Seçim ekonomisi...

Hasan ARDIÇ Dünyada Ekonomi

Seçim ekonomisi…

Doktrinde böyle bir model var mı?

Bildiğim kadarıyla yok, ama…

Bizde var, belki birkaç ülkede daha… 

O zaman üzerinde düşünmeye değer…

Seçim ekonomisi yaklaşan bir seçim ortamında iktidar partisinin elindeki olanakları, seçimi bir kere daha kazanmak için kullanması ve tabii yönlendirmesi olarak tanımlanabilir. Ama bunu bir ekonomi modeli olarak düşünmeyin, çünkü değil.

Daha net olabilmek adına günümüzden örnekler yoluyla; asgarî ücretin artırılması, maaş ve ücretlere zam yapılması, vergi oranlarının düşürülmesi, bir yıl boyunca köprü ve otoyol ücretlerinin sabitlenmesi, ve benzeri uygulamaların yoğunlaşması seçim ekonomisinin uygulamadaki tanımı…

Seçim ekonomisini uygulayabilmek için; gelişmiş bir demokrasi, hesap verilebilirliğin olduğu ekonomilerde biraz zor uygulama alanı buluyor. Aslına bakarsanız hemen her ekonomide az veya çok seçim ekonomisine ilişkin uygulamalar görmek mümkün…

Genelde seçim ekonomisinin varlığı ve işleyişine ait yaklaşımlar bu şekilde. Zaten adı üzerinde; seçim ekonomisi…

Ülkemizde seçim ekonomisi:

Türkiye’de seçim yapılan her yıl, seçim ekonomisi uygulaması yapılmıştır, istisnası yoktur. Biz burada son seçim ekonomisinin koşullarına bir göz atmak istiyoruz. 20 yıla yakın bir süredir, ülke tek parti iktidarı ile yönetilmektedir. Her ne kadar bir de daha az milletvekiline sahip bir parti daha olsa da iki parti tam bir uyum içinde görünmektedir.

Son beş yıla bakmaya 2017 yılı itibariyle başlayalım; önce 2017 yılı ekonomi göstergelerine bakalım;

2017 başındaki makro ekonomik problemler;

           

            %3,2 oranıyla düşük bir büyüme hızı,

            %8,53 oranıyla yüksek olarak değerlendirilebilen enflasyon,

            %10,9 oranında yüksek işsizlik…

            Bütçe açığı %1,1

Cari açık %3,8

Ancak seçim ekonomisini ön planda tutarak; işsizliği düşürme, enflasyon artışına izin vererek bazı sektörlerde ÖTV ve KDV gibi harcamalardan kaynaklanan vergileri düşürdü. Bu durumda artan enflasyon ve carî açık yükselmesi realize oldu.

Makro Ekonomik Gösterge            2015                2016                2017

Büyüme                                             6,1                   3,2                   7,4

Bütçe Açığı / GSYH (%)                   1,0                   1,1                   1,5

Cari Açık / GSYH (%)                      3,8                   3,8                   5,5

Enflasyon Oranı                                 8,81                 8,53               11,92

İşsizlik Oranı (%)                             10,3                 10,9                10,9

Tablo ve bazı önemli bilgiler değerli Dr. Mahfi Eğilmez’ den alınmıştır. (01.05.2018) Teşekkür ve saygıyla. HRA.,

2017 yılında bir şekilde seçim ekonomisine giriş düzeyinde de olsa başlatılan uygulamaların 2017 yılı sona ererken biteceğini düşünen olmadığına göre, 2018 ve hattâ 2019 yıllarına da bakmak doğru bir yaklaşım olacaktır. 2018 ve 2019 yıllarında daha uzun vadeli; imar affı gibi, vergi affı gibi, bayram ikramiyesi gibi özel uygulamalara gidilerek seçim ekonomisi sürdürülmüştür.

Seçim ekonomisinin maliyetini karşılamak, özellikle cari açık veren ekonomilerde daha da zordur. Seçim sonrasında iktidara kim, hangi parti(ler) gelirse gelsin, önemli vergiler getirmek, tahsil etmek zorundadır.

Bu noktada, maliye politikası, para politikası doğallıkla ön plâna, en ön plâna çıkacaktır. Bu arada enflasyon faktörünü de unutmamakta mecburiyet vardır. TCMB ve diğer finansal kurum ve kuruluşlar enflasyon hakkında öngörüde bulunsalar da hedef tahminleri hesaplasalar da İktidarın enflasyon hedef ve öngörüleri yıllar boyunca %5 olarak sabitlenmiştir. B malî tüm görüşme ve yazışmalarda yer almaktadır. Bununla beraber sıkı para politikası, malî disiplin vb kavramlar her malî yazı ve görüş bildiriminde yer almıştır.

Türkiye’de çok partili sisteme geçtikten sonra Türkiye ekonomisi 1958, 1970, 1979, 1994, 2000 senelerinde aynı ekonomik krizleri yaşadı, adeta hiç değişiklik olmadan krizler seçim ekonomilerinde hep aynı oldu. 

“21. yüzyılda ekonomilerin iki temel girdisi olacaktır: 

Hukuk ve nitelikli eğitim; 

Türkiye bu iki alanı da perişan ettiği için gireceğimiz ekonomik krizin uzun sürme ihtimali, Mayıs 2023’de kim iktidara gelirse gelsin her zamankinden fazladır.” (*)

Tüm yazılarını göster