J.M. Keynes 1940 yılında buna benzer bir başlıkla (How to Pay for the War - Savaşın bedeli nasıl ödenecek?) bir kitap yazmıştı. Keynes, kitabında II. Dünya Savaşı’nın neden olacağı iktisadi sorunları ve olası etkileri tartışıyordu. Büyük iktisatçı yaşasaydı, politikacılar yazdıklarımdan hiç ders çıkarmamışlar derdi. Çünkü yapılan hatalar benzer. Yaşadığımız Ukrayna-Rusya arasındaki savaş fiili olarak dünya ölçeğinde topyekûn (total war) savaş olmamasına rağmen küresel ekonomiyi hızla etkisi altına aldı.
Savaşın dünya ekonomisini alt üst etmesinde küreselleşmeyle birlikte artan uluslararası tedarik zinciri önemli bir etken oldu; coğrafi olarak birbirine uzak ekonomiler bile olumsuz yönde etkilendi. Halkımızın ayçiçek yağı kuyruğuna girip ihtiyaç dışı yağ stoklamasına girişmesinin altında da bu olgu yatmakta. Türkiye yeteri kadar ayçiçek üretemediği için yağın hammaddesini Rusya’dan ithal etmekte; savaşla birlikte olası ithalat tıkanıkları nedeniyle yağın bulunamayacağı ve/veya fiyatının yükseleceği kaygısı, yaşanılan paniği doğurdu. Yine dün gece benzinliklerde yaşanan kuyruğun nedeni fiyatın artacak olmasıydı.
Bu tablodan tümüyle hükümet sorumlu değil. Çünkü savaşı birdenbire başlatan ülke Türkiye değil. Ülkelerin dış ticaretteki çoklu bağlantıları nedeniyle buna benzer görüntüler diğer ülkelerde de görülmekte. Paniğin beklenenden hızlı olmasının nedeni, otoriter rejimle idare edilen Rusya’nın dünya için adeta benzinlik, doğal gaz şirketi ve tahıl deposu hüviyetinde olması. Benzer bir durum Çin için de geçerli. Çin, dünyanın imalat sanayii ara malı tedarikçisi. (Çin’i telaffuz etmemin nedeni Rusya ile benzer savlarla Tayvan’a saldırma olasılığının olması).Bu iki ülkenin siyasal yapılanması küresel ekonomi için her zaman krizlere kaynaklık edecek özellikte.
Savaş bir anlamda hemen her ülkeye “kral çıplak” dedirtti. Almanya savunma harcamalarının önemini kavradı ve 100 milyar Euro’luk bütçe ayırmaya karar verdi. Yine başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkeleri petrol ve doğalgazı ikame edecek enerji kaynaklarına hızla dönme eğilimi içine girdiler. Bu tepkiler önümüzdeki dönemde kamu harcamalarında artışa ve fonksiyonel sınıflamasında değişime gidilmesine neden olacak.
Türkiye, savaştan en çok etkilenen ülkelerin başında gelmekte. Çünkü Rusya en fazla ithalat yaptığımız ikinci ülke. Her iki ülke en fazla turist çektiğimiz ülkelerin başında yer almakta. Yine her iki ülke, halkımızın temel gıdası olan ekmek için tahıl ithal ettiğimiz ülkeler. Üstelik Rusya ve Ukrayna, dünya buğday ihracatının dörtte birini yapıyorlar.
Yaşananlardan ders çıkartırsak, ilk olarak ülkemiz hızla savunma ekonomisine geçmeli. Tarımda yeniden kendi kendine yeterli konuma gelmek için siyasi kaygılardan uzak bir planlamaya gidilmeli. İmalat sanayiinde Çin baskısından kurtulmak için önlemler alınmalı. Bunun da yolu kısmi ithal ikamesinden geçmekte. En önemlisi de Türkiye’nin enerjide yenilenebilir enerjiye geçmek için hızla bir dönüşüm programını kabul edip uygulamaya geçirmesidir.
Türkiye, 15 gün içinde yaşanılanlardan sanki küçük de olsa dersler çıkarttı. İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanlığı sırasında, II. Dünya Savaşı döneminde yaşanılan karneli günler daha iyi algılanmaya başlandı. İki sarhoş denilerek dalga geçilen Mustafa Kemal ATATÜRK ve İnönü’nün neden ve nasıl savaştan kaçındıkları sanırım anlaşıldı. Umarım okumadan, bilmeden siyasi heyecanla yapılan temelsiz cahilce konuşmalardan kimi politikacılar ve köşe yazarları da artık vazgeçerler.