Seçimler ve dış politika

İlter TURAN SİYASET PENCERESİ

Bir ülkede yapılan seçimlerle o ülkenin dış siyaseti arasındaki bağlantı nedir? Böyle bir soruyu, örneğin elli yıl kadar önce sormuş olsaydık yadırganabilirdi. Demokrasi ile yönetilen ülkeler tarihçesine bakıldığında, iç siyaset konularında partiler arasında yoğun tartışmaların yaşanması kabul görse de, dış siyaset alanında iktidar ve muhalefetin birlik olması söz konusuydu. Milli devletlerin egemen olduğu bir dünyada “milletlerin” dış siyasetinin de “milli” olması bekleniyordu. Dış siyaset seçim mücadelesinin dışında tutuluyordu. Bu, dış siyasetin rakip siyasi liderler arasında görüşülmediği anlamına değil, sadece seçim kampanyalarına malzeme yapılmayacağı anlamına gelmekteydi. Liderler aralarında görüşüp, “milli siyaset” üzerinde mutabık kalıyorlardı. Nitekim, Amerikan dış siyaseti partilerüstüydü (bipartisan), Türkiye’nin ise “milli” bir dış politikası vardı.

Soğuk Savaş’ın ardından dış siyaset iç tartışmaların kapsamına girmeye başladı

Geriye doğru bakıldığında, “milli dış siyaset” anlayışı, bir ülkenin dış siyasetinin iç siyasetini fazla etkilemediği düşünülen bir döneme aitmiş gibi gözüküyor. Bu dönemde dış siyaset aralarında hariciyeciler, milli savunma yetkilileri, istihbaratçılar, düşünce kuruluşları temsilcileri ve bazı akademisyenlerin yer aldığı ve kısaca “dış siyaset seçkinleri” diyebileceğimiz bir topluluk tarafından şekillendirilmekteydi. Bu siyaset belirleme modelinin özellikle Soğuk Savaş döneminde geçerli olduğu görülüyor. Savaş sürdüğü sürece, demokrasi ile yönetilen toplumların seçmenleri, hasmın sunduğu meydan okumanın dış siyasetin ülke içindeki siyasi tartışmalara konu yapılmasına izin vermediğine hükmetmişe benziyorlar. Ancak Soğuk Savaşın oluşturduğu sert çerçeve önce yumuşayıp bilahare de sona erince, tedricen dış siyaset de ülke içi tartışmaların kapsamına girmeye başladı. Aynı dönemde küreselleşme de hızlandı, mal ve sermayenin uluslararası alanda daha serbest dolaşması; çok uluslu şirketlerin ise hükümet politikalarını gözetmekten uzak uluslararası özerk aktörlere dönüşmesi söz konusu oldu. Zaman içinde, daha önceleri dış siyasetin günlük siyasi tartışmalar dışında kalmasını sağlayan koşulların yerini dış siyasetin de tartışma konusu yapılmasını teşvik eden koşullar aldı.

Trump kazanırsa dış siyaseti değiştirebilir

Günümüzde seçimi kimin kazandığının dış siyaseti nasıl etkileyeceği anlamlı bir sorudur. ABD’nin Ukrayna siyaseti buna ilginç bir örnek oluşturabilir. Başkan Biden Amerika’nın Avrupa savunmasına katkısını hararetle savunmaktadır. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasından yararlanarak yeniden ülkesinin NATO’daki öncülük rolünü üstlenmesini sağlamış, ABD kaynaklarını Ukrayna’ya silah gönderilmesi için harekete geçirmiş, diğer müttefiklerin de kendisini izlemesini istemiştir. Halefi de olmayı düşleyen selefi Donald Trump ise bambaşka düşüncelere sahiptir. Kongre’deki Cumhuriyetçi kanat daha şimdiden Ukrayna’ya yapılan kapsamlı askeri yardımı eleştirmeye başlamış, gelecekte bu konuda daha cimri davranılacağını bildirmiştir. Ayrıca, Bay Trump’ın Putin’in davranışları ve Rusya’nın eylemlerinin nedeni konusunda farklı teşhisleri vardır. Trump’ın Biden’in Rusya’ya dönük siyasetini ve ABD’nin Avrupa savunmasına geri dönmesini eleştirmesi, gelecek yıl seçimleri kazanacak olursa, dış siyaseti değiştirebileceğine işaret etmektedir. Zaten son yıllarda ABD’nin Afganistan ve diğer bölgelerde askeri müdahalelerde bulunması tartışma konusu yapılmaktaydı. Kimileri daha da fazla asker gönderilmesini önerirken, daha kalabalık bir grup da askerin tamamen çekilmesini istiyordu.

Türkiye’ye dönecek olursak, seçimler öncesi birçok gözlemci, hükümetin değişmesi durumundan dış siyasetin nasıl etkileneceğini merak etmiştir. Muhalefetin Suriye ile ilişkileri yeniden kurmayı ve mültecileri evlerine göndermeyi öngördüğü bilinmektedir. Ayrıca Türkiye’nin AB üyelik sürecini canlandırmasını ve ABD ile ilişkilerin güçlendirilmesini ve F-35 uçaklarının üretim sürecine geri dönülmesini isteniyor. Buna karşılık, seçimi muhalefetin kazanmaması, hükümetin izlediği dış siyaseti gözden geçirebileceği olasılığını dışlamıyor. Seçim kampanyası sırasında dış siyaset konusunda söylenenler ve kamuoyunun bekleyişlerinin ölçülmesi sonucunda hükümet de bazı değişikliklere yönelebilir. Örneğin, görünüşe göre artık Suriye’den ve diğer ülkelerden göç kabul edilmemesi, gelenlerin de ülkelerine geri gönderilmesi fikirleri kampanya sırasında muhalefetin desteğini güçlendirdi. Dolayısıyla, hükümet yeniden seçilecek olursa, göçmenleri bir bölümünü ülkelerine göndermek üzerine planlar geliştirebilir.

“Milli dış siyaset” kavramı anlamını yitirdi

Soğuk Savaşın sona ermesi, onu izleyen küreselleşme dalgası, hemen her toplumda dış siyasetten etkilenen seçmen kitlelerinin genişlemesi, dış siyaseti de günlük siyasi tartışmaların bir parçası yapmıştır. Bu süreçte “dış siyaset seçkinlerinin” rolü zayıflamıştır. Herkesçe desteklenen “milli dış siyaset” kavramı anlamını yitirmiştir. Dolayısıyla, yukarda da ifade ettiğimiz gibi, artık “seçimler dış siyaseti nasıl etkiler” anlamsız bir soru değildir.

Tüm yazılarını göster