“Önce şehirlere biz şekil veriyoruz, sonra şehirler bizi şekillendiriyor.”
Jan Gehl; şehir tasarımcısı, mimar
Şehirlerin, hem yaşayanları hem de ziyaretçileri için çekici mekânlara ihtiyacı vardır. Şehirlerdeki mekânları, bir an önce içinden geçilecek yerler olmaktan çıkarıp bir türlü ayrılmak istenmeyecek yerler olmasını sağlamak şehir yönetiminin görevidir. Doğru planlanan ve yönetilen şehir mekânları, o alandan yararlanacaklar için sürdürülebilir ve çekici bir ortam oluşturmalıdır. Şehirlinin katılım ve işbirliğinin sağlanacağı bir süreç, taraflar arasında uzun dönem ve sonuç veren bir ilişkiyi teşvik edecektir. Böyle bir ilişki mekânların zaman içerisinde dönüşüm ve sürdürülebilir çekiciliğini mümkün kılacaktır.
Şehirlerde çekici mekânlar oluşturma fikri 1970’lerde, altyapı odaklı ve içeriden-dışarıya şehir planlaması ve yönetimi döneminde gelişmiştir. İçeriden - dışarıya iş yapış şekli geleneksel bir yöntem olup, belediye yetkililerinin şehirde yaşayanların ihtiyaçlarını tam kavrayamadan kendi doğrularını esas alarak verdikleri kararlar ve uygulamalardan ibarettir. Bu iş yapış şeklinde belediye başkanın fikri önemlidir, bürokratları ona göre hareket eder; “başkanımız en iyisini bilir!”. Bugün bazı şehirlerimizde yaşanan olumsuzlukların kaynağı bu iş yapış şeklinin hala uygulanıyor olmasındandır.
O günlerin şehir aktivistleri, sosyologları ise tam tersine, şehirlerde çekici mekânların ancak şehirliyi izleyip, ihtiyaçlarını gözetip yaratıcı çözümler geliştirilmesiyle mümkün olacağını ileri sürdüler ve şehir yöneticilerine dışarıdan-içeriye iş yapış şeklini önererek şehirli özelinde ve şehirliyi esas alan mekânlar geliştirmeleri yönünde uyardılar. Daha da önemlisi, şehir planlamasında demokratik yöntemlerin daha doğru olacağını savundular.
Mekânları çekici kılmak bu çabanın temel kaygısı olmaktadır. Şehirlinin ya da ziyaretçilerin gidip orada vakit geçirmesi mekânları daha yaşam dolu ve daha kucaklayıcı hale getirecektir. Bir mekân ne kadar çok ziyaret edilirse, orada ne kadar uzun süre geçirilirse o kadar çekici olduğu kabul edilecektir.
Çekici mekânlar şehirde yaşayan herkese bir şeyler kazandıracaktır; sosyal, kültürel ve finansal. Başarılı örnekleri çekici mekânların nasıl değer oluşturduğunu göstermektedir. Mekânın bulunduğu bölgenin ve şehrin algısı, olumlu yönde değişecek, anlamlı etkinlik projeleri için fırsat oluşacak, sosyalleşme güçlenecektir.
Şehirde her boş alanı inşaat fırsatı olarak gören betonseverliğimiz ya da çimlendirip biraz da çiçeklerle süsleme kolaycılığımız çekici mekânlar oluşturma yolunda en büyük engelimiz oluyor. Sadece özel günlerde kutlamaların yapıldığı meydanlardan başka şehirde yaşayanların birlikteliği, ziyaretçilerin beğenisi amaçlanarak çekici mekânlar geliştirmek için kolları sıvamak gerekiyor!
Haftanın çekici alanı: BRYANT PARK, New York, ABD
“Bryant Park ” çekici mekân konusunda dünyanın en başarılı örneklerinden birisidir. Hikâyelere, romanlara, filmlere konu olmuş bu mekânın kendi hikâyesi de oldukça ilginçtir. 1823 yılından 1840 yılına kadar kimsesizler mezarlığı olarak kullanılan mekân 1840 yılından sonra şehrin su ihtiyacını karşılayan 16 bin metrekare alan üzerine 15 metre yükseklikte ve 7,5 metre kalınlığında granit duvarlarla çevrili bir su rezervuarına ev sahipliği yapmıştır. 1884 yılında yurttaşlık hakları savunucusu, şair William Cullen Bryant anısına bugünkü adıyla park olarak kullanılmaya başlanmıştır. Geçen zaman içerisinde civarındaki arsaların da dahil edilmesiyle bugün 39 bin metrekare büyüklüğünde bir alana sahip olan mekân yılda 12 milyon kişi tarafından ziyaret edilmektedir.
“Bryant Park” özel bir statü ile yönetilmekte olup 10 bin kişinin seyrettiği açık hava sinema gösterilerinden tutun da yıl içerisinde onlarca eğlence ve etkinliğe ev sahipliği yapmaktadır. Şehri ziyaret edenlerin mutlaka uğraması gereken yerler listesinin başında yer alan “Bryant Park” çekici mekânların bir şehre nasıl değer kazandırabileceğini net bir şekilde kanıtlamaktadır.