İktidarların demokratik yollarla değiştiği ülkelerde sandıktan çıkan seçmen iradesi, kuşkusuz tek bir gerekçeyle şekillenmiyor. Ancak, iradeyi şekillendiren faktörlerin ne sayısı ne niteliği çok da karmaşık değil. Literatür, tipik seçmen davranışını belirleyen etkenlerin başında, kişisel çıkarla özdeşleştirilen grup çıkarlarını gösteriyor.
Özetle toplumsal dokuda en geniş şekilde temsil edilen grubun çıkarının ne ölçüde korunup korunmadığı, iktidarın da notunu belirliyor. Yine literatüre göre, tercihlerde kimi zaman siyasi çıkarlar öne çıksa da çoğunlukla ekonomik çıkarlar belirleyici… Seçmen, kendisine ve kendisiyle özleş gördüğü toplum kesimine en fazla faydayı sağlayan ya da sağlayacağına inandığı partiye oy veriyor. Türkiye’deki geleneksel seçmen davranışları da ağırlıkla bu yönde şekilleniyor. Bir döneme damgasını vurmuş Türkiye’nin simge siyasi şahsiyetlerinden Süleyman Demirel’in “Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur” şeklindeki veciz ifadesi, tam da bu gerçek dinamiğe işaret ediyor.
Geniş kesimlerin çıkarını etkileyen iktisadi faktörler, genelde iki temel sorunla ölçülüyor; hayat pahalılığı (enflasyon) ve işsizlik… Bu ikisinin toplamı, “Sefalet Endeksi” olarak adlandırılıyor. Sefalet Endeksi’nin yükselmesi, mevcut iktidardan hoşnutsuzluğa ve genellikle de seçim döneminde iktidar değişimine yol açarken, düşmesi ise iktidar partisine desteğin devamı yönünde seçmen tercihi oluşturuyor.
Türkiye’nin 2001 yılında yaşadığı derin ekonomik kriz ve yol açtığı ani yoksullaşma, Sefalet Endeksi ile iktidar ilişkisini en çarpıcı şekilde ortaya koyan örnek olarak belleklerdeki yerini hâlâ koruyor. İşsizlik ve özellikle enflasyonun zirve yaptığı 2001 krizini izleyen 2002 seçimlerinde iktidar ortağı her üç parti de (DSP, ANAP, MHP) barajı geçemeyip Meclis dışında kalırken, seçmen yeni kurulmuş olan bir partiyi (AK Parti) tek başına iktidara taşımıştı.
Veriler, sefalet endeksinin, Türkiye’deki seçimlerle anlamlı bir ilişki içinde bulunduğuna işaret ediyor. Kasım 2022 seçimlerinden bu yana iktidar partisi değişmese de, işsizlik ve özellikle enflasyondaki değişimin, iktidarın seçimlerde aldığı oy oranını etkilediğini gösteriyor. Tek istisna 7 Haziran 2015’teki seçimin yenilendiği 1 Kasım 2015 seçimleri. Bu dönemde ekonomideki olumsuz performanstan bağımsız olarak iki seçim arasında yaşanan terör saldırılarıyla ön plana çıkan “güvenlik” kaygısının, oy-Sefalet Endeksi ilişkisini kopardığı görülüyor.
İktidar ve ittifakları ile muhalefet blokunun birbirine yakın seyreden oy oranları, 14 Mayıs seçimlerinin sonuçlarının tarihsel süreçle ne ölçüde bağlantılı gelişeceğine ilişkin de önemli bir test alanı olacak…