Sevim Koş! Doların Trump’la imtihanı var!

Dr. Burcu Ünüvar İKTİSADEN

Herkes Trump’tan şikayetçiyken, benim “Bunu Trump yapmadı!” diye bir savım vardı, hatırlar mısınız? Aynı noktadayım: Avrupa’nın iktisadi ve siyasi ataletini üzerinden atamamasını, liderlik sorununu çözememesini, komşusundaki savaşı geç fark etmesini, ekosistem krizi ile mücadeleyi bir bariyere dönüştürmesini Trump yapmadı… Ama Trump’ın masasında hazır bulduğu bu zayıf küresel eko-politiği kullandığı tezine bir itirazım yok elbette.

Nitekim Trump’ın yarattığı gürültü (tedirginlik mi demeliydim?), Avrupa’da kulakları sağır ediyor. AB, bütçe kuralının dışında tutmak şartıyla savunma harcamalarını artırmayı konuşuyor. Aslında NATO üyeleri zaten bir süredir savunma harcamalarını artırıyor(muş). Rusya-Ukrayna sorunundan önce, milli gelirin içerisinde savunma harcamaları %2 olan üye sayısı 6 iken 2024’te bu sayı 23’e yükselmiş. Yani bugün konuşulan artırım, zaten yükselen harcama eğiliminin üzerine geliyor.

O halde, Çehov gibi düşündüğümüz gün gelecek: Eğer ilk perdede duvarda bir tüfek asılıysa, ikinci perdede o tüfek patlar. Bu insani boyut hepimizi her şeyden daha çok ilgilendirmeli. Ancak şu anda piyasa ekonomiye odaklı: Avrupa bütçesinde şeffaflığın azalma riski, milli gelire oranla kamu borcu %92’ye gelen Euro Bölgesi’nin bu harcamayı finanse ederken borçlanma şartlarının sıkılaşacak olması, yapılacak yatırımların enflasyonist baskı yaratması… Macron’un savunma harcamalarını bütçe dışında bırakmayı önerdiği günden bugüne AB tahvil faizleri ortalama 40 baz puan yükseldi, 1,048 olan Euro/Dolar kuru 1,09’u gördü.

Trump’ın içerideki adımları daha sert

Öte yandan Trump’ın tarife kararları çok konuşulsa da, ABD içerisindeki adımları daha sert gidiyor. Federal hükümette bazı ödemelerin durdurulması, iktisadi istatistik üretmek gibi son derece temel fonksiyonlara sahip çeşitli komitelerin bile kapatılması, oradaki sorunun azalmayacağına tam tersine artacağına işaret ediyor. Trump dışarıdaki tarife gürültüsünü yönetiyor ve pazarlıklara göre iki ileri-bir geri seyir olası. Ama ülke içindeki adımlarda geri dönüş ihtimali belirsiz. Bu da ABD ekonomisiyle ilgili beklentileri bozuyor.

Hal böyleyken, doların durumu elbette Trump’ı çok yakından ilgilendiriyor. Bazıları bir süredir dolara kontrollü bir şekilde değer kaybettirilmesini öneriyor. Evet, sandıktan çıkartılıp bolca konuşulan Plaza Anlaşması’ndan bahsediyorum.

Hatırlayalım: 1985’te, ABD, Fransa, Almanya, İngiltere ve Japonya birleşip ABD Doları’nın değer kaybı için Plaza Anlaşması’nı imzaladılar. Hatta anlaşmanın imzalandığı New York’taki Plaza Otel (Evet, Evde Tek Başına filminden hatırlıyoruz!), sonrasında ABD’li bir iş insanına satıldı. Kaderin cilvesi, anlaşmanın üzerinden 40 yıl geçmişken, o otelin sahibi ABD’nin başkanı oldu: Trump Başkan.

Mar-a-Lago benzeri anlaşmayı mümkün görenler artıyor

Kasım ayında, Stephen Miran (Trump’ın Ekonomik Danışma Kurulu’na aday gösterdiği isim), bir rapor yazdı ve ABD Doları’nın kontrollü değer kaybı için bu kez olası bir “Mar-a-Lago Anlaşması”nı tartışmaya açtı. Malumunuz Mar-a-Lago, Trump’ın mülkü. Yani, ‘kendin pişir, kendin ye’ ya da ‘Trump’ın mangal partisi’ tadında bir anlaşmadan bahsediyoruz.

Bugün benzer bir anlaşma yapılacak olsa AB, Çin ve Japonya’nın desteğini almak gerekecek. Verirler mi? Niye versinler? Benim aklım kesmese de piyasada bu anlaşmanın mümkün olduğunu düşünenlerin sayısı artıyor. Ben ise, Trump’ın yarattığı istikrarsızlığın dolara bir miktar daha değer kaybettirebileceğini düşünüyorum. Suyu akışında biraz daha izleyelim, Doların Trump’la imtihanı bence yeni başlıyor!

Tüm yazılarını göster