“Public Art” dilimize “Kamu Sanatı” ya da “Kamusal Alanda Sanat” olarak yerleşmiş. “Kamu” kelimesi ben de halkı, şehirliyi değil de daha çok devleti çağrıştırdığı için “Şehir İçin Sanat”ı tercih ettim. “Şehir İçin Sanat – Public Art” şehirlinin erişebileceği her hangi bir yerde bir sanatçı tarafından üretilen bir eserdir, diyor kaynaklar. “Şehir İçin Sanat” bir olayı öne çıkararak, bir görüşü canlandırarak ve kültürel turizmi harekete geçirerek o yerin dönüşmesine katkıda bulunmakta; yapılardan oluşan çevrenin toplum nezdinde kalitesini ve o yerin anlamını arttırmakta. Heykel, resim, yerleştirme (enstelasyon), çoklu ortam (multimedya), ses ve gösteri hatta mimari yapıların yüzleri ve çevrenin düzenlenmesi ile anlam kazanan ve şehirlinin deneyimleyebileceği alanlarda yer alan bir sanat türü. Bu sanat türü kalıcı ya da geçici olarak uygulanabilmekte; çok uzun yıllar meydanları, bulvarları süsleyen heykeller gibi veya belli bir süre sergilenen yerleştirme ve etkinlikler gibi.
“Şehir İçin Sanat” geçmişi binlerce yıl önceye dayanan bir sanat türü. Herkesin görebileceği yerlere yerleştirilen Eski Yunan ve Roma imparator heykelleri devletin gücünü simgelerken daha sonraları yerlerini alan at üzerinde muzaffer komutanlar da askeri başarıları vurgulamaktaydı. Mağara duvarlarına kazılan resimler, duvarları süsleyen freskler ile Mısır mezarlarının üzerindeki şekiller ve metinler, Maya yapıları, Pompei caddeleri; hepsi güzelleştirmek, toplumsal inançları iletmek ve gündelik yaşamı belgelendirmek niyetiyle yapılmıştı. Daha sonraları dini yapılar aracılığıyla mesajlar iletilmeye çalışıldı; kubbeler gezegenleri, güneşi, ahireti anımsatırken kiliselerin haç biçimli taban planları kendi inanışlarını aktarmaya çalıştı, Hint mabetlerinin kare formları kutsal uyumu yansıttı.
Endüstri çağı ile birlikte köyden şehre göç yaşandı, şehirlerin nüfusu arttı, kültürel ve sosyal çevre önemsendi, bu gelişmenin sonucu “Şehir İçin Sanat”, şehirli yaşam ve anlayışı dile getirmeye başladı. Amacı, bu sanatın demokratik yanını sorgulanmaktı: Yapılanlar kim için? Şehirli için mi? Katılımcılığı cesaretlendiriyor mu? Destekçileri var mı? Sadece seçkinlere seslenmiyor değil mi? Herkes için erişilebilir mi? Dünya genelinde ekonomik aktivitelerin azalmasına, işsizliğin artmasına ve gelir adaletsizliğinin derinleşmesine yol açan Büyük Buhran (1929) sonrası ABD zor durumdaki sanatçıları destekleyen bir programı uygulamaya soktu ve 1934-1943 yılları arasında 200 binden fazla “şehir için sanat” ürünü üretildi; binaları süsleyen resimler, alanları önemli kılan heykeller gibi. Programın bir diğer önemli amacı ise sanat ürünlerinin teknolojik gelişme, tarımsal bereket, canlı şehir yaşamı gibi Amerikan değerlerini yansıtmasıydı. 60’lı yıllardan sonra sanatçılar sanatı daha geniş anlamda sosyal ve politik konularla ilişkilendirdi, karşılıklı iletişim ve etkileşimi yaratıcı biçimde kolaylaştırmaya çabaladı, geleneksel düşünce ve öğreti ile mücadeleyi benimsedi.
“Şehir İçin Sanat” geniş alanlarda sanatçının kendini özgürce ifade etmesidir. Galeriler, müzeler dışında kalan geniş kitleleri, daha önce var olmayan izleyiciyi görseller, etkinlikler, fikirler ile harekete geçirmekte ve katılımı sağlamaktadır. “Şehir İçin Sanat” bir yerleri güzelleştirirken diğer yandan öğretmekte, ortak kimliği güçlendirmektedir. Tüm bu nedenlerle önemlidir, önemsenmelidir!
Haftanın Şehri: TORONTO, KANADA
TORONTO, merkezde yaklaşık 3 milyon, metropol alanda yaklaşık 7 milyon nüfusu ile Kanada’nın en büyük şehridir. Şehir 19. yüzyıldan bu yana “şehir için sanat” alanında haklı bir üne sahiptir. 2020-2030 dönemi için geliştirilmiş bir strateji uyarınca bu alanda gelişmeler Sanat Ürünleri ve Anıtlar Koleksiyonu, Şehir İçin Sanat Paydaşlığı ve Sokak Sanatı ana başlıkları altında sürdürülmektedir.
Koleksiyonerlerin katkılarıyla oluşturulan sanat ürünleri şehirde 200’den fazla noktada sergilenmektedir. Paydaşlık programı çerçevesinde yapıların sanat ürünleri ile donatılması desteklenmekte, yarışmalar düzenlenmektedir. Şehirde toplamda 400 farklı yerde sanat ürünü bulunmaktadır. Şehirli ile sanat arasında bağ kurma konusunda gösterilen kararlı, tutarlı ve sabırlı çabalar sonucu Toronto bir “şehir için sanat” şehrine dönüşmüştür ve bu sonuçtan hem şehir yönetimi hem de şehirli oldukça mutlu ve gururludur. Torontolulara göre bu eserler anılarını canlandırmakta, diri tutmaktadır. Diğer yandan beklenmedik yerlerde bir sanat ürünüyle karşılaşmak onları heyecanlandırmaktadır. Yaşadıkları yerleri tarif ederken sanat ürünleri ile ilişkilendirmekte, şehir ile olan bağları güçlenmektedir. Bunlara ilaveten, yeni yerleşimciler için şehrin ne kadar hoşgörülü ve “hoş geldin!” şehri olduğu kanıtlanmaktadır.