Micheal Meyer-Resende, Berlin merkezli sivil toplum kuruluşu Democracy Reporting International’ın Direktörü. Kuruluş, siyasi katılımcılığı desteklerken, dünya genelinde demokrasinin yaygınlaşmasına katkı sağlayacak çalışmalara imza atıyor.
Micheal Meyer-Resende’nin geçtiğimiz günlerde, EuObserver’da bir makalesi yayınlandı. Makale, Ukrayna’daki savaştan, Avrupa’daki kuraklığa, COVID’in hala hayatımızda oluşundan, iklim krizine kadar birçok konuya değinirken, aslında çok da iyimser olmayan bir sonuca varıyor: “Normale dönmek için umudumuzu yitirmek üzereyiz.”
Makalenin başlığı; “Bu garip yaz, tüm dünya için bir değişim zamanı mı?” Demokrasi savunucusu Meyer- Resende’nin yorumlarından bazı satırları kendi kelimeleri ile aktarmak
isterim:
“İnsanlar, yola devam etmek için can atıyor”
“İnsanlar sanki yine 2019’daymış gibi yaz tatillerine gidiyorlar. Son birkaç yıllık aradan sonra yola devam etmek için can atıyorlar. Beyaz Rusya ve Ukrayna’nın başarılı bir “yıldırım savaşı” ile Rusya’ya dahil edilmesi, AB sınırında, demokrasiyi, AB’yi ve temsil ettiği her şeyi yok etmeye niyetli devasa, bir devlerin ortaya çıkması ile sonuçlanabilirdi… Ancak şu anda birden fazla kriz yaşıyoruz. Geriye dönüp baktığımızda, 2020’nin başlarında COVID-19’un patlak vermesi, dünya olmasa da Avrupa kıtası için bir felaket döneminin başlangıcı gibi görünüyor. Peki demokrasiler bu durumla nasıl başa çıkıyor?”
Savaş, eskisi kadar ciddiye alınmıyordu…
Meyer-Resende bu noktada ilginç bir değerlendirme yapıyor ve savaşın çok eski dönemlerde bir sorun olduğunu; son dönemlerde ise, yaşanan diğer küresel sorunların yanında, eskisi kadar ciddiye alınmadığını ifade ediyor. Şöyle diyor Meyer-Resende: “Yüzyıllarca savaşların harap ettiği bir kıtada, savaş artık en ciddi sorun gibi görünmüyordu; çünkü diğer sorunlar daha acildi: COVID, iklim değişikliği, küresel eşitsizlik, ırkçılık, göç ve aşırı siyasi kutuplaşma. Ama, Vladimir Putin savaş sorununu yeniden masaya koydu. Buna şaşırmamalıydık. 20 yıldan fazla bir süredir, onun yönetimi, kurallara dayalı uluslararası düzene yönelik vahşet ve meydan okumalarla dolu. Onun dünya görüşünde sadece ham güç önemli. Putin her zaman askeri alanda en büyük güce sahip olduğunu düşündü ve bu yüzden askeri çatışmalar başlatmaya her zaman hevesliydi.”
“Savaş yorgunluğu nedeniyle odağımızı kaybetmemeliyiz”
Bugün, Avrupa, savaşın bu ‘yeni-eski’ gerçeğiyle uzlaşmaya çalışıyor ve en kısa zamanda sona ermesini umuyor. Meyer-Resende, “Ukrayna ordusuna şükran borçluyuz; çünkü Putin başarılı olsaydı, sorunlarımız çok daha büyük olurdu” diyor ve şöyle devam ediyor: “Putin’in saldırılarına, 2014’te Kırım'ı ilhak ettiğinde ve Donbas’ta çatışmayı kışkırttığında, daha erken ve kararlı bir yanıt verilseydi, mevcut felaket önlenebilirdi. Ancak çoğu siyasi lider, bu durumu görmezden geldi. Savaş yorgunluğu nedeniyle odağımızı kaybetmemeliyiz. Avrupa ve müttefiklerinin önündeki yol, Ukrayna’nın savaş çabalarını daha kararlı bir şekilde desteklemektir. Rusya, ancak askeri gücü kötüleşirse müzakere masasına gelebilir. Ukrayna ordusuna sıcak destek ise sadece çatışmayı uzatır.”
Kısa vadeli çıkarlar
Gelelim demokrasi ve otoriter rejimler konusuna. Şöyle diyor Meyer-Resende; “Popüler inanışın aksine, otoriter liderler genellikle kısa vadeli çıkarlar tarafından motive ediliyor. Örneğin; Çinli Xi Ping, sonbaharda yapılacak bir sonraki parti kongresinden önce; bir hata kabul edemeyeceği için, sürdürülemez 'sıfır- COVID' politikasını devam ettirmek zorunda. Ama Çin aynı zamanda, uzun vadeli planlar da yapıyor. Ve bu planların başında yenilenebilir enerjilere yatırımlar ve CO2 emisyonlarını azaltmak geliyor. Fakat Çin’in uzun vadeli planları her zaman bu derece iyimser olmayabilir. Mesela, Çin, Tayvan’ı işgal etmeyi planlayabilir. Putin’in Rusya’yı askeri bir güç olarak yeniden inşa etme ve bir İmparatorluk olarak yeniden kurma planı da, aslında Ruslara bile hiçbir fayda sağlamayacak korkunç bir plan.”
Sorunlar çok fazla. Savaşın yol açtığı krizler bu sorunları artırmaktan öteye gitmiyor. Meyer-Resende’ye göre; yaşanmakta olan bu savaş, sıcaklık ve kuraklık yazından sonra bir ders almamız gerekiyor. O dersi söyle ifade ediyor Meyer-Resende: “Demokrasiler acil durumlarla başa çıkmada daha iyi olmalılar. Öngörülü olmayı ve kararlı bir şekilde hareket etmeyi öğrenmek zorundalar.”
İklim krizi bir gerçek
Meyer-Resende, odağımızı kaybetmemeliyiz derken, öncelikli olarak iklim krizinden bahsediyor ve şu yorumları yapıyor: “Öngörü ve kararlılık eksikliği, iklim değişikliğine verdiğimiz tepkiyi de gölgeledi. Sorun onlarca yıldır biliniyor, etkileri yıllardır görülebiliyor. CO2 emisyonlarını azaltmadan geçen her yıl, kaybedilen bir yıl; fakat ne yazık ki, dünya genelinde toplumlar ve siyasi liderler küçük adımlarla bu tehlike önlenebilirmiş gibi hareket etmeye devam ediyor. AB’nin 2050 yılına kadar iklim açısından nötr olmayı sağlayacak Yeşil Anlaşma’yı yerine getirebileceği konusunda büyük bir şüphe var. Bu anlaşmanın küresel ısınmanın en kötü etkilerini durdurmaya yetip yetmeyeceği de şüpheli. Şu an için umudumuz, insanların, özellikle bu yaşadığımız tuhaf yaz boyunca davranışlarını hızla değişmesi.”