Güngör Demirer
Bağımsız Denetçi
Son zamanlarda karşımıza oldukça sık çıkmaya başlayan sayısal dönüşüm ve bunun bağımsız denetime etkisinden, katkısından söz edeceğim. Bu konuyu seçtim zira hemen hemen herkesin kendince inandığı, daha doğrusu ondan başka deneyimi olmadığı için bir politikanın peşine takılmış ve bekleyip görelim düşüncesiyle en kolay yoldan sıradanlaşma çabası içinde olduğunu gözlemliyorum. İşletmeler bir teknolojinin kısa vadede etkisini abartma ve uzun vadede etkisini hafife alma eğilimindedirler.
Oysa dünya değişiyor, devletlerin, şirketlerin yönetim ve ekonomi politikaları değişiyor, üstelik gelişerek değişiyor. Yöneticiler, çalışanlar, karar vericiler ve dahi finans kuruluşları sayısal dönüşüme öncelik vermeye başladılar. Kimse denenmiş olanı denemek istemiyor. Çünkü o yoldan daha evvel geçti ve köstebek yuvaları gibi çukurlar olduğunun farkında. Bu farkındalıkla, neden düşeceğini, yavaşlayacağını, zarar göreceğini bildiği engebeli yolu tercih etmek istesin. İşte sayısal dönüşüm tam olarak budur. Yıllarca denenen bir türlü tam kapasite verim alınamayan her türden faaliyet koluna yönelik yazılım altyapısını, veri işleyen bu verilerle yeni veriler üretebilen aktifl iğe taşımak gerekmektedir.
Öte yandan işletmenize uygun olarak tasarlanan yazılımlarla edinilen bilgileri anlayacak ve yorumlayacak çalışanlara ihtiyaç vardır bu sebeple sayısal dönüşüm kavramı sadece birtakım teknolojik altyapıyı alıp işletmenize montajlamak ya da kaba tabirle yamalamak değil çalışanlar ve yöneticiler için daha kullanışlı, anlaşılır hale getirmek için çabalamaktır. Herkese bir masa, bir bilgisayar verip anlaşılmaz yazılımlarla donatmak sayısal dönüşüm anlamına gelmez sadece teknolojiyi yakalamış olursunuz. Çalışanlar, yönetime sundukları raporları kullandıkları yazılımlar aracılığıyla çıktı olarak almaktadırlar. Yönetim ise hem bu raporlara bakarak hem de raporları sunanların sayısal verileri anlama ve yorumlama kabiliyetlerine göre finansal kararlar vermektedirler.
Sayısal dönüşüm ve bağımsız denetim kavramıyla ilgili ilk resmi regülasyonun 2002 yılında yürürlüğe giren Sarbanes Oxley Kanunu (“SOX”) olduğu kanaatindeyim. O döneme bakıldığında Enron işletmesinin ve Arthur Andersen bağımsız denetim kuruluşunun karşılıklı personel alışverişi sonucunda bağımsız denetim kuruluşu, denetim sorumluluklarına aykırı olarak Enron’un mali tablolarını gerçekten farklı göstermiş, işletmenin borç ve zararlarını yatırımcılardan gizlemiştir. Olayın yaşandığı zaman dilimi, bundan 20 yıl öncesine ait, yani teknolojinin henüz gelişme aşamasında olduğu ve bugünlerde sayısal dönüşüm dediğimiz kavramın bilinmediği yıllar.
Bahsi geçen regülasyon ile bağımsızlık, kamunun aydınlatılması, finansal analiz kaynaklı menfaat çatışmaları, kurumsallık, beyaz yaka hileleri, kurumsal hileler gibi yeni kavramlar hayatımıza girmiş ve bunlarda zamanla sayısal dönüşüm için temel oluşturmuşlardır. Birçok işletme hileye karşı caydırıcı bir eylem oluşturması bakımından her yıl hile denetimi yaptırmaktadır. Hilenin önlenememesi, faaliyetlerin ve çalışanların verimliliğinin ölçülememesi, sektörel rekabette geride kalınması ve ucuz krediye ulaşmadaki zorluklar işletmeleri yeni arayışlara yönlendirmiş sonucunda da endüstri 4.0 ile başlayan ve yapay zeka ile devam eden bir sayısal dönüşüm sürecine girilmiştir.
Bağımsız denetim ise bu noktada önem kazanmakta ve iç kontrolün denetimdeki önemine dem vurmaktadır. İç kontrol ise yukarıda bahsettiğim sayısal dönüşümle daha az risk barındırır bir yapıya bürünmektedir. İç kontrol gücü yüksek bir işletmenin bağımsız denetim maliyeti iç kontrol riski düşük olan işletmelere kıyasla daha makul seviyede seyretmektedir. İşletmeler ve çalışanlar fırsatını bulduklarında hileye başvurma potansiyeline sahiptirler. İç kontrol işletmelere, risklerin kayıp gerçekleşmeden önlenmesi, iş akışlarını standardize etmesi, görev ve sorumlulukların dağılımı, kurumsallaşma ve kurumsal yönetim, olası krizlere karşı hazırlıklı olma, olası fırsatları kaçırmama, hesap verebilirliğin güçlenmesi, üst yönetimin işletmenin performansını izlemesi ve düşük performansın nedenlerini sorgulaması gibi avantajlar sağlar.
Bir işletmede iç kontrolün varlığı bağımsız denetçide işletme faaliyetlerinin etkili, ekonomik ve verimli olarak yürütüldüğü, işletme aktifine kayıtlı varlıkların korunduğu, muhasebe kayıtlarının tam ve doğru olarak tutulmuş olması olasılığının yüksek olduğu, mali bilgi ve yönetim bilgisinin zamanında ve güvenilir olarak üretildiği intibanı uyandırır. Böylece bağımsız denetçi önemlilik düzeyini belirleyerek, örneklemlerini, dış teyitlerini, soruşturmalarını bu bağlamda gerçekleştirecek, analitik testlerini ise iç kontrolün güvenilirlik yüzdesine oranlayarak yapacaktır.
İç kontrol güvenilirlik yüzdesi yüksek olan bir işletmenin hesaplarında hile yapma yüzdesi de düşük olacaktır. Sayısal dönüşüm kavramını tam olarak anlamış işletmeler, yeknesak regülatörlerle kendilerini boğmak yerine açık, şeff af, anlaşılır ve hesap verilebilir raporlamalar yapabilecekleri kontrol ortamını oluşturmuş ve kaliteli kar dediğimiz esas faaliyet kârlılığını artırma yönünde de önemli bir adım atmış demektir. Zira çeşitli veriler toplanarak analiz edildikçe, çalışanlar sayısal dönüşüm noktasında bilgilendikçe yönetime verimlilikle ilgili daha etkili raporlar sunabileceklerdir. Bu yöntemle faaliyetlerin üst yönetimden sorumlu olanlarca denetlenebilirliği kontrol altında tutulacaktır. Sayısal dönüşüm, iş süreçlerinin otomasyonunu sağlayarak çalışanları daha verimli işler çıkarabilecekleri özgürlüğe kavuşturur. İşletmelerin dili finansal raporları yani sayısal verileridir. Bu veriler arttıkça işletmede önemli yanlışlık yapma, hile yapma gibi risklerin varlığı da artacaktır.
Sayısal dönüşümü başaran işletmeler gerçek gücün sahibi olacaklardır. Sektör içerisinde rekabet gücü, fırsatları görüp, riskleri önceden bertaraf etme gücü, finansal rekabet gücü, entelektüel sermayeye erişme ve onun bağlılığını kazanacaklardır. Kontrol ortamı iş yapılabilir, hesap verilebilir kurumsallığa kavuşur. Kısacası sayısal dönüşümü, işletmelerin üçüncü kişiler nezdindeki itibari değerini artıran bir katma değer olarak değerlendirmek gerekir. Dönüşümü içselleştirebilen, bunu yaparken de katlandığı maliyete değil, getirisine odaklanan işletmeler mutlaka ama mutlaka kazanacaklardır. Riskin önlenmesinde ve fırsatların kaçırılmamasında zamanlama önemli bir unsur olarak öne çıkmaktadır. Yanlış ve yerindeliği olmayan tahminler, olmayacak şeylerden korkma sonucunu doğurur. Sayısal dönüşüm ve entelektüel sermaye işletmelerin kalbidir. Korkmayan bir kalbe sahip olmak ise işletmelerin elindedir.