“… Ve şimdi bakışlarını Semerkant üzerinde gezdir! / O yeryüzünün kraliçesi değil mi? / Alıp tüm diğer kentlerin yazgı iplerini ellerine / Çıkmamış mı hepsinin üstüne mağrur?” diyor bir şiirinde hiç görmediği Semerkant’ın hikâyesinden etkilenen şair ve yazar Edgar Allan Poe… Lübnanlı yazar Amin Maalouf kitabına “Semerkant” adını vermiş. İki bölümden oluşan roman, 1072 yılında, Ömer Hayyam'ın Semerkant'ta bulunduğu yıllarda başlıyor, 1900’lere Titanik’e kadar gidiyor. Kitabın ilk yarısı Ömer Hayyam, Nizâmülmülk ve Hasan Sabbah etrafında dönüyor. İkinci yarısında ise yüzyıllar sonra Ömer Hayyam'ın kayıp “Rubaiyat”ının tekrar ortaya çıkışını ele alıyor. Maalouf bu güzel şehir için “Semerkant, dünyanın güneşe dönük en güzel yüzü.” diyor. Rivayetlerden bazıları Semerkant'ın kuruluşunu Firdevsî'nin “Şehnâme’ adlı eserinin baş kahramanlarından Feridun'a dayandırıyor ki o kitabı da okumuştum.
Semerkant’ı her zaman çok merak etmiştim. 2001’de UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine alınan ve Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü’nce 2023 Dünya Turizm Başkenti seçilen bu kadim şehre mutlaka gitmeliydim. Ve dileğim yerine geldi, geçtiğimiz günlerde İpek Yolu'nun kalbi Semerkant’ı ziyaret etmek fırsatı buldum.
Semerkant ismi, Farsçada taş, kaya anlamına gelen “Soğdça” ve kent ve kale anlamına gelen “Kand” kelimelerinin birleşmesinden oluşuyor. Günümüzde Özbekistan sınırları içinde bulunan Semerkant’a, Air Samarkand’ın İstanbul’dan tarifeli ilk seferiyle uçtum. Air Samarkand, Semerkant’ın hem ilk hem de ilk özel havayolu. Ticari uçuş yapmasına olanak sağlayan, Hava Yolu İşletme Sertifikası’nı (AOC) 2022 yılında almış.
Havalimanında bizi özel günlerde çalınan milli çalgıları karnay eşliğinde mini bir seremoni ile baklava ikram ederek karşıladılar. Air Samarkand Genel Koordinatörü Cemal Topuzlu ile de orada ayaküstü sohbet etme fırsatı buldum. İstanbul Havalimanı’na haftada iki gün uçuş izinleri varmış. Pazartesi ve perşembe lokal saat ile sabah 08:00’de Semerkant’tan havalanıyor, aynı gün Türkiye saati ile 12:30’da İstanbul’dan dönüyorlarmış. “Biz uçuşlarımızda bilet fiyatlarını yarı yarıya, hatta ondan da fazla düşürdük” dedi ve şöyle devam etti:
“Elbette zarar edelim istemiyoruz, ama birkaç konu birbiri ile paralel gidiyor; bunlardan biri Semerkant’a ziyaretçi getirmek, ikincisi İpek Yolu dediğimiz bölgede sekiz otelimizin bulunması. Artı havalimanı işletmesi de bize ait. Akaryakıt şirketi, yer ve ikram hizmetleri hepsi kendi bünyemizde. Dolayısıyla birtakım indirimler yapabiliyoruz.
Yolcularımıza 46 kilogramı bagaj ve 8 kilogramı kabin olmak üzere toplam 54 kilogram bagaj hakkı veriyoruz. İzin alırsak, İstanbul Havalimanı’na haftanın yedi günü uçmak istiyoruz. Bunun yanında Sabiha Gökçen, Antalya, Bodrum, Gazipaşa gibi yerlere uçmak planlarımızın arasında, bu konuda çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Filo ve tarife planımızı yaptık. Şu anda üç uçağımız var ve dördüncüsü de hazır.”
Rusya’ya, İran’a, Dubai’ye, Cidde’ye de uçmak istediklerini söylüyor Cemal Bey:
“Ama bunları çok temkinli, sabırlı ve planlıyoruz. 21 Nisan’da İran-Chamran, Tayland-Phuket ve Endonezya/Bali-Dempasar’a uçuş başlatacağız. Bu uçuşlarımızı charter olarak planladık. Bir-iki yıl içinde filomuzdaki uçak sayısını 10’un üzerine çıkarmayı düşünüyoruz.
Biz çok yeniyiz. Yeni yürümeye başlayan bir çocuk gibi ayağa kalktık ve ilk adımımızı attık. Koştuğumuz zaman düşeriz. Bu nedenle çok temkinli gitmek, süreci çok iyi planlarla yönetmek istiyoruz. Her konuda işbirliğine hazırız. Ticareti doğru ve basiretli yapacağız. Öbür türlü bir saman alevi gibi büyür sonra yok olur gidersiniz.
Mevcut uçaklarımızla bu yıl 500 binin üzerinde yolcu uçurmayı planlıyoruz. Bunun 200 binini Semerkant’ta en az bir gece konaklatmayı hedefliyoruz.”
Biz de ilk tarifeli uçuşa katılan bir grup gazeteci olarak Semerkant’taki İpek Yolu Turizm Merkezi’ndeki Hilton Samarkand Regency’de kaldık. Oteller, Sovyetler Birliği zamanında kürekçilerin eğitildiği geniş kanal etrafında yer alıyorlar, tesisin tam ortasında Sonsuzluk Şehri bulunuyordu. Özbekistan’ın sanat ve eski geleneklerini yaşatmak için ayrılan alanda şehrin tarihi eserlerinin benzerleri arasında dolaşabiliyor, alışveriş yapıp yerel lezzetleri tadabiliyordunuz.
Özbekistan'ın en büyük şirketlerinden biri olan Erial Grubu tarafından hayata geçirilen İpekyolu Turizm Merkezi’nin yönetiminde Türk turizmciler var. Bir sabah kahvaltısında bu isimlerden biri olan İpekyolu Turizm Merkezi Satış Direktörü Nevzat Biçer’le sohbet etme fırsatı buldum. Biçer, Özbekistan’ın turizm ile ilgili vizyonun son 7-8 senedir geliştiğini, turizm yatırımlarının öncelikli olduğunu ve bu vizyonu ülkenin tüm şehirlerine yaymak istediklerini söyleyerek Semerkant, Buhara, Hiba, Fergana Vadisi gibi tarih ve kültür açısından son derece değerli yerlerin bulunduğunu vurguladı. Biçer şöyle devam etti:
“Biz buraya tecrübemizi getirdik. Daha önceki işletmeciler olan Avrupa merkezli şirketler, Semerkant’ı ve genel olarak bölgeyi iyi tanımadıkları için iyi bir analiz yapamamışlar. Avrupa’daki bir otelin çalışma ve fiyat politikasını buraya oturtmaya çalıştıkları için yeterli doluluğa ve gelire ulaşamamışlar. Biz ise burada ülke gerçeklerine uygun bir fiyat ve ürün politikasını hayata geçiriyoruz. Fiyatlarımızı hem iç hem de dış pazara optimize ederek uygun şartlarda gecelemeyi artırmayı hedefliyoruz.”
İpek Yolu Turizm Merkezi 2022 yılının eylül ayında açılmış, bin 200 yatak kapasiteli. Proje kapsamında sekiz otel, 14 villa, üç bin kişi kapasiteli bir konferans merkezi bulunuyor. Şanghay İşbirliği Örgütü'nün 2022 yılındaki zirvesi orada yapılmış. Biçer, “amacımız hem Semerkant’ı daha fazla tanıtmak hem de gelen konukları daha modern tesislerde konaklatmak” diyerek şunları söyledi:
“Türkiye’den Semerkant’a gelişler şu anda daha çok inanç turizmi eksenli. Hacca gidecekler içinde önce buraya gelenler oluyor. Biz, kültür turizmi vasıtasıyla da yoğunluğu artırmak istiyoruz. Semerkant’a gelenler bir veya iki gece kalıp devamında Buhara ve Hiba gibi yerleri de geziyorlar. Bunlar haftalık paketler.
Semerkant’ta gecelemeyi artırma çabasındayız. Bunu sağlamamıza hizmet edecek ürünlerden biri de sağlık turizmi. Tesis içerisinde bu alanda da önemli olanaklarımız var; bunlardan biri post-covid dönemi tedavi süreçleri ve iskelet ve kas rahatsızlıklarıyla ilgili tedavi merkezimiz. Burada tedaviler doktor kontrolünde yapılıyor ve yerimiz lisanslı. Şunu söylemek isterim ki Semerkant’ta kültür, sağlık ve MICE kombinasyonundan oluşan bir turizm hedefliyoruz.”
Açılımında Meetings, Incentives, Conferences, Exhibitions kelimeleri bulunan MICE, ülkemizde daha çok kongre turizmi olarak biliniyor. Nevzat Bey, projenin devamı niteliğinde Buhara’da da yatırım yaptıklarını söyleyerek şöyle devam etti:
“Buhara şehir merkezinde toplam 900 yataklı üç otelden ve kongre merkezinden oluşan bir proje. Bu yatırımın planlama ve projelendirme aşamalarında da varız. Semerkant’ın farklı Buhara’nın farklı potansiyeli ve gerçeklikleri var projelerimizi de bunlara göre dizayn ediyoruz.”
Semerkant’a Perşembe günü uçuşuyla gidip Pazartesi uçuşuyla döndüm. Bu sürede şehri gezmek, lezzetlerini tatmak, yöreye has ürünleri tanımak, insanlarıyla konuşmak fırsatı buldum. Hepsini önümüzdeki günlerdeki yazılarımda, “Yaşam Keyfi”nde anlatacağım. Bugünkü yazımızı Semerkant kitabından bir alıntı ile bitirelim:
“İnsan her menzilde bir yere varır, / her adımda gezegenimizin gizli kalmış / bir yüzünü keşfedebilir, bunun için bakmak, / istemek, inanmak, sevmek yeterli.”