktu. İtalya’ya uzun diziler ve ev hanımlarına yönelik gündüz yayınlarını getirip ülkemizde de hâlâ yayında olan TV formatlarını yarattı.

Yine Soğuk Savaş sonrası İtalya’da solun çöküşünün getirdiği fırsatı zamanında fark etti. Yolsuzluk skandallarıyla (ya da Temiz Eller Operasyonu ile) 90’ların sonunda tüm politik sistemin tasfiye olmasını fırsata çevirdi. Kişiliğin, mesajdan ve yaptıklarından daha önemli olduğunu herkesten önce anlamıştı. İktidardayken her fırsatta derin devlet bana karşı çıkıyor dedi, yargıçlara saldırdı ve her zaman muhalefette görünmeyi başardı. “İtalyanların yarısı beni çok sever yarısı da benden nefret eder” diyerek dünyada öncüsü olduğu kutuplaşmaya dayalı siyasetin sonuçlarını özetlemişti. Berlusconi, Trump’tan 15-20 yıl önce, Trump’ın siyaset formatını başarıyla hayata geçirmişti.

Berlusconi’nin partisi Forza Italia, hâlâ iktidar ortağı. Siyasetin içinde olduğu 30 yıl boyunca İtalyan ekonomisi aşağı yukarı yerinde saydı. Geçen hafta yazdığım gibi Avrupa artık bir müzeye dönüştüyse, herhalde, bu müzenin ana fuayesi de İtalya. Daha geçen ay ChatGPT’yi yasaklayarak gündeme gelen İtalyan politik elitinin bu durumu değiştirmeye niyeti de yok. Günümüzde İtalyanlar politik ve iktisadi sistemlerini reforma tabi tutmak yerine başkalarını suçlamayı yeğliyor. Mesela göçmenler gidince tüm sorunların çözüleceğine inanıyorlar. Afrika’da Kongo’da doğup İtalya’da tıp okuyan ve daha sonra İtalya’da bakan olan Cecile Kyenge için bir senatör “Ayı ve kurt gibi hayvanları severim ama Kyenge’yi görünce orangutana benzetiyorum” demişti. Birkaç hafta sonra bakanlığa girerken Kyenge’ye muz atmışlardı.

Gördüğünüz gibi siyaset ve ekonomi her yerde birbirine benziyor…

Tüm yazılarını göster