Savunma sanayiinde küresel oyuncu olmayı nasıl başardı?

Sadi ÖZDEMİR EKONOMİDE SAĞDUYU

Türkiye’nin savunma sanayi alanındaki ‘yerli milli teknoloji’ başarısı küresel dengeleri lehimize değiştiriyor. Savunma sanayi şirketlerimiz artık cirolarının çok büyük bölümünü ihracattan elde ediyor. Yurt dışında rakiplerini satın alarak başka ülkelerde üretim tesisleri kuruyor. Bu sürecin en iyi örneklerinden biri olan Samsun Yurt Savunma (SYS), Türkiye’de (Samsun ve İstanbul), ABD’de (Florida), İngiltere’de (Bershire) olmak üzere yedi fabrikasında üretim yapıyor.

Samsun Yurt Savunma (SYS) Yönetim Kurulu Başkanı Zafer Aral ile sohbet ediyoruz. SYS’nin (Canik) Türkiye’de yılda 450 bin adet tabanca ve 6 bin uçaksavar üretimiyle küresel bir oyuncu olduğunu vurguluyor. ABD tesislerinde de yılda 150 bin adetlik tabanca üretimi var. Türkiye ve İngiltere tesislerinde yılda 250 adet orta kalibre top ve 6 bin adet uçaksavar üretiyor. 12,7 mm ağır makineli tüfeklerde de dünya genelinde az sayıdaki üreticiler arasında. Zafer Aral, “Eğer Rusya Kiev’e giremediyse havada Bayraktar SİHA, karada Canik Makinalı” şeklindeki yorumları hatırlatınca SYS’nin büyüklüğünü net ortaya koymak adına ‘rakamlarla son durumu’ soruyorum. Şöyle yanıtlıyor:

Geçen yıl 145 milyon dolar ciro yaptık, 135 milyon doları ihracattan geldi. Öyle görünüyor ki bu yılı 160 milyon doları ihracattan olmak üzere 175 milyon dolar ciro ile tamamlayacağız. 25’ine düzenli olmak üzere 70 ülkeye ihracat yapıyoruz. Üç ülkede üretim yapıyoruz. Bizde yaklaşık bin 150 kişilik doğrudan istihdam var. 10 vilayetimizde de 70-80 alt üreticimiz var onlarda da yaklaşık 2 bin 500 kişi çalışıyor. Samsun OSB’de 100 bin metrekare ve Florida’da 20 bin metrekare kapalı alanda üretim yapıyoruz. Toplamda yedi fabrikamız var. Tabancalarımız 24 ülkenin devlet ihalelerinde resmi silah olarak tanınıyor. Şu anda Türkiye’nin en büyük 10 savunma sanayi ihracatçısı arasında tek özel sektör silah üreticisiyiz. Kara, hava, denizde çok sayıda yerli ve milli savunma sanayi projemizde partneriz.”

İTÜ’nün efsane mühendisleri

Zafer Aral, eski sanayi ve ticaret bakanlarımızdan merhum Cahit Aral’ın oğlu ve babası gibi İTÜ Makine Mühendisliği mezunu. Bir dönem Türkiye’yi siyasi olarak da yöneten ‘mühendisler ideolojisi’ gibi sosyolojik çalışmalara konu olan o efsane kadronun önemli halkalarından biri olmaktan gurur duyuyor. Süleyman Demirel, Necmettin Erbakan, Cahit Aral, Turgut Özal, Ali Bozer, Binali Yıldırım, İTÜ’nün rahle-i tedrisinden geçmiş çok ünlü bazı değerlerimiz. Zafer Aral, “Bizden önceki isimleri hep saygıyla anıyoruz, onlar abilerimiz. Anılarını hep dinledik, mesela merhum Süleyman Demirel’i siyasete girmesi için ikna eden İdris Yamantürk olmuş (Güriş Topluluğu’nun kurucusu ve MTTB eski başkanı) ve Erbakan, asistan hocayken de meşhurmuş ve motor kürsüsünü o kurmuş. Turgut Özal da İTÜ Elektrik Mühendisliği mezunu ki Türkiye’nin siyasi ve ekonomik reformlarında çok büyük katkısı olduğunu herkes kabul eder. İşte o kadrolar sonraki yıllarda siyasete atılınca çalışacakları isimleri de genellikle İTÜ’den seçmiş. Merhum babam Cahit Aral’ın siyasete girişi de böyledir” diyor.

Cahit Bey’in çantası!

Zafer Aral, küçük yaşlarından itibaren, babası Cahit Aral ile birlikte yol yürümüş, “Babamın arkadaşları beni onunla yanında gördükçe Cahit Bey’in çantası derlerdi” diyor ve ailenin ‘sanayici öyküsünü’ şöyle özetliyor: “Biz Elazığlıyız ancak babam, İTÜ Makine’yi bitirdikten sonra Kayseri’de Karayolları Bölge Müdürü olmuş. Sonra Ankara’ya tayini çıkmış ama gitmemiş çünkü Kayserililer onu göndermek istememiş. O yıllarda ülkemizde makine mühendisi sayımız çok azmış, Babam ‘makina mühendisleri odasında toplamda yaklaşık 1000 kişi kayıtlıydık’ derdi. İkinci Dünya Savaşı’nda Almanların ünlü Bismark savaş gemisi batırıldığında sadece o gemide 257 Alman mühendis varmış. Aradaki farkı düşünün. Babam, Kayseri’deki sanayileşme çabalarını sevmiş ve orada kalmış. ‘Torna, freze, dökümhane’ kurarak Aral Motor ile ilk kez sanayiciliğe orada adım atmış. Ben de bu nedenle Kayseri’de doğdum. 1966’da Kayseri’de Meysu kuruluyor ve babam onun da kurucu ortaklarından oluyor. 1979’da Meysu’dan çıktık, şeker ve bakliyat işine başladık. Bu konuda da bir numara olduk, ihracatlar yaptık, çeltik işine girdik vs. Sonraki yıllar yeni hamleler yapma kararı almıştık. Savunma Sanayiine girişimiz de bu vesileyle oldu. Refahyol hükümeti döneminde merhum Necmettin Erbakan ve Tansu Çiller, Doğu Karadeniz Bölgesi’ndeki küçük silah üreticilerini destekleme kararı almış. Sonra Samsun’daki girişim umulduğu gibi gelişmeyince Karadenizliler Ali Rıza Çarmıklı’dan rica etmişler ve şirket ona devredilmiş. Babam ile Çarmıklı arkadaştı. Yıllar önce Ardahan’da ilkokulda sınıf arkadaşı olmuşlar. Ali Rıza Bey, babama ‘Siz bu işi benden alın, bizimkilerin pek ilgisi yok’ demiş, 1998’de şirketi inceledik 1999’da markayı (Canik) aldık ve Samsun Yurt Savunma’yı kurduk. Sonraki yıllarda Savunma Sanayi ağırlıklı bir grup haline geldik. ABD pazarında olmak için orada tabanca üretimine başladık. İngiltere’de çok nitelikli bir savunma şirketini (AEI Systems) aldık ki bu Osmanlı’dan beri bir ilk oldu. Orada 30 mm top üretimimiz çok önemli. Dünyada sadece 4 firma üretebiliyor biri biz olduk.”

Savunma Sanayi Müsteşarlığı en acı günlerde nasıl kuruldu?

Zafer Aral, babası merhum Cahit Aral’ın tanık olduğu bir Turgut Özal anısını şöyle aktarıyor: “15 Ağustos 1984’te bölücü terör örgütü PKK, Eruh Baskını ile milletimize büyük bir acı yaşatmıştı. Başbakan Turgut Özal ve kabine üyeleri saldırıdan sonra Diyarbakır’a gitmişler ve orada komutanları dinlemişler. Konuşmalar bitince bir komutan ‘bana lütfen 5 dakika ayırın size çok önemli bir şey göstereceğim’ demiş. Özal da dahil heyeti depo gibi bir yere götürmüş. Bir tarafta askerimizin kullandığı silahlar, bir tarafta PKK’dan ele geçirilenler duruyormuş. Turgut Bey ve beraberindekiler çok etkilenmiş. Uçakla Ankara’ya dönerken Turgut Bey karar veriyor ve babama ‘Hemen Savunma Sanayi Müsteşarlığını kuralım ve kendi silahlarımızı üretmeye başlayalım’ diyor.”

Zafer Aral’ın Türk sanayinin geldiği seviyeyle ilgili yorumunu merak ediyorum. Şöyle konuşuyor: “Osmanlı’nın son döneminden 1960’lara kadar ‘nasıl üretilir öğrenme’ dönemiydi. 1990’a kadar ‘makinaları al, kur ve bizde olmayanı üret’ dönemini yaşadık. 1990‘lardan itibaren bugünlere kadar ‘mühendislik katarak sanayicilik’ dönemi diyebiliriz. Artık makineleri de kendimiz üretiyoruz, yüksek katma değerli ürünlere geçişi başardık. ABD, Avrupa pastasından pay alabiliyoruz. Yöneticilerimiz de küresel şirketlere iş öğretir konumda.”

300 dolar kilogram ihracat değerimiz daha da artırıyor

Paris’te düzenlenen savunma sanayi fuarı Eurosatory’e katılan SYS şirketleri büyük ilgi gördü. Canik Genel Müdürü Cahit Utku Aral, son dönemde ağır makineli tüfek, orta kalibre top ve kule sistemlerine yönelik yatırımların meyvelerini topladıklarını söyledi ve şöyle konuştu: “Fuarda 20’den fazla küresel ana yüklenici ile çözüm ortaklığı için görüşmeler yaptık. Orta kalibre top ve kule sistemleri gibi yüksek katma değerli ürünlerimiz, ihracatımızın niteliğini yukarıya çekiyor. 2023’te 300 dolar olan, kilogram başına ihracat değerimizi artırmayı sürdürüyoruz” dedi.

Tüm yazılarını göster