Sermaye piyasalarının rekabet gücünü sürdürülebilirlik belirleyecek

Didem Eryar ÜNLÜ YAKIN PLAN

Sürdürülebilirlik, şirketleri ve sermaye piyasalarını dönüştürücü bir güç olarak şekillendiriyor. Sermaye piyasaları, artık yalnızca doğrudan finansal kazancı değil aynı zamanda sosyal ve çevresel etkileri de dikkate alan bir yaklaşıma evriliyor.

7. Türkiye Sermaye Piyasaları Kongresi ve Dünya Yatırımcı Haftası “Cumhuriyetimizin İkinci Yüzyılında Güçlü Sermaye Pi yasaları, Güçlü Türkiye” temasıyla 2-6 Ekim 2023 tarihleri arasında düzenleniyor. Kongrenin bu seneki önemli başlıklarından biri de sürdürülebilirlik. Eylül ayında açıklanan Orta Vadeli Program, büyüme ve ticaret, fiyat istikrarı, finansal istikrar, beşerî sermaye ve istihdam olduğu kadar, yeşil ve dijital dönüşüme, iş ve yatırım ortamının iyileştirilmesine kadar çok önemli başlıklar ve hedefler içeriyor.

Bugün sürdürülebilirlik sadece çevre ile ilgili değil; toplumsal refah, adil iş, dayanıklı altyapılar, yenilikçilik, yeşil enerji gibi çok sayıda başlığı ilgilendiriyor.

Sürdürülebilirlik, şirketleri ve sermaye piyasalarını dönüştürücü bir güç olarak şekillendiriyor. Sermaye piyasaları, artık yalnızca doğrudan finansal kazancı değil aynı zamanda sosyal ve çevresel etkileri de dikkate alan bir yaklaşıma evriliyor. Önümüzdeki dönemde, sermayenin sadece kar odaklı değil, sosyal, çevresel ve yönetişimsel fayda odaklı olması gerekiyor. Yatırım süreçlerinden, küresel ticarete kadar her alanda yeni bir bakış açısına ihtiyacımız olduğu kesin. Bu kapsamda da sürdürülebilirlik standartlarının benimsenmesi, bu standartların güvenliğinin sağlanması büyük bir önem taşıyor.

Bunun nedeni, yatırımcıların ve diğer sermaye piyasası oyuncularının değerlendirmede bulunurken yalnızca finansal performansa değil, şirketlerin çevresel etkilerine, toplumsal katkılarına ve etik yönetişim uygulamalarına da dikkat ediyor olması. Bu durum, çevresel, sosyal ve kurumsal yönetişim (ÇSY) kriterlerinin yatırım kararlarında önemli bir rol oynamasına yol açıyor.

Sürdürülebilirlik konusunun şirketlere etkisi, finansman kaynaklarını da önemli ölçüde etkiliyor. Bu kapsamda, ESG yatırımlarının tüm dünyada hızlı bir şekilde yükseldiğini görüyoruz. 7. Türkiye Sermaye Piyasaları Kongresi’nin “Türkiye Sermaye Piyasasının Rekabet Gücünün Artırılmasında Sürdürülebilirliğin Yeri” panelinin moderatörlüğünü üstlendim.

Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi, ERTA Kurucu Yönetim Kurulu Başkanı, YTÜ Finans, Kurumsal Yönetim ve Sürdürülebilirlik Sermaye Piyasası Kurulu, Sermaye Geliştirme Dairesi, Uluslararası Kuruluşlar ve AB’den sorumlu Daire Başkan Yardımcısı Doç. Dr. M. Aslı Küçükgüngör; Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu Sürdürülebilirlik Standartları Daire Başkanı Gülşah Günay ve TEB Portföy Yönetimi Baş Ekonomist Hüseyin Akar’ın değerli yorumlarından öne çıkan başlıkları özetlemek isterim:

YATIRIMCILARIN %74’Ü SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞE İNANMIYOR

Sürdürülebilir yatırımların yaygınlaşmasını engelleyen çok sayıda endişe hakim. Yatırımcıların yüzde 74’ü sürdürülebilirlik iş modeline ve ruhuna inanmıyor. Bunun başlıca nedenlerinden biri, ÇSY verilerine ulaşımın oldukça yetersiz olması. Fakat bugün, dünya genelinde ÇSY yatırımları 2016 yılında 23 trilyon dolar seviyesindeydi. Bu rakam 2020’de 35 trilyon dolara, 2023’te ise 50 milyon dolara yükseldi. Önümüzdeki dönemde ÇSY liderlerine ihtiyacımız var. Son 10 seneye baktığımızda, ÇSY fonlarının yüzde 77’si yaşamını sürdürmeye devam ederken, geleneksel fonların sadece yüzde 50’si yaşıyor.

Ekonominin geleceğini sürdürülebilirlik tasarlayacak

Sürdürülebilirlik artık ekonominin geleceğinin dizaynında en önemli bileşen konumunda. Dünya’nın durumu, bireylerin ve kurumların keyfine bırakılamaz. Aksiyon alabilmek için standartlara ihtiyacımız var. Avrupa Birliği bu konuda çok hızlı bir şekilde harekete geçmiş durumda. Yeşil Mutabakat, sanayinin yeşil dönüşümünü sağlayacak yeni bir büyüme stratejisi. Türkiye gibi çok sayıda ülke, rekabet gücünü korumak için bu standartlara uyum sağlamak zorunda. Uluslararası yatırımlardan alacağımız payı da bu standartlara uyum belirleyecek.

Kar maksimizasyonu yerini kar optimizasyonuna, sadece hissedara değer Yaratma ise, tüm paydaşlara değer yaratmaya bıraktı. Yatırımcı artık sadece kara değil, yaratılan sosyal, çevresel etkiye, insan sermayesine, itibara odaklanıyor. Şirketlerin ÇSY çalışmalarını detaylı takip etmek istiyor, detaylı analizler yapıyor, yatırım kararlarını buna göre alıyor.

Şeffaflık ve hesap verebilirlik

Önümüzdeki dönemde en önemli kriterlerden birisi şeff afl ık olacak. Kurumsal yönetim ilkelerinin temelinde, özellikle finansmana erişim ve iş modellerinde şeff afl ık, hesap verebilirlik ve adillik yer alıyor. Sürdürülebilirlik standartlarının temel rolü, yatırımcılara ve tüm paydaşlara doğru, karşılaştırılabilir bilgi sunmak.

Sürdürülebilirlik raporlamalarında “yeknesaklık” en önemli kriterlerden biri. Herkesin tek bir dil kullanması, raporlamaların ortak standartlar doğrultusunda yapılması çok önemli. Bu sayede raporlama tutarsızlıklarının ortadan kalkması sağlanacak ve şirketler raporlama konusunda teşvik edilmiş olacak. Sonuç olarak; sürdürülebilirlik raporlarının, finansal raporlama ile aynı etkiye sahip olması sağlanacak.

Sürdürülebilirlik yatırımları; sürdürülebilir bir ortamda, sürdürülebilir finansal getiri sağlayan ve sürdürülebilir bir etki yaratan yatırımlar anlamına geliyor. Bunun için öncelikle, küresel riskleri doğru algılamak gerekiyor. Bugün Dünya Ekonomi Forumu Küresel Riskler Raporu’nda yer alan 32 küresel riskin, 16’sı çevre, sosyal ve yönetişim riskleri ile ilgili. Bu süreçte tüm paydaşların bir arada hareket etmesi, veri paylaşımı, bilgiye erişim ve paydaşlar arasında diyalog çok önemli bir rol üstleniyor. Şirketlerde yönetim kurullarının sorumluluğu artıyor

Ortak bir dile ihtiyaç var

Yatırımcıların, şirketlerin kendilerini güvende hissetmesi için ortak bir dil gerekiyor. Türkiye’nin yatırımcıları çekmesinin tek yolu, güvenilir bilgi sunması. Sürdürülebilirlikle ilgili bilgilerin sadece açıklanması yeterli değil, bu bilgilerin aynı zamanda finansal verilerle de ilişkilendirilmesi gerekiyor. Dolayısıyla Entegre Raporlama kriterlerini temel alan standartlara ihtiyacımız var.

AB taksonomisi, yeşil faaliyetler etrafında ortak bir dil oluşturmak için AB’nin iklim ve çevre hedeflerini net kriterlere çeviren bir sınıfl andırma sistemi olarak tanımlanıyor. Türkiye’nin de kendi taksonomisini iki yıl içinde tamamlaması bekleniyor. Bu süreç, tüm şirketleri sorumlu ve hesap verebilir iş modellerine yönlendiriyor.

Tüm yazılarını göster