İsrail'in Gazze'den sonra Güney Lübnan'a da başlattığı kara operasyonuna İran'ın tepkisi doğrudan Tel Aviv'i hedef almak oldu.
İran'ın yaklaşık 200 balistik füze ile yüzlerce kilometre uzaktaki İsrail'e yönelik saldırısında hedefler askeri ve istihbarat tesisleriydi; Füzeler, Tel Aviv'deki Mossad ile İsrail iç istihbarat servisi Shin Bet karargahlarının çok yakınına düştü. Ayrıca İsrail'in beşinci nesil savaş uçaklarının üslendiği Nevatim, Hatzerim ve Tel Nof askeri havaalanlarının yine çok yakınlarında da İran füzelerinin yarattığı tahribat hem İsrail basınında, hem de uluslararası basında yer aldı.
İran bilerek mi vurmadı?
İran'ın çok uzaklardan attığı füzelerin tümünün hedeflenen yerlere değil, ancak çok yakınlarına düşmesi ilginçti elbette; Acaba İran hedefi mi şaşırdı, yoksa saldırıyı "savaş başlatmak için değil" de, gövde gösterisi yapıp, İsrail'i "uyarmak" için mi gerçekleştirdi sorusu ortaya çıktı.
İran'ın gerek BM'ye resmen yaptığı, “İsrail'e saldırı, daha önce bu devletin İran topraklarına yönelik operasyonlarına karşı mütekabiliyet esasına göre gerçekleştirildi” bildirimi, gerekse İran Dışişleri Bakanı Arakçi'nin “İsrail rejiminin karşılık vermemesi halinde operasyonumuz sona ermiştir" sözleri, İran saldırısının “uyarı/gövde gösterisi” olma ihtimalini öne çıkarıyor.
Buna İsrail'in ne karşılık vereceği ise, tırmanmanın Tahran ile Tel Aviv arasında topyekûn bir savaşa dönüşüp dönüşmeyeceğini ortaya koyacak.
Türkiye'nin durumu; Erdoğan'ın konuşmasının şifreleri
Yaşananlar, Ankara'nın da açıklamaların tonunu yükseltmesinin önünü açmış durumda; Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın TBMM Genel Kurulu'nun açılışında yaptığı konuşmada ilk kez İsrail'in doğrudan Türkiye'yi de hedef alma ihtimalinden bahsederek, "Vadedilmiş topraklar heyezanıyla hareket eden İsrail yönetiminin tamamen dini bir fanatizm ile Filistin ve Lübnan'dan sonra gözünü dikeceği yer bizim vatan topraklarımız olacaktır" demesi önemli.
Yeni sınır ötesi operasyonlara hazırlık mı?
Erdoğan'ın konuşmasında İsrail saldırganlığı ile Irak ve Suriye'nin kuzeyinde PKK terör örgütü bağlantılı yapılanmalar arasında bağlantı kurması da ayrıca not etmeye değer; Cumhurbaşkanı, "İsrail'in, Filistin ve Lübnan'daki saldırılarını çok yakından takip ederken, Irak'ın ve Suriye'nin kuzeyinde, bölücü örgütü maşa olarak kullanmak suretiyle, nasıl birer küçük uydu yapı kurmak istediğini de çok net görüyoruz" diye konuştu. Erdoğan'ın bu sözlerini bir yandan özellikle Suriye'deki PKK bağlantılı PYD-YPG yapılanmasına destek veren ABD'ye mesaj, diğer yandan da önümüzdeki dönemde Irak ve Suriye'ye yönelik yeni Türk askeri operasyonlarının işareti olarak yorumlamak mümkün.
BM'ye çağrı yankı yaratmamış olmalı ki...
Erdoğan'ın konuşmasındaki bir başka ilginç nokta ise İslam aleminin sessizliğinden duyduğu rahatsızlığı yüksek perdeden dile getirmesiydi. Oysa Cumhurbaşkanı, Meclis konuşmasından sadece bir gün önce, kabine toplantısının ardından yaptığı açıklamada, BM Genel Kurulu'nun İsrail saldırganlığına karşı harekete geçirilmesini talep etmiş, bunun için de özellikle İslam ülkelerine çağrıda bulunmuştu.
Erdoğan'ın BM Genel Kurulu'ndan İsrail'i durdurmak için uluslararası bir güç oluşturulması çağrısı dünyada hiç yakın uyandırmamış olmalı ki, Cumhurbaşkanı daha 24 saat geçmeden duyduğu hayal kırıklığını ifade etmek durumunda kaldı. Erdoğan'ın "ne uluslararası kuruluşlar ne insan hakları örgütleri ne de 2 milyar Müslümanı temsil eden devletler bir araya gelip, bir ortak tepki göstermedi. Tam 360 gündür, bırakınız İsrail'i caydırmayı, bırakınız İsrail'i durdurmayı, müşterek bir tavır dahi sergilenmedi" sözleri, bu açıdan okunmalı.
Sisi ile el sıkışma için "İsrail bağlantısı"
Erdoğan'ın konuşmasındaki bir başka ilginç unsur ise, İsrail'in Ortadoğu'daki saldırganlığı ile Türkiye'nin uzun bir aradan sonra Mısır'la ilişkilerini normalleştirmesini birbirine bağlaması oldu. Cumhurbaşkanı, "İsrail sadece Gazze'ye değil Batı Şeria'ya, İran'a, Yemen'e, Suriye'ye de saldırıyor, Mısır ile yapılan anlaşmaları alenen ihlal ediyor. Mısır'la, Irak'la giderek güçlenen ilişkilerimizin, Suriye'yle artan diyalog arayışımızın, bu bağlam içinde okunmasını özellikle tavsiye ediyorum" diye konuştu.
Erdoğan bu sözleri, bir dönem "darbeci-katil" diye bahsettiği Sisi'yle el sıkışmak zorunda kalmasının "mazereti" gibiydi. Belli ki o el sıkışma hala pek içe sinmiş değil...