Global ekonomi ve sürecin doğal bir parçası olarak fiyatlamalar açısından 2008-09 krizi farklı adımların atılması adına önemli bir kırılım noktasını teşkil ediyordu. Fed’in başlattığı parasal genişleme süreci ve sıfır faiz politikası Mayıs 2013’teki meşhur Bernanke çıkışına dek tüm hızıyla devam etmişti. Söz konusu 5-6 yıllık dönemde atılan politika adımlarından daha değerli olanı, gelecek dönemdeki modern merkez bankacılığını inşa etmek adına “iletişim” kavramının fazlasıyla sonuna dek öne çıkarılması olmuştu.
Fed’in finansal koşulları daha önce olmadığı ölçekte gevşettiği dönemde de devamındaki faiz artırım ve bilanço daraltma süreci ile terse çevirdiği süreçte de iletişim kavramını hep konuşmaya ve önem atfetmeye devam ettik. Kuşkusuz bu, kolay yönetilecek bir süreç ve tasarım değil. O nedenle gelişmiş ülke merkez bankaları gelişmekte olan ülkeler sınıfına kıyasla örnek gösterildi, atılan yanlış adımların doğru dönmesi için referans verildi.
Pandeminin getirdiği yeni zorlu koşullar merkez bankalarının da daha önce atılmayan ölçekte adımları devreye almalarına neden oldu. Bir kez daha Fed’in önderliğinde, küresel para politikaları koordine şekilde gevşetildi. Üstelik bu kez varlık alımları cephesinde de aynı koordinasyon geçerliydi. Dahası maliye politikaları da dünya üzerindeki hemen hemen her noktada daha gevşek bir pozisyona evrildi. Değişmeyen tek şey ise aynıydı: iletişim.
Rusya’nın şubat ayını tamamlamak üzereyken Ukrayna’ya başlattığı işgal hareketi politik eksendeki etki-tepki gelişmeleri kadar para ve maliye politikalarına da doğrudan yansıma gösterdi. Eğer işgali konuşmuyor olsaydık, daha sonradan tutanaklar vasıtasıyla öğrendik ki, Fed, mart ayında +50bp ile faiz artırım sürecini devreye almaya oldukça yakındı. Ancak, öyle olmadı. +25bp ile başlayan adımlar +50bp ve hatta Fed’in kendi yönlendirme politikasına ters şekilde son olarak Haziran’da +75bp düzeyine doğru evrildi. Değişen ise yan yana durduklarında tek başına ders niteliğinde olan “Fed ve iletişim” kavramlarının gördüğü hasardı.
Bugün geldiğimiz noktada Fed’in kendi eliyle, ama isteyerek, ama istemeyerek yaratmış olduğu belirsizlik ortamının içerisinde bulunuyoruz. Faize dair atılacak bir sonraki adımın ne büyüklükte olacağı net değil. Hatırlayalım; Haziran FOMC toplantısına 2 gün kala +50bp olan konsensüs tek bir makale ile birlikte +75bp seviyesine yükselmiş, dahası, önem atfedilen yatırım bankaları da daha önce gözlenmemiş bir hızda beklentilerini revize etmişlerdi. Fed? İletişim?
Peki, Atlantik’in diğer yakasında farklı bir noktada mıyız? Sorunun yanıtı 21 Temmuz’u iki ayrı bölümde konuşmamıza göre değişir. ECB, Haziran ayında Fed’in son zamanlardaki iletişim sıkıntılarının aksine tertemiz bir yönlendirme ile Temmuz ve Eylül toplantıları için faiz patikasını netleştirme eğiliminde olmuştu. Hikayenin bu kısmı anlaşılmakta güçlük çekiyor ancak o kadar zor değil; konuştuğumuz, ECB’nin Bölge enflasyonu karşısındaki faiz düzeyi ya da Fed ile olan makas açıklığından farklı bir şey. Konuştuğumuz, iletişim ayağı.
Öyle olmadı. ECB de Fed vari iletişimde ters ayakta bırakmayı tercih etti. Tıpkı FOMC öncesinde olduğu üzere ECB buluşmasına giderken de 2 gün kala ajans kaynaklarından +50bp ihtimalini içerir haber akışları geçti. Fed’in iletişim kredibilitesine açtığı deliği ECB de aynı şekilde tercih etti. Bugün Fed için konuştuğumuz faiz patikası belirsizliği “daha önceki eylül yönlendirmesi geçerli değil” diyen Başkan Lagarde sonrası ECB için de masada.
Yukarıda konuştuklarımız gelişmekte olan ülkelerin bir kısmı için sürpriz olmayan iletişim hatalarını içeriyor. Daha kötü örnekleri de mevcut. Şimdilik konumuz bu değil. Endişe etmemiz gereken husus ise, GSYH ağırlıklı global enflasyonun %10’a yaklaştığı ortamda global faiz hadlerinin makası ne ölçekte kapatabilecekleri kadar 90’lar sonrası dönemde, bilhassa da 2000’lerde yakalanan iletişim kredibilitesinin daha fazla hasar alıp almayacağı konusu. Kısa vadeli işlemler üzerinden sermaye piyasalarına yaklaşanlar açısından konunun önem sıralaması oldukça aşağılarda. Öte yandan daha profesyonel bakış açısında ise iletişim konusu sınırları zorlayacak derecede kritik. Bozulduğunda, gelecek döneme dair yönlendirme koptuğunda, ne denli büyük hasarların oluştuğunu örneklemek yine gelişmekte olan ülkelere bakarak mümkün. O nedenle Fed ve ECB gibi sistemin önemli oyuncularının faiz düzeyleri kadar neyi nasıl yaptıklarına da bakmak gerekiyor.