Geriye dönüp baktığımızda ne büyük badireler atlattığımızı görebiliyoruz. Öncelikle Teröristbaşı Öcalan'ın yakalanmasıyla başlayan süreç, sel baskınları ve Marmara Depremi, 2001 Bankacılık Krizi, Kemal Derviş Süreci ve Seçimler. Bu dönemin hemen arkasından 2002-2013 yılları arasında tecrübe ettiğimiz Batıya Yakınlaşma ve Toplumsal Uzlaşma Dönemi var.
Gerçekten de 2002-2013 dönemi toplumun büyük kısmı için "altın yıllar" olarak adlandırılacak bir süreç oldu. Sportif başarıların yanında, Türkiye sosyal yaşantısıyla da yabancı basının gündemindeydi. Farklı kültür ve inançların beraberce huzurla yaşadığı bir ülke olarak o zamanlar gerçekten herkesin kıskandığı veya gıpta ile baktığı bizdik. Arada Hrant Dink suikastı gibi hepimizi üzen gelişmeler yaşadık ama Türkiye'nin modernleşme hareketi devam etti.
Açıkçası 2011 yılından itibaren siyasete destek verenlerin ayrışması giderek hızlanmaya başladı ve 2013 yılında Gezi Parkı hadiseleri ile gerginlik tırmanışını hızlandırdı. Ancak Dolar/TL'de önemli bir hareket olmadı diyebilirim. Ne olduysa 2016 yılının 15 Temmuz'daki demokrasiye hain saldırıyla beraber zirve yaptı desem yanlış olmaz. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 2021 yılında KKM enstrümanı açıklamasına kadar sürekli yükselen Dolar Kuru, 2022'de dinleniyormuş gibi yaptı ama yükselişe kaldığı yerden devam etti. Şöyle ki 2016 Temmuz Ayında 3 TL civarında olan ABD Doları bugün 20 TL'ye dayandı. Yani TL son 6.5 yılda 7 kat değer kaybetmiş oldu.
Bu sonucun doğru bir ekonomik model ile ortaya çıkması imkânsız olduğu gibi, darbe girişiminden sonra başlayan terör operasyonları, 2018'den yaşanan hızlı tren kazası, terör saldırıları, faizleri düşürme çabası, yüksek enflasyon, Merkez Bankası rezervlerinin erimesi, iç siyasetteki dalgalanmalar, Pandemi, doğal afetler ve deprem nihayetinde Rusya-Ukrayna çatışmasının da yaşananlarda etkili olduğunu söylemek lazım. Tüm bunlar seçimler bitince, sakin bir sürece ne kadar ihtiyacımız olduğunu bizlere gösteriyor.
Seçimi kim kazanırsa kazansın ortodoks politikalara hemen dönmek yerine, öncelikle sosyal adaleti ve barışı tesis edecek adımları atması gerekiyor. Ekonomi, belki el atılacak işler arasında orta sıralarda yer alıyor. Piyasa ekonomisi şartlarına kademeli olarak dönüş sağlanırken, adalet reformunun yapılması, halk kesimleri arasında eşitsizlik ya da ayrımcılık yapıldığı izlenimi veren uygulamaların bertaraf edilmesi, iş dünyasının siyasete doğruları söyleyecek hale getirilmesi, mevzuatta sık değişiklik yapılmaması gibi adımlar mutlaka bir faiz kararından daha büyük etki yaratacaktır.
Seçimlere çok az kala, hele ki oy vereceğimiz sandıklar da belirlenmiş iken, içimizden böyle bir Türkiye dilemenin daha doğru bir yaklaşım olacağına inanıyorum.