Kadim kentimiz için tiyatro vakti! Shakespeare’in üç büyük klasiği, Hamlet, Macbeth ve III. Richard, üç usta yönetmenin yorumuyla 28. İstanbul Tiyatro Festivali’nde. Geçen yıl İKSV Tiyatro Onur Ödülü’nü alan oyuncu ve yönetmen Mehmet Birkiye bu yıl festivalin küratörü. Birkiye ile 22 Ekim ile 19 Kasım arasında sürecek, 5 uluslararası ve 14 yerli oyundan oluşan programı, festivalin bu yılki farkını konuştuk.
Shakespeare’in üç büyük klasiği, üç usta yönetmenin yorumuyla 28. İstanbul Tiyatro Festivali’nde. Çağımızın önemli yönetmenlerinden Declan Donnellan’ın yorumuyla Marin Sorescu Ulusal Tiyatrosu’ndan Hamlet’i, ödüllü yönetmen Nikita Millovojeviç’in Sırp Ulusal Tiyatrosu ile sahneye koyduğu Macbeth’i ve çağdaş tiyatronun dehalarından Thomas Ostermeier’in III Richard’i izleyeceğiz.Yıllar önce yine İKSV Tiyatro Festivali’nde III Richard olarak karşımıza ünlü oyuncu Kevin Spacey çıkmıştı. Şimdi ise 2012’de Hamlet rolündeki unutulmaz performansıyla İstanbullu tiyatro severlerin kalbinde taht kuran Lars Eidinger’i izleyeceğiz. O yıllarda taciz skandalı nedeniyle henüz gözden düşmemiş olan Kevin Spacey’i hayranlıkla izlemiştim. Eidinger’in oyununu merakla bekliyorum. Geçen yıl İKSV Tiyatro Onur ödülünü alan oyuncu ve yönetmen Mehmet Birkiye bu yıl festivalin küratörü. Birkiye ile 22 Ekim ile 19 Kasım arasında sürecek, 5 uluslararası ve 14 yerli oyundan oluşan programı, festivalin bu yılki farkını konuştuk…
Sizin küratörlüğünüzdeki festivalin farkı ne olacak?
Tabii ki diğer yıllardan ister istemez farklı olacaktır ama bu daha nitelikli olacağı anlamında değil. Onu kestiremeyiz yani ama farklı olacağı kesindir. Çünkü benim tiyatroya bakışım daha farklı…
Nedir tiyatroya bakışınız?
Ben daha metin ağırlıklı bir tiyatroya bakıyorum. Yani şöyle; benim baktığım tiyatro biraz daha metin ekseni üstünde olmalı ve metnin çok aşırı uçlarından, sonsuz yorumlarının biraz uzağında duruyorum ben. Tabii ki bir metin çok değişik biçimlerde yorumlanabilir. Buna itirazım yok. Ama benim anlayışıma göre bazı sınırlar var ki o sınırlar aşıldığı zaman ne metin elimizde kalıyor ne tiyatro elimizde kalıyor. Bu mesela benim için bir seçim ölçüsü.
Peki, metne çok önem verdiğiniz mi? Shakespeare’in üç oyununu görüyoruz?
Evet. Hamlet, Richard III ve Macbeth. Neden üç Shakespeare? Çünkü festivalimizin şyaklaşımı şunu içeriyor. İki tür karakter var temel olarak çağımızda. Bir tanesi daha geçmişten gelen trajik büyük karakterler. Bunlar işledikleri suçlarla, arzuları ya da insani zaaflarıyla kendi toplumlarını bozuyorlar ve kendi hayatlarıyla ödeyerek toplumu tekrar düzeltiyorlar. Ama bir de çağımızın kahramanları var. Çok az nefes alarak, çok az nefes alma zorunda bırakılarak, sanki ayaklarının içine bir taş kaçmış gibi yaşamlarını sürdürmeye, devam ettirmeye çalışan, ölümle hiçbir şey halledemeyen, hatta ölmeyerek çok trajik bir noktaya doğru sürüklenen kahramanlar. Bu iki kahraman arasında seyircinin bir ilişki kurmasıyla ilgili bir yaklaşım bu. Onun için üç Shakespeare var. Ama yerli oyunlarımızda hiç Shakespeare yok. Her festivalin ya da her küratörün bir yaklaşımı olur. Buna konsept demeyi sevmiyorum biraz vitrin düzenli gibi oluyor. Neticede bir yaklaşım bulmak zorundasın benimki de bu iki karakterin değişimi üzerine. Bir tarafta Shakespeare var, öbür tarafta daha çağdaş, işte bu hayatı sürükleyen günlük sokakta gördüğümüz insan var.
Sanırım 2011 yılında festivalde sahnede III Richard rolünde Kevin Spacey'i izlemiştim. Oyun Lütfü Kırdar'ın küçük bir salonundaydı Dolayısıyla oyuncu ile iç içeydik. Spacey’i çarpıcı bulmuştum. Şimdi III Richard oyununda farklı bir yorum mu izleyeceğiz?
Schaubühne Berlin’in oyunu III Richard daha büyük bir mekânda Zorlu PSM’de olacak. Sahneye koyan Thomas Ostermeier. Alman dışa vurumculuğundan çok etkilenmiş bir yönetmen ve Brecht'ten de etkilenmiş. Ancak Brechtlyen olmadan da siyasi tiyatro yapılabileceği iddiasında. Onun için olan oyunları, genel olarak tabii daha politik bir yapıya sahiptir, daha dışı vurumcudur. III Richard'ı daha Makyavelist, daha teatraldır. Mesela III Richard'ın oyununda genellikle oyuncuların elbiselerinin altında koydukları silikon kamburu dışarıdan gösteriyor. Böylece teatral ve göstermeci bir üslup sergiliyor. Kevin Spacey’nin oyunu tamamen realist bir üsluptu. III Richard’ı oynayacak Lars Eidinger 2012 yılında İstanbul’da tiyatro festivalinde Hamlet'i oynamıştı. Türk seyircisi üzerinde çok etki bırakmış bir oyuncudur. Başarılı bir oyuncu. Ses getiren Babylon Berlin dizisinde de oynamıştı.
İKSV Tiyatro Festivali’ne ilk kez katılacak dünyanın en köklü tiyatro topluluğu Comedie Française’in oyunu ‘Hekabe, Hekabe Değil’ hakkında ne söyleyebilirsiniz?
Bir Yunan tragedyasından karakteriyle çağdaş bir karakterin birlikteliği. İki metin iç içe. Hekabe Troya efsanesinin kadın kahramanlarından biri. Priamos’un karısı. Avignon Festivali Artistik Direktörü Tiago Rodrigues, gerçekle kurguyu, kişisel ile politik olanı birleştiriyor. Oyunda hem trajik bin karakteri hem de sokakta rastlayabileceğimiz adalet arayışında bir anneyi görüyoruz.
Tiyatro Festivali zaman zaman oyun ısmarlıyor. Örneğin Alman koreograf Pina Bausch’tan İstanbul için bir eser ısmarlanmıştı. İKSV’nin 40 yılı için ısmarlanan La Fura dels Baus’u tersanede izlemiştik. Bu yıl festivale özel ısmarlanmış bir oyun, gösteri var mı?
Hayır, öyle bir sipariş yok. Seneye belki. Ama ben eğer sipariş olacak ise yerli bir oyunun yabancı tiyatrolarla birlikte yapılmasını tercih ederim. Bu bir senede gerçekleşecek bir şey değil. Bu yolu biz açabilirsek benden sonraki küratörler büyük bir olasılıkla bu yola devam ederler.
Yerli Türk oyunlarına gelirsek si zin sahneye koyduğunuz, adı pek güzel ‘Mon Amour İstanbul’ ile ilgili ne söylersiniz peki?
Benim sahneye koyduğum iki tane oyun var. Biri ‘Mon Amour İstanbul’. İstanbul'la ilgili bir hikâye. Temeli şuna dayanıyor. Yani bu İstanbul'u artık hem çok seviyoruz hem içinde yaşayamıyoruz. Ne senle ne sensiz durum. Şarkıdaki gibi böyle bir hikaye yaşıyoruz İstanbul'da. Oyun bu sorunu yaşayan üç değişik sosyolojik arka plandan gelen üç tane aşk hikayesi. Hepsi kendilerine göre bir aşk. Yani illa aşk deyince karşı cinsten biri yok yani karşısında. İstanbul'un bir şeyine duyulan bir aşk gibi. Ya da İstanbul'dan nefret edip o nefretin tekrar aşka döngüsü gibi. Üç öykü. Ama seyirci bunu bir yol güzergahında aynı gün içinde izleyebiliyor. O çok güzel yerler. İkinci oyun Kocaeli Şehir Tiyatrosu’nda sahneye koyduğum Tolstoy’un Savaş ve Barış romanından uyarlama.
Size festivalin dışında bir soru… Tiyatronun geldiği noktayı nasıl buluyorsunuz. Günümüzde gençler tiyatrocu olmaya gerçekten meraklı. Küçük, büyük sürekli yeni me kanlar açılıyor. Ünlü oyuncular, genç oyuncularla sahnede. Sanki tiyatroya ilgi giderek büyüyor. Yorumunuz nedir bununla ilgili?
Şöyle başlayayım. Türk tiyatro sunda, gençlerin ön ayak olduğu ve sürüklediği dinamik bir po tansiyel var. Bu potansiyel aslında Türkiye'deki teknik donanımın zayıflığı yüzünden çok nitelikli işler çıkaramıyor. Ancak çıksın ya da çıkmasın şunu söylemem gerek. Bu çocuklara toplum olarak ne verildi ki ne istiyoruz? Yani İbrahim Tatlıses'in meşhur “Harvard vardı da ben mi gitmedim” dediği şey bu. Bu çocuklar aslında tiyatronun asıl sponsorları. Çünkü hayatından fedakârlık ediyor, başka işte çalışıyor çünkü tiyatroda alması gereken ücreti alamıyor. Bu bugün Türk tiyatrosunun temelindeki itici güç bu genç arkadaşlar, genç derken 50 ile 18 arasını sayıyorum. Ve biz toplum olarak bunları destekleyecek, çevrelerinde altyapıyı oluşturacak hiçbir şey yapmıyoruz.
Hep kendi gayretleriyle. Gidiyorlar küçücük bir salonda o salonun teknolojisi nedir işte bir şey yapıyorlar. Sonra da çocukların dönüp ya bunlar çok zayıf işler diye eleştirmenin manası yok. Çünkü zaten ona bir imkân da vermiyorsun ki o kendi şeyle bir şey yapmaya çalışıyor. Bu hem teknik tiyatro bazında hem eğitimleri bazında. Bir dizi çılgınlığı kaplamış ortalığı gidiyorlar orada oynuyorlar.
Diziler yapımcıları “Bizim potansiyelimiz bu arkadaşlar. O zaman biz bunları destekleyelim. Tiyatro yapmaları izin verecek bir yolda gidelim” diye düşünmüyorlar. Bu Türkiye için bir hayal. Çünkü üç saatlik bir dizi çekmek istiyor. Kim kime izin verecek yani. Ve onun için de diziler dönüp kendi oyuncularını yetiştiriyorlar.
Sonuçta kendi bildiğimiz dalı kendimiz kesiyoruz ve o yaratıcı gücü desteklemeyip Türk tiyatrosunu aslında baltalıyoruz. Ama o çocukların gücü ne kadar taşıyacaksa o kadar ilerleyeceğiz.
1986’dan 2011'e kadar İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'nda sahne hocası; 1971’den 2011’e kadar Kent Oyuncuları'nda oyuncu ve yönetmen olarak çalışan Mehmet Birkiye, Kent Oyuncuları, Tiyatro Gerçek, İstanbul Devlet Tiyatrosu, Tiyatro Pangar İBB Şehir Tiyatroları gibi ödenekli ve özel tiyatrolarda 30’a yakın oyun yönetti. Birçok oyunda Yıldız Kenter'in yönetmen yardımcısı olarak görev aldı. İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'ndan ayrıldıktan sonra, 2008 yılında İstanbul Aydın Üniversitesi, Drama ve Oyunculuk Bölümünü kurdu. Halen, aynı üniversitede bölüm başkanlığını sürdüren Birkiye, oyunculuk kariyeri boyunca, 40’a yakın tiyatro oyununda ve çeşitli sinema-TV projelerinde yer aldı; hem oyuncu hem de yönetmen olarak çok sayıda tiyatro ödülüne değer görüldü.
Koç Holding Enerji Grubu şirketleri. Aygaz, Entek, Opet, Tüpraş sponsorluğunda düzenlenen festivalin programını tiyatro.iksv.org/tr/program; ücretsiz yan etkinlik takvimi ise tiyatro.iksv.org/tr/yan-etkinlikler adresinde bulabilirsiniz.