Pazar günü dünyanın dört bir yanında seçim vardı;
Bulgaristan ve Bosna-Hersek seçimleri, Ankara'nın dış politikasını doğrudan etkilemeye aday. Türkiye'nin coğrafi olarak çok uzağındaki Brezilya'daki seçim ise, iki ülkenin yönetim sisteminin ve mevcut yöneticilerinin izlediği yöntemlerin birbirine çok benzemesi nedeniyle daha çok "entellektüel ilgiyle" izlendi.
Rusya'nın Ukrayna'yı işgal girişimiyle başlayan savaşın gölgesi ve etkisinin yoğun olarak hissedildiği Bulgaristan seçimlerinde sonuçlar, üzerinde Türkiye'deki muhalefetin de düşünmesini gerektirecek kadar ilginç;
YOLSUZLUK İDDİALARINA RAĞMEN SEÇİLDİ
Her ne kadar hiçbir siyasi parti seçimlerde net bir zafer kazanamasa da, Bulgar seçmeninin bir dönem yolsuzluk ve usulsüzlükler nedeniyle iktidardan düşen Boyko Borisov'un liderliğindeki partiyi birinci parti yapacak şekilde oy kullandı.
Sadece iki yıl önce yolsuzluklar, ifade ve medya özgürlüğüne koyduğu sınırlamalar nedeniyle ülkede büyük protesto gösterileriyle baş etmek zorunda kalan, sonuçta iktidardan gidişi için "bileti kesilen" Borisov'un, savaş ortamındaki ekonomik belirsizlikler nedeniyle yeniden güçlenmesi, üzerinde düşünmeye değer. Seçmen, hırsızlık ve yolsuzluğu sineye çekip, "istikrar" diyenlerin yanında yer almaya meyilli belli ki.
Tabi bir de Bulgaristan'da oy kullanma oranın sadece yüzde 37'de kalmış olması, seçmenin büyük ilgisizliğinin de bu sonucu yarattığını söylemek mümkün. Avrupa ülkelerinde seçimlere katılma oranındaki bu rekor düşüşler, insanlardaki mevcut demokratik sistemlere inancın ne kadar azaldığını da gösteriyor. Tüm dünya açısından alarm verici.
Bulgaristan'da Borisov'un hükümeti kurmak için potansiyel koalisyon ortağı ise çoğunluğunu Bulgar Türkleri'nin oluşturduğu Hak ve Özgürlükler Hareketi olacak gibi. Ancak her iki partinin toplam vekil sayısı yine de hükümeti kurmaya yetmiyor. Borisov'un ayrıca, seçimlerde ilk kez yüzde 10'u geçen aşırı sağcı ve Putin yanlısı Diriliş partisi ile ortaklık arayışına girmesi bekleniyor. Seçimlerden çıkan bir başka sürpriz ise, yine Rusya yanlısı Bulgaristan Sosyalist Partisi'nin de 9,3 oranında oy kazanmış olması. Bulgar seçmenin yüzde 20'den fazlasının Rusya yanlısı partilere oy vermiş olması ayrıca ilginç.
Bulgaristan'da Borisov hükümeti kuramazsa, yeni bir seçim yapılması da gündemde. Üstelik eğer gerçekleşirse, iki yıl içinde beşinci seçim olacak bu.
BOSNA-HERSEK'TE ZAFER SOSYAL DEMOKRATLARIN
Bosna-Hersek seçimlerinde ise zafer net bir şekilde Sosyal Demokratlar'ın oldu.
Dayton anlaşması çerçevesinde Bosna'da kurulan sistem uyarınca, ülke iki ayrı, oldukça özerk, devletçikten oluşuyor. Seçimler, hem ülkeyi yöneten Sırp, Boşnak ve Hırvat üç üyeden oluşan Başkanlık Konseyi için, hem de Sırp Cumhuriyeti'nin liderliği için yapıldı. Ayrıca parlamentoda, yine etnik ve dini kotalara göre ayrılmış olan milletvekillikleri için de seçim yapıldı.
Bosna seçimleri sonunda, ülkenin efsane liderlerinden Aliya İzzetbegoviç'in oğlu Bekir İzzetbegoviç, Başkanlık Konseyi'ndeki sandalyesini kaybetti. Yerine, 11 muhalefet partisinin ortak adayı olan sosyal demokrat Beçiroviç kazandı. Türkiye'de de muhalefetin Cumhurbaşkanlığı için yaptığı güç birliği gözönüne alındığında, incelemeye değer bir sonuç. Ayrıca kaybeden Bekir İzzetbegoviç'in Türkiye'de iktidardaki AK Parti ile ayrıca iyi ilişkiler içinde olduğunu da not etmekte fayda var. Türkiye'nin Bosna ile kurduğu hassas ve özel ilişkide yeni bir döneme işaret ediyor bu sonuç.
Cumhurbaşkanlığı Konseyi'nde Hırvat etnik gruba ayrılmış sandalyeyi de bir sosyal demokrat aday, Komsiç kazandı. Sırpların koltuğuna ise, bir önceki Cumhurbaşkanı Dodik'in partisinden Cvijanovic seçildi. Rusya ile iyi ilişkilere sahip ve Bosna-Hersek'ten ayrılıp, bağımsızlık ilan etme taraftarı söylemleri ile öne çıkan Dodik ise, Sırp Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanlığı için yarıştı. Dodik'in Sırp cumhuriyeti'nin liderliği için seçimi kazanıp kazanmadığı ise henüz belli değil; Oy sayımı hala devam ediyor. Hem Dodik, hem de en yakın rakibi Jelena Triviç oy sayımı sürerken zafer ilan ettiler.
Eğer Dodik Sırp Cumhuriyeti'nin liderlik koltuğuna seçilirse, bunun Avrupa kıtasında Rus Cumhurbaşkanı Putin açısından "yeni bir zafer" olarak görmek mümkün.
YÜKSEK TEMSİLCİNİN SEÇİM GÜNÜ YAPTIĞI MÜDAHALE
Bosna'da ayrıca Dayton anlaşması uyarınca atanmış Uluslararası Yüksek Temsilci'nin, tam da seçim günü, hem seçim sistemine, hem de ülke Anayasası'na müdahale ederek, değişiklik yaptığını açıklaması ayrıca düşündürücü. Bosna'nın kurucu anlaşması halen Alman vatandaşı Christian Schmidt tarafından yürütülen Yüksek Temsilcilik makamına yasalarda değişiklik yapma hakkı tanıyor. Nitekim Schmidt, ülkede sistemin işleyişini daha verimli hale getirmek bahanesiyle, seçim yasasında değişiklik sinyalini Haziran ayında vermişti. Ancak Bosna'daki siyasi partilerin ve medyanın büyük tepkisi nedeniyle, bu adım söylem aşamasını geçememişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan da Bosna'ya bir ay önce yaptığı ziyaret sırasında, Yüksek Temsilci'nin sisteme müdahalesine karşı durduğunu çok açık ve net ifadelerle dile getirmişti.
Schmidt, tam da hem siyasi partilerin, hem de medyanın ülke seçimlerle meşgul olduğu anda, adım attı ve Bosna'da oy verme işleminin tamamlanmasından bir saat sonra, seçim sistemini değiştirdiğini açıkladı.
Schmidt'in yaptığı değişikliğe ilişkin ilk takdir açıklamasının ABD yönetiminden gelmesi, konunun aslında tam olarak ne olduğunu da ortaya koyar nitelikte; Batı cephesi, tam da Rusya'yla Ukrayna savaşı üzerinden itişme yaşanırken, Avrupa'nın ortasındaki Bosna'da herhangi bir istikrarsızlık istemiyor. Bunun için, Anayasa ve yasalara müdahale dahil, herşeyi yapılmasını da "mübah" görüyorlar.
BREZİLYA'DA SEÇİM İKİNCİ TURA KALDI
Brezilya'da ise mevcut populist sağcı Cumhurbaşkanı Bolsanaro ile bir önceki Cumhurbaşkanı Lula da Silva arasındaki rekabette, ilk turda yenen çıkmadı. Lula Da Silva fazla oy almış olsa da, birinci turda Cumhurbaşkanı seçilmek için yeterli oya erişemedi. Brezilya'da seçimlerin ilk ve ikinci turu arasında yaşanacakları ve seçim sonuçlarını - Türkiye'de benzer bir sistemle en geç 8 ay sonra yapılacak seçimler düşünüldüğünde- izlemek çok ilginç olacak gibi.