Seçimden önce-Seçimden sonra (II)

Hasan ARDIÇ Dünyada Ekonomi

Yaklaşık bir ay önce, seçim öncesi ve sonrası olanları ve olacakları öngören bir yazı yazmıştım. Bu yazım;www.ekonomim.com, linkedin ve Twitter ve bazı ekonomi dergilerinde yayınlandı.

Bu yazıda belirttiğim “Beni ilgilendirenler” başlığı altında

Seçimden önce- Seçimden sonra olanlar, yapılan çalışmalar ve SS olması muhtemel olanlara ilişkin öngörüler. Yazımı yayınladığımda seçime 41 gün vardı, seçim tarihi aynı olmak kaydıyla 3 Mayıs itibariyle 11 gün kaldı.

Şimdi bakalım 3 Nisan 2023 tarihinde yazdıklarıma;

a.) Yüksek ve yükselen enflasyon

b.) TEFE ve TÜFE arasındaki makasın bu yıl da açılacağı endişesi

c.) Hiper Enflasyon ve durgunluk (Resession)  riskinin artması

d.) Bütçe açıkları

e.) Ödemeler dengesindeki denge dışı durum

f.) CDS (Credit Default Swap) primlerinin artması (1 / 5 / 2023 itibariyle 544)

g.) COVID-19 pandemi sürekliliği, riski

h.) Ulusal para biriminin diğer para birimleri karşısında değer kaybı

i.) 6 Şubat 2023 tarihinde 11 ilimizde ve çevrelerinde karşılaştığımız depremler

j.) Benzer bölgede sel baskınları

k.) Yitirilen canlar, yıkılan konut ve işyerleri

l.) Bütün bunların maddi yükleri…

Maalesef yukarıdakilerin tamamı olmuştur, yaşanmıştır ve seçime kadar daha da yaşanacağına ilişkin öngörülerim süregelmektedir. Buna karşılık, SS olabileceklere ilişkin bir dizi tahmin var. Onlara da aşağıda yer verelim.

- Her zamanki gibi en önce mutlak bir tasarruf politikasının uygulanması ile başlamak,

- İhracatın artırılması amaçlı olarak ihracatı engellemese bile kısıtlayan vergileri kaldırmak, en azından bir anlamda düzlüğe çıkana kadar suspan tutmak,

- Tarım ekonomisini desteklemek,

- Mümkün olabildiğince kısa vadeli ve döviz bazında borçlanmamak,

- İthalatı kısıtlamak,

- TCMB emisyon hacmini giderek daraltmak, enflasyona alan açmamak,

- Döviz girdilerini artıracak diğer önlemleri almak; turizm gelirlerini artırmak,

- Planlı çalışmak, belki DPT yi yeniden kurmak,

- Türkiye’de zor olsa da nüfus planlaması yapmak,

- Diyanet İşleri Başkanlığı gibi üretken olmayan büyük bütçeli kurumların faaliyetlerini denetlemek, bütçelerini çok büyük oranda kısıtlamak,

- Bütçe denetimlerini sıklaştırmak, gereken ölçüde güncelleme yapmak,

- Kamu harcamalarını minimize etmek, bütçeye yıllardır ağır yük getiren ultra lüks ve lüks harcamaları kaldırmak. (Örneğin siyah makam araçlarının sayısını minimize etmek, Devlete ait olan özel uçak filosundaki sayıyı minimize etmek,

- Bu arada devlet üst düzey görevlilerinin havalimanlarından karşılanması ve uğurlanmasına sınır getirmek. Bu seviyenin altındaki görevlilerin gidiş ve varışlarını serbest bırakmak.

- Derhal sınırlarımız dışında görev yapan askerlerimizi kışlalarına geri çağırmak,

- Enflasyonu en az %10 oranında düşürebilirsek, 2024 yılı için ücret zamlarının üst sınırını en çok %5 olarak belirlemek ve bunu gerek ücretlerde, gerekse ücrete ilişkin vergilerde uygulamak.

- Haksız rekabete asla toleranslı davranmamak,

- Vergi reformunu güncellemek; dolaylı ve dolaysız vergileri ekonominin durumuna göre artırmak/azaltmak/aynı bırakmak kararını yeniden gözden geçirmek,

- İnşaat sektörüne bu derece bağımlı kılınan bir ekonomik yapıdan çıkılması gerektiği ölçüde artık çıkmak,

- Katma değer üreten işlerde daha yoğun çalışmayı hedeflemek ve gerçekleştirmek,

- Aşırı istihdamı bırakın, fazla istihdamı engellemek,

- Özellikle devlette, bir memura bir müdür düşmeyecek organizasyon şemalarını artık uygulamak…

Listemizi uzatmak olanaklı, bazı maddeleri eklemek / çıkarmak tabii ki mümkün. Ancak daima fayda-maliyet analizi, matematiksel bakış açısıyla, aritmetik kullanarak yapılmalıdır. Örneğin; çok geniş odalarda, oldukça yüksek maliyetli mobilyalarla tefriş edilmiş makam odası (!) anlayışı derhal bırakılmalıdır. Bu arada savunma harcamaları kontrol edilmeli ve eminim ki mutlaka en az %50 oranında azaltılmalıdır. Her şehirde üniversite açmak yerine, bunları azaltıp karşılığında kaliteli eğitim kadroları oluşturmak çok daha rasyonel geliyor. Hayal çalışmalara akademik de olsalar, henüz daha gerçekçi olmak daha büyük önem taşımaktadır. Örneğin Uzay Bilimleri Akademisi, uzaya seneye gitmek gibi… Bir astronotun giysi takımı yaklaşık 100 milyon dolardır. Akademinin bütçesi ise galiba 80 milyon dolar olarak açıklanmıştı. (Diyanet bütçesinden az) Bir pilotun yetişmesinin bile çok maliyetli olduğu bu dönemde uzaya gitme hayali kurmak hiç gerçekçi değildir. Belki yıllar sonra… Şöyle daha iyi anlaşılması için bir kıyaslama yapalım; bir savaş uçağı ile onu kullanan pilotun maliyetleri (Tabii ki pilotun yaşamı hariç) karşılaştırıldığında pilotun maliyeti daha yüksek olduğu bilinir. Uzay gibi bilmediğimiz bir konuda elbette fikir yürütemeyiz, ama bu haberi basından öğrenmiştim. Belki bir kıstas olur…

Söylemek istediğim çok basit:

Seçimlere ilişkin yazmak, asla seçimlerde oy vermeye yönelik görüş belirtmek, belki bir ölçüde seçim propagandası yapmak değil. Kim nereye oy verirse versin bu beni hiç ilgilendirmez. Ne kime ve hangi partiye oy vereceğimi söylerim, ne de kimin ne oy alacağını merak ederim.

Tahminlerimin tutması ile övünecek halim yok, çünkü bir beklentim yok. Yapılacaklara ilişkin, doğru olduklarına, gerçekçi bulduklarıma ilişkin olması gerekenleri yazdım.

Ortada birebir tutan öngörülere (Daha seçime bir ay varken yayınladığım) bakarak hiç fire vermeden bunları yazabilmekle; kendimi sınamış olduğumu düşünüyorum, bu konuları çalışmakla yükümlü olan arkadaşlarıma hazır notlar paylaştığımı görüyorum.

Hepsi, hepsi bu kadar…

İyi bir seçim, dürüst bir sayım, demokrasi içinde bir seçim olması dileklerimle…

Tüm yazılarını göster