Seçimlerden günümüze ekonomi

Zafer Özcivan

Geçtiğimiz seçimlerden sonra ekonomi yönetiminin başına gelen Sn. Mehmet Şimşek ve Sn. Hafize Gaye Erkan ikilisinin göreve başlamasından bu yana yaklaşık altı ay gibi bir zaman geçti. Yaşadığımız bu süreçte en başta enflasyonun önlenmesi amacıyla bir takım olumlu olabilecek önlemler alındı. Alınan ve alınmakta olan önlemler ise sonuç vermeye başladı ve sık sık da merkez bankası aracılığıyla önlemler devam etmektedir.

Öncelikle Mehmet Şimşek’in göreve gelir gelmez rasyonel para politikaları izleneceğini ifade etmesi son derece anlamlıydı. Çünkü düşük faiz yüksek kur dönemine girdiğimiz Eylül 2021’den bu yana ekonomide ne kadar olumsuzluk varsa yaşadığımızı söylemek abartı olmaz. Öncelikle yüksek enflasyon, hayat pahalılığının artması, alım gücünün düşmesi sonucunda halkımızın büyük çoğunluğu geçim derdine düştü ve günümüzde de özellikle dar ve sabit gelirliler için sıkıntı devam etmektedir. Sadece geçim sıkıntısı ile sınırlı kalmamış cari açığımız yükselmiş, merkez bankası rezervlerimizi de eritmiştik.

Tüm bu olumsuzluklarla millet olarak mücadele ederken 6 Şubat’ta yüzyılın felaketini yaşadık ve 100 bim canımızı kaybettik, on binlerce binamız yerle bir oldu. Hükümetin başarılı bir çalışma sağlayarak hiçbir vatandaşımızı evsiz, yersiz, aç, susuz bırakmaması gerçekten çok büyük başarıdır. Dünyanın en güçlü ülkelerinden birinde bile olsa bu kadar yoğun hizmet verilmesi gerçekten zor bir işlemdir. Depremin ekonomik tarafına gelecek olursak oluşan zararı karşılamak, yaraları sarmak için mecburen bütçe açığı vermek zorunda kaldık.

Yeni ekonomi yönetimi ilk olarak düşük faiz politikasına son vererek geçtiğimiz beş ayda politika faizini %26,5 gibi yüksek oranda arttırdı ve döviz kurlarını da kontrollü olarak serbest bıraktı. TCMB Başkanımız da Haziran’da yaptığı ilk toplantıda %22,4 olan 2023 yılı sonu enflasyon hedefini önce %58’e geçtiğimiz günlerde de yaptığı 2023 4’üncü toplantıda da %65 olarak revize etti.

Oluşan bütçe açığını kapatmak üzere özellikle Temmuz ayında akaryakıt ürünlerine art arda yapılan ve %90’a varan zamlar ekim yıllık enflasyonun %4,8, vergi ve KDV’nin yükseltilmesi ve yükselen kur farkları da yaklaşık yıllık enflasyonu toplamda %11 civarında artmasına sebep oldu.

Hepimizin bildiği gibi Sn. Mehmet Şimşek uluslararası alanda saygın kişiliğe sahip ve finans piyasalarını çok iyi bildiğinden dolayı ülkemizin içinde bulunduğumuz dönemde en önemli ihtiyacı olan dış kaynak anlaşmaları yapmak üzere göreve geldiğinden bu yana yabancı ülkelerle iş birliği konusunda çalışıyor. Bunların ilk turunda körfez ülkeleri ile 57 milyon dolarlık yatırım anlaşması yapılmıştı ancak başlayan Hamas-İsrail savaşı bütün dengeleri alt üst edebilir.

Öncelikle yabancı yatırımcının ülkemize gelmesi için ekonomiye güven duyması gerekir. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarına göre ülkemizin kredibilitesi artmaktadır ama bu da bazen yeterli olmayabilir. Geçen yıl 900 puana kadar çıkan kredi risk primimiz günümüzde 365 puana kadar geriledi ve bu olumlu gelişme yatırımcı için son derece önemlidir. Diğer taraftan yabancıların yatırım yapması için seçimleri bekleyecekleri, dolar kurunun 30-33 TL’ye politika faizinin de 40-45 puana çıkmasının beklenmekte olduğu da bir gerçektir. Döviz kurları kısmen de olsa serbest bırakıldı ve geçen 5 aylık sürede kurlar %40 artış gösterdi.

Önümüzdeki süreçte savaşın diğer ülkelere yayılması, petrol sıkıntısının oluşumuna neden olabilir ve akaryakıt fiyatları da dövize bağlı olarak artabilir. Ayrıca orta doğu ülkelerine ihracat yapan ülkemiz için dış talep azalması yaşanması da söz konusu olabilir. Siparişlerin azalması ise üretim daralmasına sebep olacağından işsizlik oranı da artabilir.

Bu dönemde yaşadığımız bir başka olay ise kredi faizlerinin politika faizlerine bağlı olarak yükselmesidir. Mevduat faizleri %42’ye, ihtiyaç kredi faizi de %60’a ticari krediler de %49’a taşıt kredileri %45 konut kredileri ise %41’e kadar yükseldi. Krediler konusunda en önemli gelişme ise kredilerin kontrollü kullandırılmasıdır. Bu bağlamda verilen kredilerin üretimde kullanılması, ithal ikame ürün üretimi ön planda tutulmaktadır.
Enflasyon oranı ise ekim ayı itibariyle TÜİK’e göre %61’e kadar yükselmiştir. Yılsonu hedefi olan %65 oranı biraz zor gibi gözükmektedir. Çünkü halkın tamamını
ilgilendiren gıda enflasyonu %72’dir. Üretim göstergesi olan PMI oranı ise yavaşlama eğilimindedir. Cari açık devam etmektedir.

Bu dönemde Merkez Bankası döviz rezervimiz 126 milyar dolara kadar yükselmiştir.

Tüm yazılarını göster