Serbest bölgeler, ihracata yönelik yatırım ve üretimi teşvik etmek amacıyla mevzuatımızda yer alıyor ve dış ticaret uygulamamızda önemli bir yer tutuyor. Yabancı yatırımcılar ülkeye gelmeden önce dış ticaret teşviklerini kontrol ederek yatırım yeri olarak serbest bölge alternatifini değerlendiriyor. Ülkemiz, özellikle yakın coğrafya (MENA Bölgesi) için ihracat merkezi ya da üretim üssü olarak tercih ediliyor ve bu noktada serbest bölgeler ciddi bir rol oynuyor. Jeopolitik avantajımızın en önemli iz düşümü serbest bölgeler oluyor. Bu bakımdan, serbest bölgelerin varlığı ve gelişimi büyük bir önem taşıyor.
Sanayileşmeye paralel olarak her bölgede 19 adet serbest bölge bulunuyor. Geçen yıl toplam ihracatın yaklaşık olarak 13 milyarı bu bölgelerden gerçekleşti ve yaklaşık 100 bin kişiye istihdam sağlandı. Bu sebepler; üretim, ihracat ve istihdam açısından serbest bölgelerin kritik alanlar olduğunu gösteriyor.
Serbest bölgelerde hangi avantajlardan yararlanılıyor?
Serbest bölgelerin temel kuruluş amacı, ihracata dayalı yatırım ve üretimi teşvik etmek, doğrudan yabancı yatırımları ve teknoloji girişini hızlandırmak olarak belirtiliyor. Bu bağlamda, bu bölgeler her ne kadar Türkiye Gümrük Bölgesi’nde yer alsa da kambiyo ve gümrük mevzuatı açısından yurt dışı olarak sayılıyor. Bu nedenle, serbest bölgelere getirilen eşyalardan ithalat vergisi, katma değer vergisi (KDV) ve diğer ithalata bağlı vergiler tahsil edilmiyor. Bu KDV istisnasına, hizmetler ve taşımalar da dahil ediliyor. Ayrıca serbest bölgeler kambiyo düzenlemelerinden de muaf tutuluyor. Aynı zamanda, ülkemizden serbest bölgelere gönderilen eşyalar için ihracat hükümleri tatbik ediliyor ve serbest bölgelerde KDV iadesi gibi ihracat teşviklerinden de yararlanmak mümkün oluyor.
Bunlara ek olarak, bu bölgelerde lisans alarak üretim ya da faaliyet gösteren şirketlerin kazançlarından elde edilen kârlardan da kurumlar vergisi istisna tutuluyor. Kurumlar vergisi bu bölgede faaliyet gösteren şirketler için en önemli avantaj. Ancak bu, son dönemde yapılan değişikliklerle (01.01.2025 itibarıyla) bu bölgede elde edilen kazançlardan sadece bölgeden yurt dışına satışı olanlar ile sınırlandırıldı. Diğer bir deyişle, bölgede faaliyet gösteren şirketlerin elde ettikleri kazançlardan yurt içine (ülkeye yönelik satış) yapılan satışlardan olan kısmı bu istisnadan yararlanamaz duruma geldi. Aynı şekilde asgari küresel kurumlar vergisi kriterlerini sağlayan şirketler de bu vergiye tabii olacaklar.
Serbest bölgelere yönelik olarak, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) mevzuatı kapsamında da bir teşvik bulunuyor. Serbest bölgede imal edilen ürünlerin FOB bedelinin en az %85’inin yurt dışına ihraç edilmesi durumunda, bu şirketler çalışan ücretlerindeki stopajdan istisna tutuluyor.
“Bu bölgelerde hiç vergi gibi bir maliyet yok mu?” diye bir soru akla gelebilir. Burada, özel bir fon tahsil edilir. Üretim ruhsatı sahibi şirketlerden yurt dışından serbest bölgeye mal girişinde malın CIF bedeli üzerinden binde 1 oranında; serbest bölgeden Türkiye’ye olan mal çıkışlarında ise malın FOB bedeli üzerinden binde 9 oranında bu ücret tahsil edilir.
Sorun nereden kaynaklanıyor?
Serbest bölgede faaliyette bulunmak için bir ruhsat alınması gerekiyor. Bu ruhsat alınırken de serbest bölgelerin kuruluş amacına uygun, yani ihracat amaçlı bir proje hazırlanıyor. Bu proje içerisinde üretilen ya da alım-satıma konu olan ürünlerin çoğunluğunun yurt dışına ihraç edileceğine ilişkin bir taahhüt veriliyor. İlk adımda bu taahhüt alınıyor ama daha sonradan güncelleneceğine dair bir düzenlenmeye rastlanmıyor. Uygulamada da bu konu bugüne kadar takip edilmiyordu.
Ancak son dönemde Ticaret Bakanlığı, serbest bölgelerdeki ağırlıklı Türkiye yönlü satış yapan ruhsat sahibi şirketleri bu taahhüde uyup uymadığı yönünde kontrol etmeye başladı. Taahhüde uymayanlara ruhsat iptali söz konusu olabiliyor. Buna temel neden olarak, mevcut ruhsatların taahhütlerini yerine getirmediği veya taahhütte belirtilen ihracat rakamı gerçekleşse bile Türkiye yönünde olduğu gösteriliyor.
Hâl böyleyken de serbest bölgelerde faaliyet gösteren birçok şirket tedirgin durumda kalıyor. Uzun yıllar sahip oldukları ruhsat ile oluşturdukları ticari yapı bir anda tehdit altına girmiş gibi algılanıyor.
Ne yapılmalı?
Serbest bölgeler mevzuatına ve bu bölgelerin kuruluş amacına göre, bu bölgede faaliyet gösteren şirketlerin yurt dışı yönlü olması gerekiyor. Bu bağlamda, izleme ve kontrol işlemlerinin yapılması da beklenen bir durum oluyor. Dolayısıyla, şirketlerin buna dikkat etmesi gerekiyor.
Ayrıca bu konuda sadece Ticaret Bakanlığı değil, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nda da bir değişiklik yapılıyor. Bu değişiklik ile 01.01.2025 tarihinden itibaren serbest bölgelerden yurt içine yapılan satışlarda ve serbest bölgeler arası ve içi yapılan satışlarda kurumlar vergisi istisnası kaldırılıyor. Bir diğer ifadeyle serbest bölge firmaları, artık serbest bölgeden Türkiye yönüne yapacağı satışlarına ilişkin kazançlarından kurumlar vergisi ödüyor. Artık bu açıdan Türkiye yönlü satış yapan şirketlerin yurt içinde faaliyet göstermesi arasında bir fark kalmıyor. Hatta bu şirketler Türkiye’de faaliyet gösteren şirketlere göre hem özel ücret fonu hem de bölge maliyetleri nedenleriyle daha dezavantajlı bir duruma gelmiş oluyor. Dolayısıyla serbest bölgelerde halihazırda faaliyet gösteren bu gibi ruhsatların bu bakış açısıyla tekrar değerlendirilmesi gerekiyor.