Mecbur yaklaşan yerel seçimleri yazacağız…
İyice birbirine giren ilişkileri…
Bir dağılan bir barışan ittifakları…
Partisinden istifa edenleri, partisi tarafından disiplin suçu işlediği söylenenleri…
Oy verecek parti bulamadığını söyleyenleri, nihayet oy verecek adres bulduğunu ifade edenleri…
Büyük vizyonlardan, hayallerden bahsedenleri, buna karşın çeşmesinden akan suyu içemeyen “kentlileri”…
Adayları beğenmeyenleri, adaylara tapanları…
Misal, Adana’daki yerel dengeler ve Cumhur İttifakı’nın kararıyla oluşan tartışmalara MHP’nin bir kaç ilçe teşkilatını kapatarak yanıt vermesini…
Misal, daha yakın zamana kadar İYİ Parti’nin Rize İl Başkanlığı’nı yapan Ayşegül Özyanık’ın “İYİ Partimizin 2019 seçimlerinde ABB adayı olan, 2023 seçimlerinde Cumhurbaşkanı adayı olarak önerdiği, 4.5 yıl belediyeciliğiyle övündüğümüz Mansur Yavaş başkanın dönemi ile dinazorcu, parselci Gökçek dönemini aynı kefede değerlendirmenin ciddi bir kurumsal iletişim hatası olduğunu düşünüyorum” sözleriyle partisinden istifasını…
Yahut, Cumhurbaşkanı Danışmanı, AK Parti MKYK Üyesi, dört dönem AK Parti Şanlıurfa Milletvekilliği yapan Kasım Gülpınar’ın YRP’ye katılarak Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkan adayı oluşunu…
Ya da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Merkezi yönetimle yerel yönetim el ele vermezse, dayanışma halinde olmazsa o şehre herhangi bir şey gelmez. Hatay’a geldi mi? Bak şu anda Hatay garip kaldı” sözlerini…
Hasılı, neredeyse her kafadan bir ses çıkıyor. Her parti türlü, çeşitli hesaplarla seçimi nasıl kazanırım diye çabalıyor. Her siyasetçi seçim sonrası için yaptığı planları tekrar tekrar gözden geçiriyor. Ama ortada sorunları masaya yatıran, bu sorunları baştan aşağı iyi niyetle, bir plan içinde ve tartışmaya açık bir şekilde önümüze koyan bulunmuyor.
Yine de yerel seçimler, Türkiye’nin önümüzdeki yıllarını etkileyecek bir potansiyel barındırıyor.
Özel-İmamoğlu ittifakı nereye evrilecek? CHP olağanüstü kurultayı hangi dengelerle toplanacak?
Kemal Kılıçdaroğlu’nun tavrı ne olacak? “Namus sözü” verilen ön seçim konusunda parti tabanı nasıl bir tepki gösterecek?
YRP’nin seçime ayrı girme kararı, bazı şehirlerde AKP’ye ciddi oy kaybettirebilir mi? Böyle olursa iktidar kanadında ne gibi değişiklikler beklenmeli?
İYİ Parti aldığı pozisyon sonrasında kendi içinde “gençleşmeye” mi gidecek? Yoksa uzatmaları mı oynayacak?
DEM çıkaracağı adaylarla seçimin kaderini nasıl etkileyecek? Aday çıkarmakla çıkarmamak arasındaki duruş, düşünce farkı partinin nereye doğru evrilmesine yol açacak?
Zafer Partisi kimi seçim çevrelerinde beklenenin üzerinde oy alır mı? Özellikle üniversiteli gençler açısından bir çekim merkezi haline dönüşür mü? Dönüşürse bunun anlamı üzerinde uzun tartışmalar yapmak gerekmez mi?
Bunlar ve daha yüzlercesi içinde barındırdığı değişim, dönüşüm tohumlarıyla kilit sorular.
Bu soruların yanıtları bizim nasıl bir ülkede yaşayacağımızı da belirleyecek. Sadece bizim nasıl bir ülkede yaşayacağımızı değil aynı zamanda başka ülkelerin nasıl bir Türkiye ile ilişki kuracaklarını da…
Görünen o ki iktidar kanadı merkezi hükümetin gücüyle yerelde sunabileceği avantajları, muhalefet bireysel başarıları ve hikâyeleri ortaya koyarak seçime girecek. Ama bunların hiçbiri Türkiye’nin ufukta bekleyen yeni dönemi için yeterli olmayacak.