ABD Başkanı Joe Biden’ın 24 Nisan’da yayınladığı açıklama ile 1915 olaylarını resmen “soykırım” olarak nitelendirmesi buzdağının görünen yüzü.
Görünmeyen tarafta Rusya’dan Avrupa Birliği’ne, İsrail’den Mısır’a, Yunanistan’a kadar Türkiye’de iktidardaki AK Parti’yi sıkıştıran talepler bulunuyor. Türkiye bir yandan ekonomik krizle boğuşur, diğer yandan Covid- 19 pandemisiyle mücadeleye çalışırken, tüm dünya AK Parti iktidarının özellikle son 10 yılda izlediği agresif dış politikanın “diyetinin” peşine düşmüş görünüyor. Tek tek bakınca “çözülebilirmiş gibi” görünen bu “diyetler”, artarda sıralayınca dış politikanın ne kadar çıkmaza girdiğini de ortaya koyuyor;
●ABD mesela; Türkiye’ye S-400 alma diye bastırıyor. Bunun için yaptırım koydu. Üstüne Türkiye’yi başından beri içinde olduğu, yaklaşık 1,5 milyar dolar yatırım yaptığı F-35 savaş uçağı projesinden resmen çıkardı.
● ABD’nin resmen koyduğu yaptırım, diğer NATO ülkeleri tarafından da –farklı bahanelerle de olsa- devam ediyor. Kanada örneğin; Türkiye’ye İHA parçaları satmayı yasakladı. İtalya’nın Türkiye’nin ilgilendiği SAM-T füze sistemleri için ayak sürüdüğü haberleri diplomatik kulislerde çokça konuşuluyor.
● Rusya diğer yandan; Ankara’nın Ukrayna’ya SİHA satmasına karşı duruyor. O kadar ki, Rus yetkililer işi tehdide vardırdılar. Rusya Başbakan Yardımcısı Yuri Borisov’un “Eğer Ukrayna’ya SİHA satarsanız, Türkiye ile askeri ve teknik işbirliğini gözden geçiririz” cümlesini hazmetmek zor. Belli ki Rusya, Ukrayna krizi üzerinden Ankara’yı test ediyor. AK Parti hükümeti Ukrayna’yla askeri işbirliğinde direnirse, sırada Suriye var, turizm var, ticaret var. Rusya’dan Türkiye’den uçak seferleri – şimdilik- Haziran’a kadar durduruldu. Ancak Rus yetkililer ülkedeki tur şirketlerine “Haziran sonrası için de tur satmayın” uyarısı yaptılar. Uçak seferlerinin “Covid-19 pandemisi nedeniyle” durdurulduğu resmen açıklandı ama, neden Türkiye’ye rezervasyon yaptırmış Ruslar’ın tatil için, pandemiyle mücadelesi Türkiye’den hiç de iç açıcı olmayan Mısır’a yönlendirildiği anlaşılamadı.
● AK Parti hükümetinin uzunca bir süre Devlet Başkanı’nı “darbecilikle” suçladığı, “katil-diktatör” gibi sıfatlarla hitap ettiği Mısır’ın ise barışma “diyeti” Libya ve Müslüman Kardeşler’den geçiyor. Ankara, Müslüman Kardeşler’in Türkiye’deki faaliyetlerine sınırlama getirmeye başladı bile. Libya konusunda da AK Parti hükümeti ilk geri adım olarak Libya’ya savaşmak üzere parayla gönderilmiş olan Suriyeli cihatçıların da geri çekildiğine ilişkin haberleri hemen her gün yabancı basında okumak mümkün. Sırada büyük ihtimalle, Libya’da resmi anlaşma çerçevesinde bulunan ve orduyu eğiten Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin geri çekilmesi var. Mısır bunun için de bastırıyor.
●Avrupa Birliği ise AK Parti hükümetine “yaptırım” unsurunun ucunu gösterdi ve Türkiye’nin Ege ile Akdeniz’de petrol/doğalgaz arama çalışmalarını durdurmasını istedi. Oruç Reis, Fatih, Yavuz gemilerinin hepsi ya Antalya Körfezi’ne, ya da Karadeniz’e çekildi.
●AK Parti hükümetinin diplomatik ilişkileri yeniden Büyükelçi seviyesine çıkarmak istediği İsrail’in talebi ise HAMAS’ın Türkiye’deki üst düzey isimlerinin kovulması. Bu aralar Türkiye’den Katar’a giden uçaklarda HAMAS mensuplarını görmek pek olası.
● Avrupa Parlamentosu’nda Dış İlişkiler Komisyonu’nun bu hafta kabul ettiği Türkiye raporunda ise eleştiriler çok sert; Raporda Türkiye’nin hukuk devleti olma özelliği sorgulanırken, AB üyelik sürecinin tamamen sonlandırılmasına yönelik çağrılar bulunuyor.
● Türkiye’nin üyesi olduğu Avrupa Konseyi bünyesindeki Parlamenter Asamblesinde (AKPM) durum pek farklı değil; Türk yargısının AİHM kararlarına direnişi, alt mahkemelerin Anayasa Mahkemesi kararlarını bile görmezden gelmesi çok sert ifadelerle eleştiriliyor. Raporda, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çıkması ise insan hakları ve demokrasi alanlarında “gerileme” kategorisine konulmuş durumda.
● Türkiye ile kendi dayattığı koşullarla masaya oturmayı başaran Yunanistan ise hiç durmuyor; Atina’nın gündeminde bugünlerde Akkuyu’da kurulmakta olan nükleer santral var. Yunan Dışişleri Bakanı Dendias’ın Akkuyu konusunda ABD’yi de arkasına almak için, Amerikalı mevkidaşı Blinken’le telefonda bu konuyu konuştuğu, “Akkuyu Akdeniz’in Çernobil’i olabilir” mesajını verdiği haberlere sızdı.
● AK parti hükümetine uluslararası alanda her konuda destek veren Katar’ın “diyeti” ise zaten muhalefet tarafından dile getirilip duruyor; Tank-palet fabrikasından, Borsa İstanbul’a kadar çok değişik alanlarda stratejik alanlara giren Katar’ın yöneticilerinin ayrıca Kanal İstanbul güzergahında bolca arsa aldıkları tapularıyla ortaya çıkmıştı.
● Çok uzaktaki Çin bile Türkiye’yi hem olası krediler, hem yatırım sözleri, hem de aşı üzerinden sıkıştırıyor. Nüfusunun çoğunluğunun “Türk ve Müslüman” olmasıyla öğünen Türkiye, Çin’in Doğu Türkistan’daki “Türk ve Müslüman” nüfusa yaptığı işkencelere dünyadaki en sessiz kalan ülkelerden biri.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, ABD Başkanı Biden’a “soykırım” tepkisini gösterdiği konuşmasında kullandığı yumuşak üslubu bu “sıkışmışlık” üzerinden okumak gerekir.
Dış politika “çıkar ilişkisi” üzerinden yapılır.
Uluslararası ilişkilerde malum; kuralları güçlüler koyar. İyi yönetilemeyen, güçsüz düşen ülkeler ise “diyet” ödemek zorunda kalır.